AB vatandaşı olan Romanların sınırdışı edilmesi, artık birçok Avrupa ülkesinde genel bir uygulama halini almış durumda. Fransa’nın suçla mücadele yöntemi, bilhassa Romanya ve Bulgaristan kökenli Romanları hedef aldı. Ve Fransa münferit bir vaka değil: İtalya da son yıllarda çok sayıda Roman’ı tutuklayıp sınırdışı etti. Romanlar Danimarka ve İsveç’ten de kendi ülkelerine sınırdışı edildi.
Roman ailelerin bir Avrupa ülkesinden diğerine gönderilmesi hiçbir sorunu çözmez. Asıl mesele, Roman azınlığın daha iyi bir hayat aradığı için, belli nedenlere dayanarak yurtdışına yerleşmeye çalıştığını kabul ederek, bu somut sorunları çözmeye çalışmak.
Aslında Avrupa Romanlarının büyük çoğunluğu feci bir sefalet içinde yaşıyor; istihdam, iskân ve sağlık açısından son derece kötü durumdalar. Bazı ülkelerde sorunlu öğrenci gibi kabul edilen Roman çocuklar sistematik olarak özel sınıflara yerleştiriliyor. Birçoğu okulda eziyet gören bu çocukların okulu bırakma oranı epey yüksek. Avrupa’da on binlerce Roman’ın uyruksuz olması, sosyal hizmetlere erişimde yaşadıkları zorlukları daha da arttırıyor.
Avrupa’da Romanlara uygulanan ayrımcılık uzun ve acı dolu bir geçmişe dayanıyor. Baskılar özellikle, Romanların Romanya ve İtalya’da faşist rejimlerin hedefi haline geldiği 1930 ve 1940’larda zirveye ulaşmıştı. Alman Nazilerin kontrolündeki bölgelerde yüz binlerce Roman tutuklandı, çalışma kamplarına gönderildi veya doğrudan öldürüldü. Bu soykırım Nürnberg mahkemesinde dikkatleri bile çekmedi ve sağ kalanlara veya kurbanların ailelerine ödenecek tazminatlar çok geç verildi, hatta hiç verilmedi.
Hâlâ daha ortalığı kırıp geçiren Roman karşıtlığı, bugün Avrupa’nın birçok ülkesinde aşırılık yanlısı gruplarca sürdürülüyor. Örneğin Çek Cumhuriyeti ve Macaristan’da Romanların linç edildiği vakalar oldu. Kanada makamlarının bu ülkelerden gelen Romanlara iltica hakkı tanıması, üzerinde kafa yormamız gereken bir mesele.
Romanlara karşı düşmanca yaklaşan bu söylem, Fransa’da yürütülen operasyonları haklı çıkarmak için de kullanılıyor. Tabii ki hırsızlık yapan Romanlar da var, bazıları kaçakçılar tarafından da kullanılıyor. Fakat toplum dışına itilen kişilerin suç istatistiklerinde neden yüksek oranlarda çıktığı ortada.
Hırsızlık nedeniyle bütün bir grup suçlanamaz
Bu sorunlar ciddiye alınmalı ve önlemler getirilmeli. Bunları mazeret gösterip Romanların hepsini birden ayıplamak yanlış; zira Romanların ezici çoğunluğu aslında yasalara saygılı. Bu ahlakın temel ilkelerinden biridir: Üyelerinden birkaçının davranışları yüzünden bütün bir grup suçlanmamalı. Avrupa ülkeleri ve yöneticileri, Romanların bugün içinde bulundukları durumdan kendilerinin de sorumlu olduğunu kabul etmeli. Hedef gösterici söyleme son verilmeli ve başta geldikleri ülkelerde olmak üzere, Romanlara uygulanan ayrımcılıkla mücadele edilmeli. Romanları ikinci sınıf Avrupalılar haline getiren haksızlıkları onarabilmek için enerjik önlemler gerekiyor.
Bunun için de Roman çocuklarına eğitim görme, yetişkinlerine de iş bulma şansı vermekle işe başlanmalı.
Romanları korumaya yönelik reformlar, Roman temsilcilerle diyalog çerçevesinde yapılmadıkça sonuç vermez. Bazı değişikliklerinse Roman topluluklarca başlatılması gerekiyor. Gelgelelim Romanlar en başta siyasiler tarafından yürütülen bir nefret söylemine maruz kaldığı sürece, hiçbir şey değişmez. Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri, 16 Eylül 2010)
Kaynak: Radikal