29 Kasım Pazar Suriye'nin kuzeybatı şehri İdlib'te bulunan Ariha'da halk pazarının kurulduğu gündü. Koyu kırmızı kirazlarıyla meşhur kasabanın kontrolünü Mayısta çeşitli isyancı gruplar ele geçirmişlerdi. Ariha cepheden, hatta IŞİD kontrolünde bulunan bölgelerden çok uzakta bulunan bir yer. Ama Rus savaş uçakları orayı yine de bombaladı.

Pazarda alışveriş yapan insanların hiç sansı yoktu. Rus savaş jeti Sukhoi'nin yaklaşan uğultusu duyulduktan saniyeler sonra, ilk bombalar fırlatıldı. Bombalar pazardan gelip geçenleri, sebzecileri ve aileleri öldürdü. Saldırıdan saatler sonra bir arama kurtarma görevlisi "Parçalanmış cesetlerin havada uçuştuğunu ve çocukların anne babaları için bağrıştıklarını gördüm." diye konuştu. Saldırının bir gün öncesinde, sabah saat 10'dan hemen önce, Safarana isimli Humus'un kuzeydoğusunda bulunan küçük bir kasabanındı öncelik. Bir rejim helikopterinden bırakılan varil bombası bir adamı ve genç bir kızı öldürmüş, bir düzineden fazla insanı yaralamıştı. Sınır Tanımayan Doktorlar tarafından işletilen hastaneye kurbanlar zorlukla kaldırıldı, çünkü iki varil bombası da hastanenin önünde patladı. Burada ise hastalar ve yaralıları taşıyan sağlık görevlileri hayatını kaybetti.

Bunun gibi saldırılar Suriye için yeni değil. Suriye ve Rus savaş jetleri umarsızca isyancıların hakimiyetindeki şehirlerde pazarları, hastaneleri, fırınları ve insanların bir araya toplandığı herhangi bir yeri bombalamaya devam ediyor. İki sene önce Rusya Birleşmiş Milletler'in sivillere yapılan saldırıları sonlandıracak 2139 sayılı kararı lehine oy kullanmıştı. Ancak bu Rusya'nın Eylül sonundan beri yüzlerce hava saldırısı yapmasına engel olmadı. Aynı karar Fransa'nın Rusya ile koordineli hava saldırıları gerçekleştirme ve IŞİD'e karşı savaşta beraber mücadele etme konusundaki müzakerelerini de engellemedi.

Paris'teki terör saldırılarından üç hafta sonra, Avrupa IŞİD'e karşı savaşa hazırlanmaya başladı. Ama bu birçok radikal, farklı unsuru bir araya getirecek stratejisi olmayan bir savaş.    

Fransız jetleri geçenlerde kendisine katılan İngiliz jetleriyle birlikte Suriye'de IŞİD'i bombalıyorlar. Çok yakında Almanya da onlara katılacak. Yüksek çözünürlüklü görüntü ekipmanlarıyla donatılmış Alman Tornado jetleri hedeflerin yerini belirlerken Airbus A310 uçaklar da onlara havada yakıt ikmali yapacak. Akdeniz'de de bir Alman firkateyni bir Fransız uçak gemisine koruma olarak eşlik edecek.

Diktatörle Partnerlik

Fakat Almanya'nın hava harekatlarına yapacağı sınırlı katkının ötesinde, karadaysa Berlin ve Paris daha hassa ve fazlasıyla belirsiz bir mücadeleyi tartışıyorlar. Uzun süre Beşar Esad'in aleyhtarı olan Fransız hükümeti kısa süre önce Esad ve ordusuyla IŞİD'le olan savaş için bir muhtemel ittifak fikri ortaya attılar.

Alman Savunma Bakanı Ursula von der Leyen Suriye hakkında: "Irak örneğinde olduğu gibi Suriye'de de eğitilip başarı sağlayabilecek bir kısım silahlı yerel birlikler var." Bakanın sözcüsü ise böyle bir konseptin Esad’ın emrindeki askerlere uymayacağını belirtti. Ama Esad ile işbirliğine gitme müzakere ediliyor: Avrupa'daki IŞİD terörü diktatörün elini kısmen rahatlatmış gözüküyor.

