Kütüphaneye uzaktan göz gezdirirken "Temellerin Duruşması" kitabı dikkatimi çekti, bir, iki bakayım derken geç saate kadar okumuşum.

Sebep bu muydu? Azıcık fazla kaçırdığım kızartma mı sebep oldu? Yoksa babaannemin söylediği gibi yorganın bir kısmı mı açılmıştı? Bilmiyorum.

Fakat rüya kallaviydi.

Hemen celallenmeyin. Hz.Peygamberi (as) rüyada görüp size talimat getirmedim.

Gerçi denemedim değil. Uyanınca gözlerimi açmadan rüyaya bir hayal ekleyip, tekrar uykuya dalar da, rüyayı, hayalin devamı olarak görebilirmiyim diye ufak bir çabam oldu.

Hayalimde, Hz.Peygamber'e;(as) ne olacak bizim halimiz ya Rasulullah, bize bir yol göstersen diyecek oldum. Allah'ın dinine saldırı gelince kabaran damarının şişmeye başladığını; öfkesinin de alev gibi yüzüme geldiğini hissetmeye başladım. Hayal kurduğuma bin pişman kaçacak bir yer aradım fakat nafile.

Allah yol gösterici, hidayet rehberi olarak kitabı gönderdi.
Bunu anlayıp, akledecek imkanları size verdi.
Ben, kitabı anlatmak, hikmeti öğretmek, sizi arındırmak ve size şahit olmak için çalıştım ve mücadele ettim.
Siz bu nimetlerin şükrünü eda etmek için mücadele etmeyin ve bize bir yol göster deyin! Bunu Peygamber sevgisi gibi pazarlayın. Hele bir de sürekli benden talimat alıyormuş gibi insanları kandıranlar; bu konuda sanki ölçü yokmuş gibi aklını inkar edip, kananlar..

Artık dayanacak hal kalmamıştı. "Ya Allah, Bismillah" deyip hayalimden kaçtım.

Gelelim rüyaya.

Müslümanlarla, onlara muarız ve düşman olanlar karşı karşıya gelmişler ve birbirleri ile tartışıyorlar ve hesap soruyorlardı.

Bir Müslüman, şeytanı hesaba çekmeye başladı.

"Neden haksız yere insanları aldatıyorsun. Zavallılar hem çaresiz aldanıyorlar, hem de, dünyada ve ahirette bedel ödüyorlar."

Şeytan; "bir kere haksız yere aldatmıyorum. Hepinizden daha çok bedel ödemeye razı olarak bu izni aldım. Ayrıca çaresiz olduğunuzu nereden çıkarttın. Ben,"üzerinizde bir yaptırımım, zorlayıcı etkim yok. Ben emrederim, size bir tasavvur sağlarım, siz de yaparsınız" demedim mi? "Yani bile bile lades"

Azim bir yüzleşmeydi bu Müslüman için.

Hangi ülkelerden olduklarını tam kestiremediğim bir topluluğa yöneldi birkaç Müslüman. Önce öfke ile suratlarına tükürdüler ve öfkeyle bağırdılar. "Hayatlarımızı mahvettiniz. Ailelerimize, çocuklarımıza, şehirlerimize, devletlerimize, yediğimize, içtiğimize, okuduğumuza saldırıyor, zehirliyorsunuz. Bombalıyor, yakıyor, yıkıyor, öldürüyor, yok ediyorsunuz. Kötülük saçıp, düşmanlık ediyorsunuz. Ne hakkınız var bunları yapmaya."

Karşıdaki grup azı dişleri görününceye kadar epeyce güldüler.
"A şaşkaloz.. kendin de bizim düşman olduğumuzu söylüyorsun ve neden düşmanlık yapıyorsunuz diye soruyorsun.
Biz de inandıklarımız çerçevesinde davranıyor, doğamıza uygun hareket ediyoruz."

"Asıl sen kendine kız. Aptalca algılamalarını eleştir."

"Sürekli bizim yaptıklarımızı tadat edip, taraftarlarınıza anlatarak onlar nezdinde bizim gücümüzü ve müessiriyetimizi teyit ediyorsunuz. Başınıza gelen bütün olumsuz sonuçların müessir amilinin biz olduğumuza onları inandırıp, onların sorumluluk almalarını engelliyorsunuz.
Bu yaptıklarınızla davaya hizmet ettiğinize inandırıp, şöhret kazanarak;
Bize hizmet ettiğinizi fark etmeden, bizi suçluyorsunuz.
Hadi oradan..."

Hesap sorma sırası diğerlerine gelmişti ve Müslümanlara döndüler;"

"Eğer iddia ettiğiniz gibi ahiret varsa bizim yüzümüzden hesaba çekileceğinizden hiç şüpheniz olmasın."
Büyük bir şaşkınlık ve hayret dalgası, Müslümanlar arasında..
Biz;
"Hem Müslümansınız, hem yalan söylüyorsunuz!
Hem müslümansınız, hem adaletsizlik yapıyorsunuz,
Hem müslümansınız, hem dünya hırsınız var,
Hem müslümansınız, hem rüşvet yiyorsunuz,
Hem müslümansınız, hem gösteriş peşindesiniz" diye sizi eleştirince;

"Yüzleşip, sorumluluk almanızı sağlayacak, bizim dilimizle söyletilen şeyler için;
Sürekli bize kızdınız.
Bunları size düşman olduğumuz için söylediğimizi söylediniz.
Siz kendi halinize bakın da öyle konuşun dediniz."

"Oysa ki biz, Müslümanların böyle yapmayacağına inandığımız ve bunları görünce de şaşkınlığa uğradığımız için söylüyorduk. Aslında sizden hakkımızı talep ediyorduk."

Kuran'da Allah; "Peygamber size şahit, sizde insanlara şahit olacaksınız " demiyor mu?
Aynı, malınızda fakirler için gizlenen payın zekat olarak verilmesi sorumluluğu gibi; davranışlarınızda da bizim için gizlenmiş şahitlik var.
Sizin şahitliğiniz, bizim hakkımız ve bundan hesaba çekileceksiniz."

Tam burada uyandım. Çok bunalmıştım.

Bu durumda hayalle takviyeli biçimde, rüyaya rahatlatıcı biçimde devam edebilir miyim? Diye çabaladım fakat sonucu biliyorsunuz.

Herhalde en doğrusu uyanmak.