Aksiyon dergisinin bu haftaki nüshasında yer alan yazım Bir gün sonra başlığını taşıyor. Burada, geçmiş gözlemlerime dayanarak, bir askeri müdahalenin bir gün sonrasına ilişkin problemleri yazdım. Daha doğrusu müdahale yapan askerlerin hem kendilerinin hem Türk Silahlı Kuvvetleri'nin hem de ülkenin ödediği ağır bedeli ifade ettim.
Genelkurmay sitesine düşen 27 Nisan bildirisinin üzerinden bir aya yakın zaman geçti. Bu bir aylık sürede, askerin kural dışı müdahalesinin nasıl sonuçlar verebileceğinin örneklerini görme imkanı oldu.
Onun için belki bugün Bir ay sonra diye bir değerlendirme yapmak mümkün.
Bugün şu gerçeği ifade etmek gerekmez mi?
Türkiye, genelkurmay bildirisinin yayınlandığı günden daha iyi durumda değil.
Yani daha belirsiz.
Daha öngörülemez...
Daha geleceği kuşkulu.
Daha puslu.
Daha kimin ne yapacağı bilinmez...
Güvenlik sıkıntısı daha artmış.
İç dengeleri daha bozulmuş.
Daha otorite yoksunu hale gelmiş....
Bir ülke olmadı mı?
Neyi çözdü Genelkurmay bildirisi?
Hatta daha kötü beklentileri gündeme getirmedi mi?
Tanınmış bir yazar, son yaşanan süreçte Türk Silahlı Kuvvetlerine orkestra şefliği rolü yakıştırmış.
Bakın, neyin orkestra şefliği?
Bir operasyonun orkestra şefliği...
Bu operasyonda
-CHP siyasi kanadı oluşturuyormuş.
-YÖK üniversiteleri denetiminde tutuyormuş.
-Adalet bürokrasisi savcı ve yargıçlarıyla pratik önlemleri sürdürüyormuş.
-Laik sivil toplum örgütleri kitleleri hareketlendiriyormuş.
-Ve laik medya iletişimi sağlıyormuş.
İşte Bu yelpazenin orkestra şefi Türk Silahlı Kuvvetleri oluyor muş.
Bu manzara Türk Silahlı Kuvvetleri hesabına hoş bir manzara mı?
Ayrıca bundan sonrası yönetilebilir bir manzara mı?
Düşünün: Ankara'da bir canlı bomba patlıyor. Ardından bir yığın yorum geliyor:
Yorumlardan biri şu:
-Acaba bir güç, derin bir güç 22 Temmuzda seçimlerin yapılmaması için mi düğmeye bastı?
Alın bir yorum daha:
-Cumhurbaşkanlığını AKP'ye seçtirmemek isteyenlerin yeni bir provokasyonu ile mi karşı karşıyayız?
herhalde bu yorumların içindeki göndermelerin nereye gittiğini anlamak zor değil.
Diyelim, PKK terörü var, Kuzey Irak'a bir harekat yapılacak. Harekat konusunda Türkiye'nin yek vücut olması gerekmez mi?
Yoo, hiç de öyle olmuyor?
Kamuoyu, Kuzey Irak harekatı ile kimin kime komplo kurduğu üzerinde duruyor...
Asker harekat için siyasi irade istemiş de...
Siyasetçiler Asker istesin verelim demişler de...
Medya üzerinden imaj vuruşmaları...
Neden oluyor bu?
Askerin siyaseti tanzim diye bir meselesi olduğu varsayımından...
Onu da 27 nisan bildirisi ve ondan sonra gelebilecek daha kötüleri gündeme getiriyor.
hep konuşulur:
Asker siyasete girerse, bunun en olumsuz yansımaları yine askere olur...
Türkiye İttihat Terakki'den bu yana en azından bunu öğrenmiştir.
Bunu, Osmanlı'nın son döneminden yola çıkarak, zaman zaman Genelkurmay başkanı Org. Büyükanıt da ifade etmiştir.
Ama son 50 yıl içinde asker siyasete müdahil olmuştur. Yani siyasetin içine girmiştir.
Asker bunu anayasal görev gibi telakki ediyor.
Ama bu resmen siyaset.
İktidarlar devriliyor, yeni hükümetler kuruluyor ve asker orkestra şefi rolü oynuyor.
O zaman, devirdiğiniz hükümete oy veren toplum ke simleri kendilerini cezalandırılmış hissediyor.
Hele böyle müdahalelerden sonra rakip bir partinin kadrolarını iktidara getirmiş ya da rakip partinin felsefesine yol açmışsanız, toplum vicdanı yaralanıyor.
Hele bu süreçlerde toplumun değer yargıları göz ardı ediliyor, hatta dışlanıyor, tehlike diye itham ediliyorsa daha derin toplumsal yaralar açılmış oluyor.
27 Nisan'ın bir ay sonrasını yaşıyoruz ve ibret almak için yeterli malzeme fazlasıyla var.
TSK mitingle bütünleşse o bir problem.
TSK CHP-DSP birleşmesine yakın dursa o bir problem.
TSK, YÖK'le paralel görünse o bir problem.
TSK, medyanın bir bölümü ile bütünleşse o bir problem...
Andıçlama işi neden bu kadar problem oldu, düşünmek gerekmez mi?
Evet, siyasetçi tartışılıyor, ama asker de tartışılıyor.
İşte bu iyi değil, demek istiyorum.
Siyasetçinin yerine başkaları ikame edilebilir. Ama bir ülke ordusunun yerine neyi ikame edecek?
Onun için Türk Silahlı Kuvvetleri'ni tartışma ortamına çekecek tüm kombinezonlardan kaçınmak gerekir. Buna en çok da, askeri yetkililer itina etmelidir.
27 nisan 2007'nin bir ay sonrası...
27 Mayıs 1960'ın 47 yıl sonrası...
Bence her türlü askeri müdahalenin risklerini görmek için yeterli bir tecrübe zamanıdır... Dilerim gerekli özen gösterilsin.