Alman Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier ise bir adım daha ileri gidip Suriye muhalefeti ile rejim askerleri arasındaki savaşın "bir başlangıç için durdurabilir" önerisinde bulundu. Steinmeier'in sözleri iki tarafın IŞİD'le olan savaşa katılmak yerine birbirleriyle savaşmalarından ileri gelen hüsranını açığa çıkarıyor. Lakin cephedeki durum bakanın arzusuyla pek uyuşmuyor.

Esasen Suriye'deki savaşta Avrupa için potansiyel bir partner saptamak gittikçe zorlaşıyor. Esad'ın ordusu şimdilerde sadece rejimin yanında savaşan çok sayıdaki kuvvetlerden oluşuyor. Bu ordu ise moralsiz ve asker temininde sıkıntı yaşıyor. Rejimin kontrolü altında olan bölgelerde uygulanan zorunlu askerlik bir çok Suriyeli gencin mülteci olarak Avrupa'ya akın etmesindeki en önemli sebep oldu.

Rusya'nın Suriye'deki ilk planlarında başarılı olmamasının bir sebebi de bu. Moskova ağır hava saldırılarının muhalefetin elindeki bölgelerdeki isyancılara savaşmayı bıraktıracağına inanıyordu. Bu da Esad’ın kara kuvvetlerinin ilerlemesinin ve o bölgeleri geri almasının önünü açmış olacaktı. Ancak Ekim ayında Esad’ın tank birlikleri öncesinde Rus jetlerinin bombaladığı bölgelere girdiğinde fazla ilerleme kaydedemediler. İsyancılar kaçmak yerine siper kazmışlardı.

Suriyeli Bir Kuvvet?

Amerika'nın temin ettiği ve ilaveten Ruslardan ele geçirilen veya rüşvetçi Rus subaylardan alınmış TOW tanksavar füzelerini kullanan isyancılar 20 kadar tankı imha ettiler. Ordunun Halep'in güneyindeki karacı hücum kuvvetleri olduğu yerde çakılıp kaldı. Tam bu sırada Hama yakınlarındaki isyancılar nihayet uzun süre direnen bir şehrin kontrolünü ele geçirdiler.  

Esad’ın ordusu sadece kırılgan değil, ayrıca tam bir Suriyeli kuvveti de değil artık. Son iki yıldır Esad’ın tarafında savaşanlar çoğunlukla yabancılardan müteşekkil. Mesela İran Devrim Muhafızları, Iraklı milisler ve Lübnan'dan Hizbullah birlikleri gibi. Bunlara cephede Hazara halkından Şii Afganlar da eşlik ediyor. İran'daki sayıları 2 milyonu bulan ve çoğu kaçak göçmen olarak yaşayan Hazaralar İran hapishanelerinden zorla askere alınıp Suriye'ye gönderiliyorlar. İran'daki dahili kaynaklara göre, Suriye'de savaşan 10,000 ila 20,000 arası Hazara var. Bu durum absürt görüntüleri de beraberinde getiriyor: Suriye'nin güneyindeki Dera şehrinde, 2,500 Afgan ani bir saldırı başlatınca isyancılar umutsuzca Farsça bilen tercümanlar aramaya başladı.

Bu tarihteki ilk uluslararası Şii cihadı. Öyle bir cihat ki 2012'den beri Esad askerlerinin demografik dezavantajını telafi ediyor. Bu ittifak Esad’ın yenilmesini engelledi ama zaferi için de yeterli olmadı. Üstelik emirler artık sadece Suriyeli subaylardan da gelmiyor. İranlı subaylar Afgan birliklerin yanında kendi askerlerini komuta ederken bir yandan da Suriyeli askerleri de içine alan saldırılar planlıyorlar. Hizbullah komutanları küçük elit birlikleri komuta ediyorlar. Iraklılar Iraklı ve Pakistanlı milislere emir veriyorlar. Ruslar ise kimseye kendilerine ne yapacağını söylemesine müsaade etmiyor.         

Tuhaf ittifaklar Şii savaşçılarla da sınırlı değil. Esad karşıtı isyancılar geçtiğimiz günlerde rejim kontrolündeki bölgelerden üzerlerine gelen Amerikan Humvee (Yüksek Hareket Kabiliyetli Çok Amaçlı Vasıta) araçlarını görmenin şaşkınlığını yaşadılar. IŞİD bu araçlardan yüzlercesini 2014 yazında ele geçirince IŞİD saldırılarının sembolü olmuştu. Özgür Suriye Ordusu'na bağlı çeşitli grupların hukuki danışmanlığını yapan Üsame Ebu Zeyd "Biz sadece IŞİD'in bu araçları ele geçirdiğini zannediyorduk ama Esad’ın yanında savaşan Şii milisler de bu araçları kullanıyor," diye konuştu.

Başka yerlerde, Esad taraftarları ve IŞİD tarafından gerçekleştirilen saldırılar da şaşırtıcı biçimde coğrafi olarak birbirine yakın yerlerde oldu. Kasım ayının ilk günlerinde Kuzey Suriye'deki Tel Rıfat şehrinin yakınlarında bir IŞİD intihar bombacısı arabasını Özgür Suriye Ordusu karargahında patlattı. Çok büyük bir zarar vermedi. İki görgü tanığının anlattığına göre, sadece yarım saat sonra ise aynı karargahı bu sefer Rus jetleri bombaladı.

Şaşırtmayan İşbirliği

Bu bir tesadüf müydü ? Muhtemelen hayır. 2014'ten beri Esad askerlerinin ve IŞİD'in belli ki birlikte koordine ettiği ve muhalifleri hedef alan düzinelerce saldırı gerçekleşti. Hava kuvvetleri yukarıdan bombalarken, IŞİD de karadan saldırıyor. Haziran ayı başlarında ABD Dışişleri Bakanlığı rejimin IŞİD mevzilerini vurmaktan kaçınmakla kalmadığı, üstüne buraları sağlamlaştırdığını açıkladı.

Böylesi bir işbirliği şaşırtıcı değil. Milliyetçisinden radikal İslamcısına isyancılar hem Esad hem de IŞİD için en büyük tehlike. Ve her iki taraf da uzun vadede hayatta kalmak istiyorsa, ikisi de birbiri için faydalı. Esad açısından eğer isyancıların hakkından gelinirse, dünya Esad için bir daha başka bir alternatif görmeyecek. Ama isyancılar, Suriye nüfusunun üçte ikisi gibi, ekseriyetle Sünni. Yani IŞİD açısından da isyancılar mağlup edildiğinde nüfus ya teslimiyet ve sürgüne razı olacak veya IŞİD'e katılacak.

Kısacası isyancıların olmadığı bir Suriye birbirlerini yenmek için yeterli seviyede olmasa da hem Esad’ın hem de IŞİD'in elini güçlendirir. Yine de böyle bir durum alternatiflere göre daha tercih edilebilir: Devrilmek (Esad) veya yok edilmek (IŞİD)

Batıdaki Suriye muhalefetine artık pek de kulak verilmiyor. Bu biraz da karmaşık yapılarından kaynaklanıyor: Bir düzine kadar büyük isyancı grubu var ve bir de bunların yanında yerel düzeyde yüzlerce küçük bir birlik var. İşbirliği yapıyorlar ama ittifaklar yabancı destekçilerinin ideolojik farklılıklarından ötürü sıklıkla sekteye uğruyor.  

İngiltere Başbakanı David Cameron geçen hafta 70,000 kadar ılımlı isyancının mevcudiyetini gösteren rakamları paylaştı. Ek olarak iki büyük İslami grup olduğunu belirtti: Kuzeyde 15,000 savaşçısıyla Ahraru'ş-Şam ve Şam'ın kuzeyinde konuşlu 12,500 savaşçısıyla Ceyşü'l-Şam -- ve bir de 6,000-10,000 savaşçısıyla El-Kaide yanlısı grup Nusra Cephesi. Cameron bu rakamları verdikten sonra bu 70,000 savaşçının Batı ile IŞİD'e karşı ittifak yapıp yapmayacağı soruları yükseldi. Gerçi Ocak 2014'ten itibaren IŞİD'e karşı mücadele ediyorlar ama daha ziyade Esad'e yoğunlaşmış durumdalar.

