Birmanya meselesinde ne yapmak gerektiği yönündeki sonu gelmez soru, askeri cuntanın demokrasi yanlısı muhalif lider Aung San Suu Kyi'nin ev hapsini uzatma kararı alması yüzünden yeniden revaçta. Cevaplarınsa arkası kesilmiyor. Ancak demokrasi yanlısı eylemcilerin söylediğine göre asıl sorun, somut eylemler için geniş tabanlı uluslararası destek sağlamakta ve dikkatler başka yöne çevrildiğinde bile bunu sürdürebilmekte yatıyor. Bugüne kadar böylesi bir kolektif kararlılık neredeyse tamamen noksan kaldı.

AB, ABD ve diğer ülkeler Birmanyalı generaller üzerinde sınırlı yaptırımlarla yetindi. Britanya Başbakanı Gordon Brown ve eşi Sarah Brown'un konuya kişisel ilgi göstermeleriyle, Londra cunta üzerinde baskı kurmakta diplomatik öncülüğe soyundu. Mayısta BM Güvenlik Konseyi hiç olmadığı kadar ileri bir adım atarak Suu Kyi de dahil 2 bin 100 Birmanyalı siyasi mahkûmun tamamının hemen salıverilmesini ve 'samimi' bir ulusal diyaloğa girişilmesini talep etti.

Rusya ve Çin yine sorun çıkaracak
Ancak Batılı ülkelerin bugünlerdeki hep bir ağızdan kınamalarına, Çin, Hindistan ve Tayland'ın aynı türden endişelerle eşlik ettiği olmadı. Üstelik bunlar, Birmanya'nın komşuları, ana ticaret ortakları ve onun üstünde en fazla etkiye sahip ülkeler. Suu Kyi hakkındaki hükmü hapisten ev hapsine çeviren cunta besbelli kilit konumdaki ortaklarının ve Güneydoğu Asya Ulusları Birliği'nin sözüm ona yumuşaklığını alkışlamasını ve daha başka bir eylemin gerekli olmadığına karar vermesini umuyor.

BM Güvenlik Konseyi'nin başkanı olarak Britanya'nın yaşananları durdurma şansı var. 'Canavarca' diye nitelediği hükmün ardından konuşan Brown, cuntanın ekonomik çıkarlarını hedef alan daha sıkı AB yaptırımlarına işaret etti. Brown, "İradesi hiçe sayılan BM Güvenlik Konseyi'nin artık kararlı bir yanıt vermesi ve askeri rejime silah satışına karşı dünya genelinde yasak getirmesi gerektiğine inanıyorum" diye konuştu.

BM kararı çıkarma konusunda Britanya Güvenlik Konseyi'nin daimi üyelerinden Fransa'nın desteğini alacaktır. Fransa bugün Birmanya menşeli kereste, kıymetli taşlar ve diğer kaynakların ihracına karşı yeni önemler alınması çağrısında bulundu. Ancak Çin ve Rusya daha az işbirlikçi bir tutum sergileyecektir. Birmanya'ya ilişkin ticari çıkarlarını kollamaya çalışacaklardır ki, silah satışı da bundan ayrı değerlendirilmeyecek.

Daha az olası olsa da, bir başka sorunu ABD'nin belirsiz tavrı oluşturuyor. Ocaktan beri politikasını değerlendiren ABD, Birmanya'daki rejime dair temas kurmak, yalıtmak ya da karşı koymak seçenekleri arasında açık bir tutum belirlemiş değil. Başkan Barack Obama, Suu Kyi'nin mahkemesini 'dalavere' diyerek kınadı. ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'sa geçtiğimiz ay cuntaya gelecek yıl özgür seçimlere izin vermek gibi 'asli adımları' attığı takdirde ilişkileri normalleştirme yolu önerdi.

Fakat Clinton Kuzey Kore'nin Birmanya'ya nükleer silah teknolojisi sağladığı yönündeki haberlere çok daha fazla ilgi gösterdi. Nükleer silahlı cunta şeklindeki korkunç ihtimal belki de uluslararası toplumu etkin eylem yönünde harekete geçirmenin tek yoludur. Ancak bu düşünce Birmanyalı demokrasi yanlılarını endişelendiriyor.

Britanya'daki 'Birmanya için Kampanya' hareketinin yöneticisi Mark Farmaner "Birmanya'nın nükleer arzularına dair haberler doğrulanırsa uluslararası toplumun dikkatinin diktatörlüğün kaldırılması yerine silahsızlandırılmasına kaymasından ve insan hakları ve demokratikleşmesinin ikincil konuma itilmesinden endişe duyuyoruz" diyor. Farmaner deyişiyle 'nükleer silahları bırakması için rejime rüşvet vermeye odaklanıp, insan haklarının görmezden gelindiği' Kuzey Kore örneğindeki hata böylelikle bir kez daha tekrarlanmış olacak.

İnsan hakları grupları ayrıca Suu Kyi'nin durumuna yönelik ilgiyi memnu-niyetle karşılasa bile, bunun bir bütün olarak Birmanyalıların çektiği acılara yönelik ilgiyi dağıtmasından korkuyor. Birmanyalılar, etnik gruplara yönelik şiddet, tecavüz, işkence, yargısız infaz, köle ve çocuk çalıştırılması, keyfi mahkumiyet ve uluslararası yardımın engellenmesi gibi sistematik insan hakları ihlallerine maruz kalmakta. Farmaner, "Suu Kyi'nin cezasını ev hapsine çevirerek generallerin işin içinden sıyrıldığı ama diğer yanda Karen eyaletindeki genç kızların Birmanyalı askerlerin toplu tecavüzüne uğradığı bir durumu kabul edemeyiz" diyor.

Cunta bölünmeden besleniyor
Eski bir siyasi mahkûm ve Siyasi Mahkûmlara Yardım Derneği'nin kurucu olan Ko Bo Kyi'ye göre, ABD gelecek ay Güvenlik Konseyi başkanlığını devralırken, Obama BM bünyesinde gücünü Brown'la birleştirmeli ve Birmanya'daki insanlığa karşı suçlara ilişkin resmi bir BM araştırma komisyonu için uğraşmalı. Teoride bu tutum general-lerin yargılanmasına kadar gidebilir.

Ko Bo Kyi "Birmanya'ya karşı en doğru tavır konusunda uluslararası toplum bölünmüş durumda. Askeri rejim buna dayanıyor. Son kertede bölünmüşlükler statükonun sürdürülmesine yardımcı oluyor ve askerlerin iktidarının devamını sağlıyor" diyor. Ortak cephenin önemini vurgulayıp, aksi takdirde 'cuntanın vahşetine karşı acil korumaya ihtiyaç duyan binlerce masumun sonuçlara maruz kalacaklarını' belirtiyor. (11 Ağustos 2009)

Kaynak: Radikal