Her özgürlük hareketi heyecan uyandırır. Her haklı mücadele vicdanlarda yerini bulur. Kazanılmayan özgürlük mücadelesi de hemen hemen yoktur.
Ortadoğu'da milyonlar ayaklanırken salt toplumsal olgu olarak bile heyecan duymamak mümkün değil. Son yüzyıllık Ortadoğu tarihi savaşlar, işgaller, sürgünler, yıkımlar ve altüst oluşlar tarihi... İmparatorluğun parçalanması yüzlerce yıllık dengenin de altüst olması anlamına geldi. Avrupa sömürgeliğinden kurtulmaya fırsat bulmadan yerli despotların pençesine düştü. Bu toprağın sam yeli gibi verimini, bereketini kavuran ruhuna aykırı ideolojiler fırtınasına yakalandı yahut tiranlıkların karabasan gibi ufku, umudu tüketen heyulasının altında ezildi. Baskılar, zindanlar öz yurdunda parya haline getirdi...
Müslüman Arap dünyasının ruhuna aykırı ideolojiler, farklı kılıflarda resmigeçit yaparken ya parti ya da kişi fetişinin meşruiyet elbisesi oldu.
Oryantalist okuma biçimi tam bu noktada çağdaş versiyonu ile devreye girdi: "Müslüman dünyadaki bu despotizm kültürlerinden (dinlerinden) kaynaklanıyor." Oysa bu despotlara karşı her başkaldırı, bu eleştiriyi yapan siyasa tarafından ya da bunun desteği ile bastırıldı.
Oryantalizmin simetrik versiyonuna göre ise "Müslümanların sürekli şiddet ve terör üretiyor olmaları yine kültürlerinin sonucu." Oysa yasal şartlarda siyasal taleplerini dile getiremeyen, siyasete katılım yolları kapatılmış kitlelere yer altına çekilmekten başka seçenek bırakılmamıştı. Siyasal şiddet başta İslami hareketler olmak üzere pek çok siyasi akımı yeraltına iterek şiddetin doğmasına neden olacaktı. Mısır örneği, 1928'den beri toplumun en yaygın, en meşru hareketinin bastırılma, yeraltına itilme ve zindanlarda binlerce insanın hayatının karartılması hikayesidir.