Orta Doğu'da çok sayıda hadise cereyan ederken çok az kişi geçen hafta Lübnan'daki dramatik olayı fark etti: Ünlü Suriye yanlısı eski Lübnanlı bakan Michel Samaha'nın tutuklanması. Bunu askeri yargı tarafından ona ve üst düzey bir Suriyeli istihbarat subayı olan Ali Memluk ve General Memluk'un yardımcısına karşı askeri yargı tarafından yapılan yasal suçlama takip etti.
Sayın Samaha, General Mamluk ve yardımcısı, farklı dini topluluklar arasında ihtilaf çıkarma gayesiyle kuzey Lübnan'da bir dizi bombalı saldırı planlamakla suçlandı. Medyaya sızan bilgiler, eski bakanın suçunu itiraf ettiğini gösteriyor (her ne kadar o daha sonra ifadelerini geri aldığını söylese de). Cihazları yerleştirmek üzere Sayın Samaha'nın para ödediği şahıs, Lübnan İç Güvenlik Kuvvetleri'nin bir muhbiri olduğu için planın ortaya çıkarıldığı bildirildi.
Sayın Samaha sıradan bir Suriye yanlısı Lübnanlı yetkili değil. Bir zamanlar Suriye'ye düşman Hristiyan Kataeb Partisi'nin üyesi olsa da o daha sonra, çoğu kişinin yaptığından önce bağlılıklarını değiştirdi, bu da ona Şam'da şerefli bir yer kazandırdı. Devlet Başkanı Beşşar Esad'a yakın olan Sayın Samaha, sadece iletişim stratejisi konusunda da olmamak üzere Suriye liderlerine tavsiyelerde bulundu. Onun yabancı başkentlerde geniş çaplı bir temas ağı var.
General Memluk'a gelince, o güvenlik konularında Sayın Esad'ın danışmanıdır, Suriye Milli Güvenlik Bürosu'na başkanlık eder ve bir zamanlar Suriye'nin en güçlü iç istihbarat servisi Genel Güvenlik Müdürlüğü görevindeydi. Muhtemelen güvenlik şeflerinin asıl merkezinin bir üyesi olmasa da o, bir Sünni subayın ümit edebileceği en yakın noktadaydı. Sayın Samaha'da olduğu gibi kendisini hedef alan suçlama, Suriye başkanının imajını etkili bir şekilde zedeler.
Sayın Samaha'nın tutuklanmasının siyasi olduğuna dair suçlamalar oldu. Eski bakana karşı soruşturmayı yürüten Lübnan İç Güvenlik Kuvvetleri'nin (İGK) Enformasyon Şubesi, Suriye'ye karşı olan 14 Mart muhalefetine yakındır. Bununla birlikte, Lübnan'daki güvenlik politikalarının karanlık dünyasında bu kadar yüksek profilli bir Suriyeli ortağın tutuklanması, sağlam deliller olmadan hiçbir zaman gerçekleşmezdi.
Görünüşe bakılırsa Sayın Samaha'nın irtibatı, önemli delillerle birlikte İGK'ye davadan kaçış yolu bırakmadı. Lübnan'da Hizbullah dahil Suriye yanlısı grupların tepkisi, belirgin şekilde bastırıldı. Cumhurbaşkanı Mişel Süleyman ve Başbakan Necib Mikati'nin -Sayın Esad'ın rejimiyle dostça bağları sürdüren iki adam- suçlamalara itibar ettikleri görüldü.
14 Mart siyasetçileri hemen Lübnan hükümetine Suriye'yle diplomatik bağları kesme ve Beyrut'taki Suriye büyükelçisini ülkeden kovma çağrısında bulundular. Çoğu durumda bu, tamamen anlaşılabilir bir şeydir. Bununla birlikte, Lübnan'daki siyasi sınıfların bu denli bölünmüş olduğu göz önüne alınınca böyle bir sonuç hiç muhtemel değil. Suriye yanlısı Lübnan Dışişleri Bakanı Adnan Mansur, soruşturma tamamlanıncaya kadar büyükelçiye protesto notası verilmesini reddediyor. Geçenlerde Sayın Mansur, Suriye kuvvetleri sınır bölgesinde Lübnanlı sivilleri öldürdüklerinde de benzer gönülsüzlük sergiledi.
