Kabil'de genç bir Afgan'ı elinde bir kutu Heineken'le bisiklete binerken görmek olağandışıydı. Hemen şöförümüze bunun ne anlama geldiğini sordum. Güldü ve şöyle dedi: "Bilmiyor musun? Bu demokrasi."

Demokrasiyi tanımlamak zor olsa da, bu sistem genelde olumlu bulunur. Ağustostaki başkanlık seçiminde yaşanan fiyaskonun öncesinde, Afganistan'daki 'toy demokrasi' Batı'nın büyük başarılarından biri olarak sunuluyordu. Bununla birlikte, biz şu an çok sayıda Afgan'dan farklı bir evrende yaşıyor olabiliriz.

Bizim 'demokrasimiz' hesap verilebilirlikle, vatandaş katılımıyla ve liderlerin halkın takdiri sayesinde hizmet etmesiyle ilgili. Fakat çok sayıda Afgan 'demokrasi'yi dokunulmazlık, iktidarın istismar edilmesi ve konumunu zengin olmak için sömüren yeni bir siyasi sınıfın ortaya çıkması olarak algılıyor. Pekçoğu 'demokrasi'yi yabancı bir kavram olarak görüyor.

Afganların yaklaşımı farklılık gösterse ve karmaşık olsa da, pekçoğu için Batı'nın getirdiği demokasi bir siyasi sistemden ziyade bir yaşam tarzı. Afganistan Araştırma ve Değerlendirme Birimi'nin kısa süre önce yaptığı bir araştırmaya göre, demokrasi hem Batı (olumlu biçimde), hem de Afganlar (olumsuz biçimde) tarafından sadece siyasi bir sistemi değil, 'ifade özgürlüğü ve din özgürlüğü gibi liberal değerleri' de içeren bir düzen olarak görülüyor. Batı'nın Afganistan'ın kültürel ve dini normları karşısında 'bireysel liberal özgürlükler'i vurguladığı göz önüne alındığında, Batılı demokrasinin bu ülkede 'ahlaksızlık ve laiklikle bağdaştırılması' hiç şaşırtıcı değil.

Afganların 'demokrasi'yle bir önceki deneyimi 1978'de, komünist Halkın Demokratik Cumhuriyeti partisi binlerce vatandaşı öldürdüğünde, geleneklere saldırdığında ve ülkeyi hâlâ içinden çıkamadığı 30 yıllık savaşa soktuğunda başlamıştı. Bu iki 'demokrasi' deneyimini göz önüne alırsanız, toplumun bazı kesimlerinde bu terimin bir tür şaka veya hatta hakaret haline gelmiş olmasına şaşmamak gerek.

Tüm bunlar Afganların halkın taleplerine yanıt veren bir hükümet arzulamadığı anlamına gelmiyor. Fakat çok sayıda Afgan mevcut liderlerin ve sistemin adil ve hesap sorulabilir bir yönetimi oluşturabilme becerisini sorguluyor. Rekor boyutlarda yolsuzluğa dair suçlamalar karşısında, ağustostaki seçim hükümetin kötülüğünü isteyen Taliban ve diğerleri için başarı gibi görüldü. Seçimin hemen ardından çıkan kriz, Devlet Başkanı Hamid Karzai'nin ikinci bir tura ikna edilmesiyle yatıştırılmış görünüyor. Fakat birçokları, 7 Kasım'daki ikinci turun hileli seçimi düzeltebileceğinden şüphe duyuyor.

Aslında yeni şiddet eylemlerinden, hileden ve daha düşük katılımdan duyulan korku, çok sayıda Afgan'ın ve uluslararası toplumun ikinci tur isteğini azalttı. Güvenilir bir ikinci tura ihtiyaç duyuluyor olabilir. Fakat bu, ülkeyi istikrar yönünde yenilenmiş bir rotaya oturtmak için gereken meşruiyete sahip bir hükümet üretmeye yetmez.

Önceki koalisyon hükümetlerine dair kötü hatıralarına rağmen, çok sayıda Afgan ilerleme sağlamanın en iyi yolunun, güvenlik ve adalet gibi sorunlarda cesur adımlar atacak bir birlik hükümeti olduğunu düşünüyor. İktidarı ve kaynakları 'Sana 10 bakanlık, bana 14' mantığı temelinde bölecek bir 'ganimet paylaşım' hükümeti meşru görülmeyecektir. 'Demokrasi'nin ülkedeki anlamının belirsizliği göz önünde bulundurulsa, pragmatik bir yaklaşım demokrasi savunuculuğundan geri adım atıldığı anlamına gelmez.

Aksine, hem mevcut modelin planlandığı gibi işlemediğinin, hem de Afganların demokrasi olduğuna inanacakları bir model arzusunun kabul edilmesi anlamına gelir. 
(Harvard Üniversitesi'nde araştırma görevlisi, 27 Ekim 2009)

Kaynak: Radikal