Türk basınının en eski kalemlerinden birinin yıllar önce kendine özgü üslubuyla, 'neden medenileşemediğimiz'i açıkladığı yazısını okurken içine düştüğüm hayret durumunu hala hatırlarım. İleri yaşına rağmen basının büyük gazetelerinde çalakalem yazmaya devam eden yazarın 'çetin' polemikleriyle uğraşmayı göze alamadıklarından mıdır nedir, en muhalifleri bile bu yazıya bir cevap olsun yazmamışlardı, ya da ben görmemiştim.

Türk aydınının medeniyet tasavvurunu faş eden bu yazı özetle şunu savunmaktaydı: tuvalet kağıdı kullanmak bir çağdaşlaşma, medenileşme gereğidir. Bir ülkenin tuvalet kagıdı tüketim miktarı o ülkenin medenilik durumunun göstergesidir. Bab-ı alinin büyük polemik üstadı batılılaşma sevdamızla 'medenileşme' durumumuzu aynı kefeye koyarak tuvalette su kullanmaya devam ettiğimiz sürece medeni toplumlar seviyesine çıkamayacağımızı savunuyor; medeniyet anlayışını da tuvalet kagıdına indirgiyordu. Türk aydınlarının batının düşüncesinden, tefekküründen çok biçimsel yönüyle, gardropuyla ilgilendiği çok tekrarlanan bir husustur. Ancak bu "çetin" polemikçinin işi tuvalet kağıdına kadar indirme cesaretindeki seviye düşüklüğü de az bulunur bir örnekti.

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYI