"Soğuk savaş ittifakı altın bir devirdi'' dedi emekli bir diplomat gözlemini aktarırken, başını pişmanlıkla iki yana salladı, sonra da devam etti."Şu anda karşı karşıya kaldığımız çok daha zor. Grinin belirsizliği..."Washington yakınlarında ABD'nden ve Avrupa'dan önde gelen karar vericiler ve akademisyenleri biraraya getiren konferansın katılımcıları arasındaydı bu görüşlerin sahibi eski diplomat. Katılımcıların amacıysa Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri'nin ortak nelerinin kaldığını saptamaktı.Amerikalılarda giderek yaygınlaşan; Avrupalılarda ise soğuk duş etkisi yaratan görüşün ortaya çıkması da gecikmedi.'Batı demode bir kavram!'Öğle yemeğinde onur konuğu olarak konuşan, aşırı özgüvene sahip Amerikalı yetkili bunları söyledikten sonra elindeki mikrofonu sallayıp, kusursuz bir titizlikle yerleştirilen masalar arasında dolaşarak devam etti, konuşmasına."Ve eğer hala bir Batı'dan söz etmek gerekiyorsa bunun Avustralya, Japonya ve Güney Kore'yi de kapsaması gerekir. Bu ülkelerle küresel bir vizyonumuz var şimdi.''Aralarında büyükelçi kademesindeki diplomatların da bulunduğu Avrupalı konuklarsa duyduklarından rahatsız olmuş bir halde, çatal bıçaklarıyla oynuyorlardı.Tanık oldukları üslup Irak enkazının ardından bir pişmanlık ifadesine benzemiyordu. Tam tersine...Konuşmalardan Avrupa'nın artık Amerika'nın çıkarlarının merkezinde olmadığını öğrendik. Bir dönemlerin çalkantılı Balkanları da Amerikalıları kaygılandırmıyor artık. Rusya sanılandan zayıf. Şimdi asıl önemli olan Orta Doğu'dan gelen tehdit, Asya ve Latin Amerika devlerinin sunduğu fırsatlardı. Oyunun kurallarıAmerika'nın gözüyle artık sabit ittifaklar devri geçmişti. Artık Washington, seçip gözden geçirecek. Ortaklar bazen Avrupalı olacak bazen de Japonya, Hindistan, hatta bazen de Çin. Oyunda esnek taahhütler ve bağlılıklar esas olacaktı.'Tarafların üçüncü kişilerle ilişkilerinde serbest oldukları evlilikler gibi'' dedi Bush'un eski danışmanlarından biri gözlerini dinleyiciler üzerinde gezdirerek. Bazı Avrupalılar koltuklarında huzursuzluklarını gizlemedi.Kahve molası için sandalyelerimizden kalkarken not defterini sertçe kapatan bir diplomat 'Amma saçmalık' diye söylendi. İngiliz bir kadın akademisyen ise bu tür evliliklerin tek bir tarafın içine yaramaya meyilli olduğuna dikkat çekerek, devam etti: Bundan fayda sağlayan da Amerikalılar olur.Adil olmak gerekirse bazı Amerikalılar, hatalar yaptıklarını, politikalarında bazı ayarlamalar gerektiğini kabul ederken, bir yetkili Irak'tan söz etti, 'zafere yakalayarak ya da öldürerek ulaşılamayacağı yönünde artık genel bir kabul var'' dedi.Terörle savaş kime karşı?Sesli şekilde düşünen bir başka Amerikalı ise, İran'ın tatlı sözlerle ikna edilerek, müzakere masasına oturtulup oturtulmayacağını sordu, 'Aynı şeyi Kuzey Kore'de becerdik. Zamanımız var. İranla çatışmak kaçınılmaz değil'' dedi.Ama konuşmacıların hiçbiri Amerika'nın tek taraflı hareket ederek askeri müdahale hakkına sahip olduğu görüşünden geri adım atmadı. 'Terörle savaş' dış düşmana karşıydı. Ne pahasına olursa olsun yenilgiye uğratılmalıydı.'' Bu terörizmin iç kaynaklı olabileceği, pervasız bir şekilde güç kullanmanın teröre yeni militanlar kazandırabileceği esasına dayalı Avrupa görüşünden çok farkı bir yaklaşım.Batı kavramıBir emekli general ayağa kalkıp Guantanamo üssünde tutsakların tutulmasının, istihbarat faaliyetleri için CIA'nin gizli cezaevlerinin kullanılmasının amaca hizmet etmediğini söyleyince bir Amerikalı yetkiliden yanıt gecikmedi.'Sadede gel. Farklı bir isyan hareketiyle karşı karşıyayız' diye de öfkeyle devam etti. Emekli asker ise nazik bir ifadeyle 'size yardımcı olmaya çalışıyorum' dedi ve 'Eğer meşru gösterilemeyecek olan durumu haklı çıkarmaya çalışmak yerine, benim görüşlerime katılsanız Amerika daha iyi bir yer olurdu.Ortamda bir an esen buz gibi hava Atlas Okyanusu'nun iki yakasındaki ayrışmayı gözler önüne seriyordu. Peki Batı kavramı hala hayatta mı?Korkarım Londra'ya dönmek üzere bindiğim uçakta düşünürken pek de iyimser değildim. Ortak tarihe, bazı tehlikelere mesela küresel ısınma gibi tehditlere karşı ortak tutum izleme ihtiyacına karşın, Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa'nın çağımızın dev sorunu 'uluslararası terörizmle' mücadelede nasıl uzlaşacaklarını görmek çok zor. Özellikle de Amerika Avrupa'yı zayıf ve bölünmüş halde, geçireceği reformlar ve hatta geleceğinin nasıl olacağı konusunda uzlaşamadığını gördükçe. Ama Amerika'nın görmezden gelemeyeceği bir şey var. Amerikan Başkanı , Orta Doğu'yu demokratikleştirmede başarısız olmuş olabilir. Ama demokrasiyi kullanarak komşularını istikrara kavuşturmak? İşte bu Avrupa'nın dikkate değer başarı gösterdiği alan.Kaynak: BBC