Bugünlerde siyasetçisinden gazetecisine kadar hemen herkesin gözü ister istemez dışarıda doğu komşularımıza, içeride de Güneydoğuya çevrildiği için Balkanlarda yaşananlarla fazla ilgilenilmiyor. Hafıza sorunu olan bir toplum olma özelliğimiz de göz önüne alındığında yadırganacak bir durum da yok sayılır. Bosna, taraflar arasında içten içe kızışan bir gerilimin tehlikeli boyutlara tırmanmasıyla bir müddettir alarm veriyor. Zaten belli bir gerilimin var olduğu Bosna Hersek'te bu sefer savaş öncesi durumu çağrıştıran gelişmeler yaşanıyor. Tam bu süreçte, dışişleri bakanı Ahmet Davutoğlu'nun zamanlaması çok iyi planlanmış Saraybosna gezisi bile yeterince ele alınmadı. Türk dışişleri bakanı olarak Davutoğlu'nun Bosna gezisine ilgi gösterenler de olayın nostaljik boyutunu öne çıkarmayı tercih ettiler. Oysa bu gezi Bosna devlet yapısının yeniden şekilleneceği görüşmeler sırasında bir tür müdahale niteliğindeydi. Bosna savaşını bitiren ve bugünkü Bosna devletini kuran Dayton Anlaşmasının artık iyice işlemez hale geldiği, bizzat bu anlaşmayı dayatan güçler tarafından da itiraf edilir olmuştu. Sonuçta 1995 yılında imzalanan Dayton, adeta katilleri ödüllendiren bir anlaşmaydı. Boşnaklara soykırım uygulayan Sırplar nüfus oranlarından çok fazla toprak ve Bosna devleti içinde ayrı bir siyasi yapılanma imkanı alarak ödüllendirilmişlerdi. Müslüman Boşnaklar açısından tek kazanç akan kanın durdurulmuş olmasıydı. Bu anlaşmanın, pratikte ateşkes hükmünde olduğu, imzalandığı andan itibaren aklı başında olan herkes tarafından biliniyor, dillendiriliyordu. YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLATINIZ