Bingöl'de bir mollayla sohbet ediyorduk. Esprili bir adam. Konuşmasında ne zaman “Kürt” lafı geçse, gözlerime muzip muzip bakarak “Kürt dediğim için kusura bakmıyorsun, değil mi?” diye soruyordu. Sarsıcı bir espri. Hepimizi sarsması gereken bir espri. Demokratik Toplum Partisi'nin seçimlerde kazandığı büyük başarının altında yatan temel espri.

30 küsûr milletvekili çıkarmayı hesap ediyorlarmış, ama 20 küsûr milletvekilinde kalmışlar… Kimse bunu başarısızlık olarak görmesin. Seçmenlerini gruplara ayırarak muazzam bir disiplin içinde sandıklara sevk eden, okumayı bilmeyen anaların-bacıların pusuladaki sayısız bağımsız aday ismi arasında doğru ismi seçmesini sağlayan, bir şehirden tam dört bağımsız milletvekili çıkararak adeta imkânsızı başaran DTP, bir eğitim ve organizasyon destanı yazmıştır.

Bu destanı okurken “Vay şerefsizler!” deyip DTP'yi Meclis'ten atmanın yollarını şimdiden aramaya mı başlayacağız, yoksa tek parti döneminden beri başımızın belası olan şovenizmin ve elbette terörle mücadele adı altında Güneydoğu ahalisine reva görülen eziyetlerin kaçınılmaz bir sonucu olarak yükselen 'etnik Kürt siyaseti'ni bir özeleştiri vesilesi olarak görüp kendimize çekidüzen vermeye mi başlayacağız?

AK Parti'nin Güneydoğu Anadolu'daki oylarını %15'lerden %40'lara çıkarması ve 'etnik Kürt siyaseti'nin kalesi sayılan Diyarbakır'da DTP ile neredeyse at başı gitmesi, vaziyeti kurtarmak için hâlâ bir şansımızın olduğunu gösteriyor.

Daha önce HEP-DEP-HADEP-DEHAP çizgisinde oy kullanmış olan yüzbinlerce Kürt, 22 Temmuz seçimlerinde DTP (bağımsızlar) yerine AK Parti'yi seçti. Bu ister AK Parti'nin icraatlarından kaynaklanıyor olsun ister CHP, Genelkurmay, Anayasa Mahkemesi ve Cumhurbaşkanı'nın AK Parti'yi mağdur etmesine duyulan tepkiden, sonuç değişmez: DTP ile beraber AK Parti'ye de yönelen bölge insanları, kendilerini Türkiye'den ayrı düşünmek istemediklerini ve bölgenin geleceğini Türkiye'nin geleceğinde görmekte ısrar ettiklerini ortaya koymuş oldular. Lisan-ı hal ile dediler ki: “Biz sizden ayrılmak istemiyoruz, ama siz de aklınızı başınıza alın be kardeşim! Dertlerimizi, çilelerimizi, acılarımızı yok saymaktan vazgeçin ki birliğimizi-dirliğimizi ihya edelim.”

* * *

DTP, Meclis'te grup kuruyor. İyi ki kuruyor. Madem bu ülkenin temel meselelerinden biri olan “Kürt meselesi”nin Meclis'te enine boyuna konuşulması için böyle bir şeye ihtiyaç vardı, madem “merkez partileri” bu meseleyi Meclis gündemine layıkıyla taşıma basiretini bugüne kadar gösteremediler, öyleyse DTP Grubu Meclis'e hoş geldi. Doğrusuyla, yanlışıyla hoş geldi.

AK Parti Grubu'nun DTP Grubu'yla temasını önlemek için yürütülen lobi faaliyetlerine dikkat! Bu tuzağa düşülmemeli. “Onlarla bazı konularda işbirliğine gidersek MHP ve CHP bizi parçalar” psikolojisine girilmemeli. “Sadece yol, su, elektrik gibi konuları konuşuruz, başka mevzulara girerlerse onları dinlemeyiz” filan da denilmemeli. En radikal taleplere bile kulak verilmeli. Talepler karşılanır veya karşılanmaz, ayrı mesele; ama Türkiye'nin her köşesinde yüksek sesle konuşulan konuların Meclis çatısı altında da konuşulmasını -daha doğrusu bilhassa Meclis çatısı altında konuşulmasını- ve mutlaka rahatça konuşulmasını ilke olarak benimseyip toplumsal tansiyonu düşürme hedefini gözetmek lazım.

Kürt'ün “K”sine bile “kitlesel karşı koyma refleksi” gösteriliyor. Diğer yandan Türk'ün “T”sine tahammül edemeyenler de var tabii. İçine düştüğümüz bu hal bize yakışan bir hal değil. Hiçbirimize yakışan bir hal değil. Yekdiğerimizin akıbetini kendi akıbetimiz bilmeden iflah olmayacağımızı ne zaman idrak edeceğiz?

* * *

Güneydoğulu seçmenin 22 Temmuz'da yayınladığı iyi niyet beyannamesini öpüp başımızın üstüne koymalı ve bu beyannamenin gereğini behemehal yapmalıyız.

Biji Bıratî, Biji Yekitî!

Yaşasın Kardeşlik, Yaşasın Birlik-Beraberlik!

 

Kaynak: Yeni Şafak