Kishore Mahbubani (Arşivi) AB, kendi içinde savaş ihtimalini sıfıra düşürerek medeniyetin zirve noktalarından birine ulaşsa da, hızlı jeopolitik değişimlere yanıt verme noktasında bir cüce gibi. Avrupa sırtını sadece ABD'ye dayarsa daha fazla güvenlik sorunu yaşar; AB Asya'yı üçüncü bir ortak olarak görmeye başlamalı

AB'nin dünyadaki konumuna dair paradoks, birliğin hem bir dev hem de bir cüce olması.
Bir dev kadar uzun, çünkü medeniyetin zirve noktalarından birine -Avrupa devletleri arasındaki savaş ihtimalini sıfıra düşürme başarısına- ulaşmış durumda; bir diğer neden de, muazzam derecede başarılı olan bölgesel işbirliği. Dünya, Avrupa'nın 2. Dünya Savaşı sonrasındaki başarısından ders alabilir ve alıyor da.

Bununla birlikte Amerika'nınkiyle karşılaştırılabilecek bir ekonomiye sahip olmasına rağmen, AB hızla değişen jeopolitik çevreye yanıt verme noktasında siyasi bir cüce. Irak istilasının bir şekilde istisna sayılabilmesinin dışında ABD liderliğini köle gibi takip etmenin, Ortadoğu'da yaşandığı gibi son derece ihtiyaç duyulan stratejik inisiyatifleri tasarlamaktaki veya küresel ticaret görüşmelerinin Doha ayağını sonlandırmak için gerçek siyasi liderlik sergilemekteki isteksizliğin ve benzer başarısızlıkların bileşimi, Avrupa'nın dünya sahnesindeki varlığının düzenli bir biçimde azalmasına yol açtı.

'Tatlı hayat' sonsuza dek sürmez
AB'yle ilgili bir diğer paradoks ise vatandaşların geleceklerine dair her geçen gün artan bir düzeyde güvensizlik hissederken, bir güvenlik balonu içinde yaşamaları. Milyonlarca insan, AB'nin kendi vatandaşları için yarattığı iyi hayatı paylaşmak için yasal veya yasadışı yöntemlerle birliğe girmeye çalışıyor. Filozof John Rawls bugün hayatta olsaydı, ünlü 'Bir Adalet Teorisi'nde ortaya koyduğu kriterler çerçevesinde birkaç Avrupa toplumunu en adil toplumlar olarak sınıflandırırdı. Dünya bugün AB'ye bir barış ve refah sığınağı olarak bakıyor.
Evet, Avrupa'da hayat tatlı.
Fakat Avrupalıların kalplerinde ve zihinlerindeki artan güvensizlik dalgası, aynı zamanda kıtanın dev bir İsviçre olmaya devam edemeyeceği anlamına geliyor. İsviçreliler Avrupalılar tarafından çevrelendikleri için güvende hissedebilir. Avrupalılarsa Kuzey Afrika'dan Ortadoğu'ya, Balkanlar'dan Kafkaslara dek bir istikrarsızlık çemberiyle çevrili olduklarından ötürü ancak güvensiz hissedebilir. Daha da kötüsü, Hıristiyanların İslam tehlikesine dair asırlık saplantısı, İslamofobi'nin Avrupa kültürlerinde iyice yükselmesiyle birlikte daha da keskin hale gelmiş durumda.

Avrupa'nın neredeyse 500 yıl boyunca dünyaya hâkim olma becerisi göz önüne alındığında, yeni jeopolitik
meydan okumalara böylesine başarısızca yanıt vermesi kayda değer bir durum.
Avrupa'nın stratejik düşünme yetersizliği afallatıcı. Çoğu Avrupalı 'jeopolitik guru', Avrupa kendi içiyle ilgilenirken ABD'nin dünyayı güvenli tutacağına güvenerek, AB'nin Amerikan gücü üzerinden hayatta kalabileceğine inanıyor.
Çoğu Avrupalı'nın yüz yüze gelmeyi reddettiği basit ve tatsız gerçek şu ki, Amerikan gücü üzerinden yürümek kısa vadede Avrupa'nın güvenliğini kayda değer miktarda azaltabilir. ABD'nin İsrail-Filistin meselesindeki tek yanlı politikasıyla Irak'ın beceriksiz istilası ve işgalinin bileşimi, 1,2 milyar Müslüman'ı öfkelendirmiş durumda.
Fakat Amerika geniş Atlantik Okyanusu'yla korunur haldeyken, Avrupa
Ortadoğu'ya coğrafi yakınlığı ve kendi geniş İslami nüfusundan ötürü bu İslami öfkeyi doğrudan hissediyor. Sağduyu, Avrupa'nın sadece Amerika'nın yardımcısını oynamanın stratejik bedellerini gözden geçirmesi gerektiğini ima ediyor.

