CHP lideri Deniz Baykal NTV'de Murat Akgün'ün sorularını yanıtlarken ilginç yorumlar yaptı.

Baykal, Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın başörtüsüyle ilgili sözlerinden tatmin olmamış herhalde ki, sitemkâr bir şekilde tepkisini dile getirdi.

Baykal, "Kimse gölge etmesin başka bir şey beklemiyoruz" diyor. Askerin gölgesinde siyaset yapmaya alışan CHP kendisini yalnız bırakılmış hissediyor. Genelkurmay Başkanı sert sözler sarfetseydi, onun arkasına sığınıp, "biz demedik mi laiklik elden gidiyor" diye esip gürleyecekti. Ancak böyle gölgeleneceği bir alan bulamayınca belki de ilk kez sitemkâr konuşuyor ve kendi göbeğini kendisi kesmeye çalışıyor.

Baykal'ın sözleri bu psikolojiyi yansıtıyor: "Yaşadığımız deneyimler, özellikle son zamanlarda bize göstermiştir ki Türkiye'nin laik demokratik cumhuriyet olarak ayakta kalmasının güvencesi hukukun ve milletin iradesi dışında hiç kimsedir. Hiçbir kurumun bu konuda yapacağı hiçbir şey yoktur. Bu ortaya çıkmıştır. Bunun ortaya çıkmış olması da artık netleşmiştir. Herkes de bu bilince gelmiştir. O neden bizim hukukun dışında hiçbir kurumdan bekleyişimiz yoktur. Kimse gölge etmesin başka bir şey beklemiyoruz. Bu yanlışlıklar maalesef herkesin yüksek sorumluluğu altında yaşanan bir süreçle ortaya çıkmıştır. Bu geldiğimiz noktaya kollektif sorumluluklarla gelinmiştir. Öyle anlaşılıyor ki iş bundan sonra vatandaşındır, milletindir, hukukundur."

Doğrusu da bu değil mi? Demokratik bir ülkede ortaya bir sorun çıkarsa ya hukuk marifetiyle bu aşılır ya da buna sebep olanlara halk seçimlerde gereken cezayı keser, başkalarını iktidara taşır. Demokrasiler milli iradenin ve hukuk mekanizmasının koruması altında işler, hiçbir kurum vesayetçi bir duruş içinde durumdan vazife çıkarmaz.

Baykal başörtüsü konusunda dini alana girerek ahkam kesmekten de geri durmuyor. "Türban İslamiyet'in özü ile ilgili değildir. Şekilciliktir" diyor. Dini yorum yapıyor. Bunların laiklik anlayışı zaten böyledir. Laiklik dini alana müdahale etme, dini manipüle etme, dini alanı ve dindarları dizayn etme mantığı olarak görüyorlar. Dini alana fütursuzca karışırlarken laik olmaları gerektiğini hatırlayamıyorlar.


* * *
Hürriyet gazetesinin önemli bir yazarı her zamanki gibi kendisini hakikatin merkezinde görerek hüküm ve akıl veriyor, Başbakan'ın önüne "yapılacaklar, söylenecekler listesi" koyuyor.

Diyor ki: "İnsanlar Başbakan Erdoğan ve çevresine inanmıyor".

İnsanlar derken herhalde 70 milyon vatandaşımızı kastetmiyor. Çünkü böyle kesin bir yargıya varmak için ciddi bir bilimsel çalışma yapmak lazım. Bu genelleme sanırız kendi çevresindeki mutlu azınlığı ifade ediyor. AK Parti'ye oy veren 18 milyon insan en azından bu tespitin dışındadır. Kendisi ikna olursa bütün insanlık da ikna olmuş olacak!

Gerçekten "insanlar buna gülüp geçiyor".


Kaynak: Yeni Şafak