Önemli Ahlaki Soru(n)

Karadan asker göndererek böyle bir duruma müdahil olmak veya Rus-Suriye saldırılarına meşruiyet bahşetmek Avrupa'yı farkında olmadan Esad’ın vasalına dönüştürecek. Bunun da ötesinde, diktatör düşman karşısında aşama kaydedebilsin diye asker takviyesi yapılması gerekecek.

Tüm bu askeri problemler göz ardı edilse bile, çok önemli bir ahlaki soru(n) karşımızda duruyor: Batı, iktidarını elde tutmak için halkı üzerinde akla gelebilecek her türlü silahı kullanmış bir rejimle yan yana bir savaşa girmeyi gerçekten istiyor mu? IŞİD yenildiği ve defedildiği zaman, şimdi ellerinde tuttukları Rakka, Deyr'i-Zor, El-Bab, Menbic ve Ebu Kemal gibi şehirlere ne olacak? Tüm bu şehirler IŞİD girmeden önce yerel isyancıların eline geçmişti. Bu bölgeler kime verilmeli?

Elbette Esad’a değil. Böyle bir şey saati üç sene öncesine geri alır. Böyle bir durumda isyancı gruplar bir kez daha Esad'i devirmeye uğraşır ve sonunda da IŞİD yine saldırıya geçerdi.    

Vaziyeti daha da karmaşıklaştıran bir diğer şey de IŞİD'in Suriye'deki iki yabancı büyük aktörün odağından gittikçe uzaklaşması. Türkiye Rus savaş jetini düşürdüğünden bu yana, Recep Tayyip Erdoğan ve Vladimir Putin son günlerde Halep'te IŞİD karşıtı Kürtlerle yine IŞİD karşıtı Sünnilerin birbirleriyle çatışmasına sebep olan bir vekalet savaşına giriştiler. Dahası Rus jetleri bombardımanlarını Türkiye sınırı boyunca uzanmış Suriyeli yerleşimlere yoğunlaştırırken Türk istihbarat servisi de Kürtlere karşı olan savaş için silah ve cephane sevkiyatı yapıyor. Her iki liderin de kırılgan egoları var ve Suriye onların Kürt YPG birlikleri ile isyancı grupları - ki iki grup da faaliyetlerini IŞİD'e karşı yoğunlaştırdı- birbirine kırdırmak için müthiş bir oyun sahası olarak tebarüz etti.

Peki ya IŞİD? Cihatçılar ABD önderliğindeki koalisyonun devam eden hava saldırıları yüzünden ciddi bir baskıyla karşılaştı. Mevzi kaybettiği için değil ama ilerlemesine devam edemediği için. Grubun istismara dayalı ekonomisi ve propaganda imajı yeni zaferleri gerekli kılıyor. "Hilafet" yeni mali zorluklarla karşılaşırken daha fazla yabancı savaşçı istihdam etmekte de sıkıntılar yaşıyor. Hava harekatının genişlemesi baskıyı daha da arttırabilir, diğer yandan da Esad ile yapılacak bir işbirliği IŞİD'i müthiş stratejik bir pozisyona sokar.

Ancak IŞİD düşmanları birbirleriyle savaşmakla meşgul olduğu müddetçe, IŞİD eskisi gibi yoluna devam edebilir. Misal geçen çarşamba günü Rusların bombalamasından kısa bir süre sonra Suriye'nin kuzeyindeki küçük Kafra şehrini cihatçıların ele geçirmesi gibi...

Yazının orjinal başlığının tercümesi:  Batının ikilemi: Esad'ın IŞİD'i alt etmeye kayıtsız kalmasının sebebi 

Kaynak: Der Spiegel online

Dünya Bülteni için çeviren: Mustafa Doğan