"Türklerin yurdu yoktur, devleti vardır." Bu söz Türklerin toprakla kurduğu ilişkiyi gösterirken aynı zamanda neden 16 devlet kurduklarını da açıklar. Ortaasyadan Ortaavrupaya kadar sürekli hareket eden ve devlet kuran bir millet. Almanlar için de bunun tersi doğrudur. Bismark Alman birliğini ancak 19. yüzyılın ortalarında kurabildi ama Almanya hep var oldu. Bugün devlete hakim olan zihniyeti çözmemiz açısından göz önünde tutulması gereken bir tespit. Toprağı/ülkeyi değil devleti ile var olan bir milletin devlet yönetim refleksinin bugün de canlı olmadığı söylenebilir mi? Bu 'devletli bakış' tarzı sadece bugün gündemde olduğu biçimiyle farklı dil ve etnik kökenden gelen vatandaşlarına ilişkin tutumuyla sınırlı değil. Mesela devlet-din ilişkilerinde de devlet dinden önce gelir. Muhafazakar kesimlerde rejimin karakterine, dini tutumuna rağmen devleti önceleyen yaklaşım vardır. "Din nasıl olsa kendini mecrasını bulur ama devlet bir gitti mi bir daha gelmez" anlayışı tam da buna tekabül ediyor. Bu argüman, hem devletin din dışı uygulamalarını meşrulaştırıyor hem de geniş Müslüman kesimi dine rağmen devletle barışık hale getiriyor. Muhafazakarların devlet anlayışı bu olunca Türk milliyetçilerinin devleti kutsayan, her şeyin üstünde gören tutumunu pek de yadırgamamak gerek.