Amerikalılar, PKK sorununu yok etmeye dönük Türkiye'nin diplomatik atağının, Irak'a müdahale öncesi kendilerinin yürüttüğü diplomatik faaliyetleri fena halde andırdığının farkındalar mıdır acaba? ABD'nin Birleşmiş Milletler (BM) ve müttefik ülkeler nezdinde yürüttüğü diplomatik çabalar başarılı olmamıştı, ama zaten o yolla bir sonuç alınmayacağını öngörüyordu Washington. Sonuçta, ABD, askerlerini her şeye rağmen Irak'a gönderdi.

Türkiye'nin yaptığı da o: Hafta sonu 17 ülkenin dışişleri bakanları düzeyinde bir toplantı düzenleniyor ve BM Genel Sekreteri Ban-Ki Moon'un da toplantıda bulunmasını sağladı Ankara... ABD Dışişleri Bakanı Condeleezza Rice Ankara'ya getirilip ciddiyet aktarıldı, şimdi de İstanbul'da. Irak'taki işgalci güç ve kuzeydeki yönetimin hâmisi olarak konunun en ciddi muhatabı ABD'nin başkanıyla Washington'da görüşecek Başbakan Tayyip Erdoğan; yanında devletin sivil-asker unsurları olduğu halde...

Bu girişimlerden sonuç alınamaması durumunda elleri kolları bağlı durmayacağını günler öncesinden ilân ettiğini de biliyoruz Türkiye'nin; tıpkı Irak'a saldırıya hazırlanan ABD'nin BM Güvenlik Konseyi izin vermese ve Türkiye topraklarını kullandırmasa bile savaşa gireceğini önceden açıklaması gibi...

Benzerlikler çok çarpıcı gerçekten ve insanın içini ürpertiyor. "Washington'un açtığı yanlış yoldan Türkiye de geçebilir" diye bizim içimiz içimizi yiyor, huzursuzlanıyoruz. Bütün beklentimiz, Ankara'nın ikna çabalarının başarıya ulaşması ve PKK terörünün 'ortak bir sorun' olarak görülüp birlikte çözüm için düğmeye basılması... Aksi halde, yani PKK terörünü yok etmek üzere tek başına harekete geçmesi durumunda, Türkiye'nin bütün paradigmalarının değişmesi ihtimali var. Yine tıpkı Irak'a savaş açana kadar dünyanın 'örnek' gözüyle baktığı ABD'nin bugün en nefret edilen ülke konumuna gelmesi gibi...

PKK terörü yüzünden Irak'a tek başına müdahale ihtimalini güçlü kılan iki önemli husus var; ikisi de ABD'yle ilgili. İlki, ABD bir süredir PKK'yı Türkiye için tehdit olmaktan çıkarıp İran'ın başına belâ etmek için PJAK'a dönüştürme çabasındaydı; o sürecin durmasıyla sonuçlanacağı için PKK konusunda tereddüt ediyor Washington... İkincisi de, her şeye rağmen PKK'ya karşı Türkiye'yle işbirliği yapmaya karar verse bile, Irak'ın kuzeyinde söz sahibi olan kendi askerlerine söz geçirememe ihtimali var Washington'un...

Aslında bu iki husus birbiriyle yakından irtibatlı...

1 Mart tezkeresinin TBMM tarafından reddedilmesini Washington'daki sivil yöneticiler unutsa bile, Irak Savaşı planlarını yapan ve arazide uygulayan Amerikalı askerler unutmuyor... 4 Temmuz 2003 tarihinde askerlerimizin başına çuval geçirilmesi olayını hatırlayalım. CENT-COM kısa adıyla bilinen bu grup Washington'un "PKK'yı PJAK'a dönüştürme" politikasını da tam benimsemedi; Washington'un sürekli verdiği sözlerin tutulmaması yüzünden Türkiye'ye karşı mahcup duruma düşmesinin sorumlusu da onlar...

Bu akıl yürütmeden hareketle şöyle bir sonuç da çıkartılabilir: Türkiye'nin 1 Mart tezkeresi kabul edilseydi içine çekileceği çok bilinmeyenli denklem şimdi berbat bir tabloya dönüşmüş olarak apaçık ortada; CENT-COM'cular buna rağmen PKK sopasını kullanarak Türkiye'yi resmen batağın içine çekme çabasındalar...

Bu kadar kötümser yaklaşmasak bile, Türkiye'nin ABD'den beklentilerinin kolayca yerine getirilmesinin önünde 'askerî' bir engel olduğunu bilmekte yarar var. İstanbul ve Washington'daki temaslarda bu açıklıkta masaya getirileceğini sanmadığımız bir engel... Başbakan Tayip Erdoğan, keşke, Washington çıkartması sırasında, ABD Başkanı George W. Bush'la görüşmelerde, konuyu bizim burada ele aldığımız açıklıkta masaya getirse...

Bush ve ekibi birkaç yıl önce kendilerinin tercih ettiği bir yöntemi şimdilerde Türkiye'nin uyguladığının farkındalar mıdır acaba? Olsalar iyi olacak da...