Türkiye dış politikada önemli bir fırsat yakalayarak açılım yapıyor. Ne var ki, bu açılımın Türkiye'nin kendi iradesiyle gerçekleştiğini söylemek zor. Enerji hatlarından, ABD'nin Ortadoğuyla girdiği yeni ilişki biçimine kadar siyasi ve ekonomik alanda pek çok gerekçe Türkiye'yi adeta zorlasa da diğer tarafta Balkanlardan Ortadoğuya kurulan ilişkiler Türkiye'nin bir anlamda bölgesinde normalleşmesi anlamına geldiğini belirtmekte yarar var.

Birinci Dünya savaşı sonrası tasfiye edilen Osmanlıdan sonra kurulan yeni devlet o dönemin uluslar arası güç dengeleri içinde kendine bir yer bulmuştu. Uluslararası sistem Türkiye'yi 'Batıya icbar ederek', Osmanlı mirasına sahiplenmesi anlamında her türlü uluslararası ilişki kurmasını men etmişti. Bağımsızlığın bedeli olarak adeta bölgede izole edildi. Artık Osmanlının yıkıntıları üzerine medeniyet ekseni batıya yönelmiş daha doğrusu batıya icbar edilmiş bir siyasi varlık olarak tanınmıştı.

Türkiye'yi Batıya icbar eden uluslararası sistem sanki Ortadoğuya yönlediriyor. Buradan Türkiye'nin yakın coğrafyasıyla ilişkiye girmesinin mutlak anlamada olumsuzlayıcı bir anlam çıkarılmaması gerektiğini belirtmek yersiz. Ancak, bu alanın açılmasına izin veren dünya sisteminin stratejik yönelimlerini kavramdan bu açılımı sağlıklı biçimde anlamlandırmak, taşları yerli yerine oturmak mümkün olmayacak.

TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