Asya'ya tokat atmayı seviyorlar
AB'nin başka stratejik seçenekleri var mı? Tabii ki var. Bir Asya-Avrupa toplantısı (Asem) önerirken Asya böyle bir seçenek sunmuştu ki, böyle bir durum ABD, AB ve Güney Asya arasında istikrarlı bir güç dengesi üçgeni yaratabilirdi. Asem'in üç ayağı da eşit derecede güçlü olsaydı, her güç üçgeni jeopolitik güç için kullanabilirdi. Eksik olan Asya-Avrupa bağlantısı ABD'ye açık pazarlık gücü veriyor.

AB 1990'larda Asem'e heyecanla tepki verdi. Bunu biliyorum. Oradaydım. Fakat Asya finans krizi yaşanınca, AB arkasında acı bir güvensizlik tortusu bırakarak Asya'yı tam ihtiyacı olan zamanda terk etti ve iyi gün dostu olduğunu gösterdi. Kıtanın hızlı dönüşü ve Asya yüzyılında yaşadığımıza dair bol miktarda kanıt göz önünde bulundurulursa bu, Avrupa'nın verdiği en aptalca stratejik kararlardan biri olarak tarihe geçecek.

Daha da kötüsü, Avrupa Machiavelli'nin derslerini unutmuş görünüyor ve Asya'da sadece
görünürde 'ahlaki' olan politikalar yürütüyor. Dünyanın en büyük demokrasisi olan Hindistan'la işbirliğine onay vermeden önce insan hakları şartları dayatmak istiyor ki, bu da Hintlilerin küskünlüğüne yol açıyor. Asya'daki hayati diplomatik forum
olan Güney Asya Uluslar Birliği'yle (ASEAN) ilişkileri, bir tek Birmanya merceğinden baktığından ve bu ülkenin dışında yaşayan 450 milyon Güney Asyalı'yı gözardı ettiğinden dolayı bozulmuş durumda.

En son Almanya Başbakanı Angela Merkel ve Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, Olimpiyat Oyunları'nı boykot edebileceklerinin işaretini vererek, Avrupa'nın kendi kendini stratejik açıdan ayağından vurma eğilimini bir kez daha ortaya koydu. Kısacası, Avrupa ne zaman fırsatını bulsa Asya'ya tokat atıyor.

Güvenlik ortağı Asya olmalı
Buradaki gerçek ironiyse, Asya'nın Amerika'yla karşılaştırıldığında Avrupa'nın güvenliğini uzun vadede güçlendirmek yönünde daha fazla şey yapıyor olması. Asya'nın Japonya'yla başlayıp şimdi de Çin ve Hindistan'a yayılan moderniteye doğru yürüyüşü, Batı Asya'daki İslami dünyaya girmeye hazır. Bu yürüyüş İslami dünyaya girdiğinde, Avrupa modern, orta sınıf Müslüman devletlerle çevrili hale gelecek.

Dolayısıyla, Avrupa Müslümanları Çin, Hindistan ve ASEAN'a yeni kalkınma modelleri olarak bakmaya teşvik etmeli. Pekin Olimpiyatları'nın başarısı, kendi toplamlumlarının neden kalkınamayacağını soracak olan hoşnutsuz İslami gençler arasında yeni modernleşme hayallerini ateşleyecektir. Uzun lafın kısası, Merkel ve Sarkozy stratejik ve uzun vadeli düşünse, Olimpiyatların başarısına heyecanla katılıp alkış tutmalılar. İslami dünya nihayetinde modernleştiğinde, Avrupa dev bir İsviçre olma durumuna geri dönebilir.

Kaynak: Radikal