Sayın Samaha'yla ilgili gerçek ne olursa olsun, onun tutuklanması Suriye'nin Lübnan üzerindeki hakimiyetinin aşındığını gösteren en son işarettir. Şam'ın her şeyden önce Hizbullah olmak üzere halen Lübnanlı dostları var ama gerçek, Şii hareketin bile Suriye'de Esad sonrası dönem için hazırlıklara başladığıdır. Hizbullah, Suriye'de ayaklanmaların bastırılmasını aktif bir şekilde destekliyor ama aynı zamanda kendisini Sayın Esad sonrasındaki gün için Lübnan mutabakatına bağlamaya çalışıyor. Bu da Sünni toplumla gerginliği asgariye indirme manasına geliyor.
Bu bağlamda, Samaha'nın planı gibi bir şey Hizbullah'ın tam olarak kaçınmak isteyebileceği bir şeydir. Bu parti hiç de masum değil, birkaç ay önce de Trablus'ta Sünni bir İslamcının tutuklanmasında şüpheli bir rol oynadı. Bununla birlikte o, parmak izi bırakmama hususunda da dikkatli oldu. Şimdi o, Sayın Esad'ın hayatta kalma şansının az olduğunu her zamankinden daha fazla hissediyor olabilir. Büyük bir Sünni-Şii çatışması önlendi ama birkaç gün önce kuzeyde Sünni ve Şii köyleri arasında Hizbullah'ın dikkatini çeken bir çatışma vardı.
Hizbullah'ın patronu İran'ın Suriye konusunda nerede durduğu hususunda da bazı soru işaretleri var. Kaynaklar İran yönetimi içinde de bazı anlaşmazlıklar olduğunu ileri sürüyorlar. Bazıları, İslam Cumhuriyeti'nin Sayın Esad'ın bittiğini kabul etmesi gerektiğinde ısrar ediyor. Diğerlerinin ise, bildirildiğine göre Devrim Muhafızları, Suriye rejimini savunmada katı oldukları söyleniyor.
Bazıları Sayın Samaha'nın Suriye istihbarat servisleri tarafından varsayılan istihdamını, Suriye'nin giderek artan zayıflığının göstergesi olarak yorumladılar. Zira artık Hizbullah suikast planlarını Şam adına gerçekleştirmeye gönüllü değil. İddia devam ediyor, Suriyeliler şimdi daha az profesyonel yardıma bel bağlamak zorundalar. Belki de Suriye'deki düşüşün daha net göstergesi, içişleri bakanı Merval Çarbel'in yanı sıra Sayın Süleyman ve Sayın Mikati'nin, hiç göz kırpmadan Sayın Esad'ın bir yakınının tutuklanmasını onaylamalarıdır.
Aslında, bir Hizbullah milletvekili hemen Lübnan yargısını eleştirdiği zaman Sayın Çarbel, Lübnan'da tüm grupların yargıyla iş birliği için elinden geleni yapacağını belirterek alışılmadık keskinlikte bir karşılık verdi. Bu, Hizbullah'ın Lübnan Özel Mahkemesi tarafından aranan üyelerini teslim etmeyi reddetmesine yönelik açık bir göndermeydi.
Lübnanlılar Suriye'nin gücünü okumakta ustadırlar. Son aylarda Sayın Esad'ın hakimiyet sağlamaktaki güçsüzlüğü, ordusunun eylemlerindeki barbarlık dolayısıyla Lübnan toplumunun tüm kesimlerinde giderek artan hoşnutsuzlukla da birleşince Lübnan'daki durumu değiştirdi. General Memluk'tan ziyade Sayın Samaha'nın akıbeti, en azından şimdilik, Suriye'nin küçük komşusunun boğazındaki kemendinin gevşediğini gösteriyor.
Kaynak: The National
Dünya Bülteni için çeviren: Emin Arvas