Arap devriminde patlayacak bir sonraki yer neresi?
Çok sayıda aday var ama jeopolitik etkisi o ufak çapını aşacak bir aday var: Bahreyn.
Baskıcı, yoz küçük bir rejimin hüküm sürdüğü bir yerdir burası; ABD Beşinci Filosu’nun karargâhı olduğu için Washington üzerine titrer. Rejim düştüğü takdirde askeri üssün geleceği de tehlikededir.
Durup düşünmek için ada hakkında birkaç hakikat:
Birincisi, Bahreyn bir Şii adasıdır. Onun bu şekilde tanımlandığına şahit olmazsınız ama nüfusun yüzde 70’i Şii’dir yani Irak’taki Şiilerin oranından daha yüksektir. Bu Arap Şiiler, Saddam Hüseyin Irak’ında olduğu gibi ayrımcılığa, baskıya uğramışlar ve anlamlı bir rol oynamaları ülke üzerindeki sıkı denetimini korumaya azimli Sünni kabile yönetimince engellenmiştir. Gerçek demokrasinin ortaya çıkması, ülkeyi Şii cenahına itecek, kıymıkları diğer Körfez yöneticilerinin özellikle de Riyad’dakilerin omurgalarına fırlatacaktır.
Görünüşler aldatıcıdır. Bahreyn’e giderseniz birçok otoriteryan Arap ülkesindeki o aynı ağır eli hissetmeyeceksiniz. Bahreyn, sosyal özgürlüklerde liberaldir. Yurtdışında çalışanlar kendilerini evde gibi hissederler: İçki içebilir, gece klüplerine, plaja ve partiye gidebilirsiniz.
Ancak Batılı ve seçkinlerin doldurduğu yüksek binaların ardına bakarsanız fakir ve ihmal edilmiş Şii gettolarla karşılaşırsınız. İşsizlik oranı yüksektir ve duvarlar rejim karşıtı yazılarla doludur.
Serbest Pazar? Elbette. Paraya ihtiyacı olan apolitik devletlerden rejimin siyaseten tarafsız işçiler ithal etmesi hâriç. Problem yaratmayan veya bir sonraki uçakla sınır dışı edilen Filipinli, Bangladeşli, Sri Lankalı ve diğer Güney Asyalılar.
Rejim, haydut da ithal ediyor. Emniyet teşkilatı Arapça bile bilmeyen, ülkeye karşı bir bağlılığı olmayan, Bahreynli protestocuları cezadan muaf kalarak darp edecek, hapse tıkacak, işkence edecek ve vuracak emekli polislerle doludur.
Diğer Şii nüfuslarda olduğu gibi dini şahsiyetler burada da liderler arasında yer alır. Ancak pek çoğu adanın açık kültürel karakterini yansıtırlar, liberal ve açıktırlar. Bahreynli Şii’lerin pek çoğu dini rehberlik için yönlerini İran’a değil Irak’taki Ayetullah Sistani’ye dönmüşlerdir.
Bölgedeki diğer zorbalar gibi Bahreyn’deki el Halife rejimi de Batı desteğini kazanmak için - ki genelde kazanırlar da - Şia ve İran karşıtlığını kışkırtacaklardır.
Mesele çoğunluğun Şii olmasından ibaret değil. Suud bakış açısından, Bahreynli Şiiler Suudi Arabistan’daki Şii ailelerle yakın aile bağlarına ve kültürel bağlara sahiptirler. Muhtemelen daha ağır baskı altındaki Suudi Şii azınlık zaten yerinde duramıyor ve civarındaki siyasi huzursuzluğa karşı duyarlı olacaktır. Riyad’ın nihâi kabusudur bu - petrol zengini bölgede Şii siyasi gücünün daha da güçlenmesi.
Bahreyn’in Sünni azınlığı zor bir durumdadır. Sünniler, baskı altındaki sınıfı teşkil eden Şii çoğunluğun ayağa kalkmasından dolayı endişe duyuyorlar. Fakat liberal Sünniler de el Halife rejiminden memnun değiller ve siyasi reform arayışındalar. Pek çoğu seküler reformların gerçekleşmesi için Şii liderlikle; ama rejim onları da bastırdı ve Şiileri hizada tutmak için onların yardımını almak amacıyla Şii korkusunu yayıyor.
Otoriteryan hâkim aileye karşı onlarca yıldır süren Şii direniş hikâyesinde en azından Suudi Arabistan, Irak, İran ve diğer komşu ülkelere kıyasla Bahreyn’de daha az kan aktı. Eğer el Halife haydutları serbest kalırsa bu durum hızla değişecektir. Sıcaklık gitgide artıyor.
Washington yine zor bir seçimle karşı karşıya, ki yıllardır alınan ufuksuz kararların bir mirâsıdır: Yanlış salık veren bir “Amerikan çıkarları” algısından hareketle baskıcı rejimlerle yola devam etmek? Halkın sevimsiz bulduğu askeri üsleri her ne pahasına olursa olsun tutmak, böylelikle halkın öfkesini derinleştirmek ve belki de İran’a bu olaylarda en nihayet daha fazla söz hakkı vermek?
Yahut bu baskıcı rejimi desteklemeye son vermek, olayların kendi seyrini izlemesine izin vermek ve vadesi geçeli çok olmuş bu değişimin gelişini kabul etmek? Bir diğer çirkin statüskoyu daha ne kadar tutabiliriz? Ne kadar uzun beklersek, değişim de o denli kötüleşecektir. Mesele de budur.
Kaynak: IHT
Dünya Bülteni için çeviren: Ertuğrul Aydın