Şu sözü kim söylemiş olabilir size göre:
“Sana ayak bağı oluyorum, istersen biraz uzaklaşayım.”
Evet, bildiniz, Hayrünnisa Gül, Cumhurbaşkanı adayı olan eşine söylemiş.
Artık herkes açıkça yazıyor:
-İş anlaşıldı, asıl problem Hayrünnisa Hanımın başörtülü oluşu...
Abdullah Gül'ün kendisi ile ilgili iddiaların üstü teker teker çiziliyor. Ortada Başbakanlık var, Başbakan Yardımcılığı var, Dışişleri Bakanlığı var, Milli Güvenlik kurulu üyeliği var, bütün bu görevler sebebiyle elde edilmiş bir güven ve saygınlık var. Aday olduktan sonra kamuoyu önünde verdiği teminat var. Neyini sorgulayacaksınız? Arkeolojik kazılara girip yıllar öncesinden malzemeler bulmaya çalışmak abesle iştigalden başka nedir?
Evet, Abdullah Gül ile ilgili itirazlar, asıl itirazın girizgahından ibaret...
Diller çözüldü ve asıl itiraz ortaya döküldü:
-Eşinizin başörtüsü...
Sorun bu:
-Hayrünnisa Gül ne olacak?
İşte makul bir gerekçe öne sürüyorsunuz:
-Cumhurbaşkanı olacak olan benim, eşim değil.
Bir makul gerekçe daha:
-Eşimin kişisel tercihidir. Bir insan hakkıdır. Ona saygılı olmak lazım.
Yooo, bunlar tatmin etmiyor.
-Hayrünnisa hanımın başörtüsü ne olacak?
Soru, başkomutan eşi, resepsiyonlar, kabul resimleri, askerlerin tavrı bilmem ne... ile devam edip gidiyor. her platformda Abdullah Gül'ün önüne aynı soru...
Acaba böyle bir tazyikin evdeki yansıması nedir?
Ne hisseder eşler, çocuklar, babaları böyle bir kuşatmaya maruz kalınca?
İşte orada söylemiş Hayrünnisa hanım o sözleri:
-Sana ayak bağı oluyorum. İstersen biraz uzaklaşayım.
Bir çocuk kitabı yazarı dostumun kitabı vardı, ismi şöyleydi:
-Nereye kaçar kelebekler yağmur yağınca?
Bu soruya yansıyan kuşatılmışlık hissi içimi acıtmıştı.
Sonra, bir orman yangınında kaplumbağanın kuşatılmışlığına dair bir yazı okudum. Ardından alevler koşuyor ve o kaçmaya çalışıyor? Nereye kaçacak?
Ben, başörtülü genç kızların böyle bir kuşatılmışlık yaşadığını düşündüm hep.
Ve Hayrünnisa hanım, o sözü ilk söyleyen insan değil.
-Sana yak bağı oluyorum, istersen biraz uzaklaşayım.
Nereye uzaklaşır bir anne?
Eşinden nasıl uzaklaşır, çocuklarını ne yapar? Yoksa çocuklmar çda mı uzaklaşmalı babalarından?
Hayrünnisa hanım o sözü ilk söyleyen değildi, dedim.
Eşiniz sizin başörtünüz yüzünden terfi edemiyorsa...
Eşiniz sizin başörtünüz yüzünden yargı yolu kapalı bir ihraca maruz kalacaksa...
Eşiniz, sizin başörtünüz yüzünden fişleniyor, görevden alınma riski taşıyorsa...
Ne yaparsınız?
-İstersen boşanalım, diyenler oldu.
-Lojmanlarda kalmamayı çare gibi görenler oldu.
-Başımı açsam fişlenmekten kurtulur muyuz, diye düşünenler oldu...
-Bir süre ayrı yaşasak, diyenler oldu.
-Peruk taksam razı olurlar mı acaba, diye düşünenler oldu.
Boşananlar oldu... Başlarını açanlar oldu... Peruk takanlar oldu...Ve o derin baskı içinde ruhi dengelerini kaybedenler oldu... Saçları bir gecede bembeyaz olanlar oldu.
Hepsinde müthiş bir kaçış duygusu vardı bunların... Hepsinde bir işkence ortamı...
Bu ülkenin kadınlarına çok ağır bir bedel ödettik şu geçen on yıl içinde...
Utanç verici bir durumdur bu.
Şimdi bir gazete, yeni seçilen milletvekillerinin başörtülü eşlerini fişliyor ve bunu liste halinde yayınlıyor. Sanki bir sabıka listesi yayınlıyor. O milletvekillerinden birisinin “Benim eşim başörtülü değil” diye açıklama yapma ihtiyacı hissetmesi, aslında yaşanan kuşatılma duygusunun çok açık bir ifadesi...
Utanç verici bir durumdur bu, diyorum yeniden.
Bir cumhurbaşkanı adayına, eşinin başörtüsü sorununu nasıl halledeceği soruluyor.
O Cumhurbaşkanı adayının, Cumhurbaşkanı olarak Türkiye'ye yapacağı hizmet, katkı, neredeyse hiç kimsenin umurunda değil.
Tıpkı daha önce, başörtülü genç kızların eğitimlerinin Türkiye'ye katkısını hiç kimsenin umursamaması gibi...
Ne oldu bize?
Bu bir akıl tutulması değilse nedir?
Başörtüsü meselesini, yasak merkezli düşünmek kadar garabet yok aslında Türkiye açısından...
Ve aslında önce yasağı sorgulamak gerekiyor?
Bu yasağı niye koyduk biz?
Bu yasağın Türkiye'ye bedeli nedir?
Bu yasak bir toplumsal sancı halinde neden devam eder?
Bunu sorgulamalıyız.
Millet, eşi başörtülü 250 milletvekilini seçmiş göndermiş. Demek millette bir yasak şablonu yok. Ne yapacaksınız bu milleti? Milletin neresine düşer başörtüsü yasakçıları?
Bu sorular anlamsız mı?
Bence çok haklı sorular.
Bu yasak sorgulanıyordu, sorgulanacak ve sonunda milletin içine sinen bir özgürlük ortamı açılacak. Er veya geç... Başka ihtimal yok. Ben herkese bir an önce sağduyu yolunu seçmelerini tavsiye ederim.