Devir değişiyor, kavramlara yüklenen anlamlar da... Birkaç yıl öncesine kadar, 'global' gelişmelerden rahatsızlık duyanlar, (eski) Başbakan Mahathir Muhammed'in dünyaya meydan okuyucu tavrına, ülkesini dış etkilere karşı korumak için Soros ve benzerlerine karşı çıkmasına, IMF'ye kapıyı göstermesine bakıp Malezya'ya övgüler yağdırıyorlardı.

Medyanın 'ulusalcı' bilinen kalemlerinin eski yazılarına bakılsa pek çok Malezya güzellemesi bulunabilir.

Şimdiyse Malezya tu kaka. Kısa süre öncesine kadar Malezya'yı yere göğe sığdıramayan gazetelerde "Türkiye Malezyalaşıyor" korkusunu topluma basan yazılardan geçilmiyor.

Yalnız ülkeleri değil kavramları da bir çırpıda harcayabiliyoruz. Yakın zamanlara kadar kaybolan değerlerden ve çocuklarla gençlerin sahipsiz kalmasından şikâyet ediyorduk, milletçe. 'İkinci Hayat' gibi dizilerle yapılmak istenen 'mahalle' kurumunun hayatımız üzerindeki olumlu etkilerine dikkat çekmekti. Mahallenin ağabeyleri ve ablaları küçükler üzerine kol kanat gerer ve yanlışlıklara müsaade etmezlerdi. "Ne güzel günlerdi o günler Perihan Abla..."

O güzelim 'mahalle' kavramı şimdilerde çirkinleştirildi, küçüğe ve zayıfa kol-kanat germe güzelliği 'mahalle baskısı' deyimine dönüştürülerek kınanmaya başlandı.

Önceleri, "Bak ne güzel, Malezya gibi gelenekseli koruyan ülkeler dış güçlerin baskılarına boyun eğmiyorlar" diyenler, "Mahalle baskısı yüzünden Malezyalaşıyoruz" diye karalar bağlamamızı istiyorlar.

Uluslararası İstanbul Bienali'nin küratörlüğünü üstlenmiş Çinli sanatçı Hou Hanru'nun başına gelen daha da ilginç. Dünyaca saygın Venedik Bienali'nin de küratörü olan Hanru, bayağı bir emek sarf ederek, İstanbul'daki etkinliği tanıtıcı katalog için kapsamlı bir yazı kaleme almış. Uzaktan ve kitaplardan tanıdığı Türkiye'yi 'Batılı olmayan bir modernleşme örneği' olarak sunan yazıda çok bildik eleştirilere de yer veriyor Çinli sanatçı. Yazıda benim de tasvip etmediğim ifadeler ve yanlış eleştiriler de var, ama olsun, takdir edilmesi gerekli bir çaba Hon Hanru'nun yazısı...

Kavramlara yüklenen anlamların ve alışkanlıkların değiştiğine dair iyi bir örnek oluşu Hanru olayının, bundan sonra başlıyor. Çünkü Hou Hanru şimdi bir 'olay'. Bir üniversitenin Güzel Sanatlar Fakültesi yazısını sert ifadelerle kınadı. Kınama sebebi "Atatürk ve Türkiye'nin modernleşmesi üzerine görüşlerinin 'yanlı ve kasıtlı' oluşu..." Daha önce herhangi bir eleştiriye 'sanatçı duyarlılığı' olduğu gerekçesiyle önem vermememizi isteyenler, sinemada/tiyatroda rastlanan garip yaklaşımlara, resimlerde orak-çekiç figürü aranmasına karşı çıkıp aşırı tepki verenleri kınayanlar, sanatçılar, öğretim üyeleri, yazarlar, şimdi hep bir olup bizi anlamaya çalışan bir yabancı sanatçıyı çarmıha germemizi istiyorlar.

Ne güzel! Güzel Sanatlar Fakültesi kınama bildirisi, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Bahçeşehir Üniversitesi'nde yaptığı ders yılı açılış konuşmasında "Üniversiteler ülke sorunları konusunda topluma önderlik etmeli; kamuoyu oluşturmak üniversitenin görevi" tespitini aktardığı güne denk düştü.

Bereket, halkımızın kafası, "Malezya" dendiğinde aklına bir 'direnen ülke' bir 'öcü figürü' gelen, 'mahalle' kavramını bir öven bir yerin dibine batıran, eleştirilerin bazısına 'sanatçı duyarlığı' diye sahip çıkarken bazısını 'yanlı ve kasıtlı' bularak kınayan, geçmişte bizzat kaleme aldığı anayasa metninden daha yumuşak bir değişiklik teklifini "Olmaz, olamaz" diye elinin tersiyle iten 'aydın' suretindekiler kadar karışık değil... Bereket değil.

Belki de 'aydın' kavramını günümüze göre yeniden tanımlamamız gerekiyor.

 

Kaynak: Yeni Şafak