Her sabah, müezzin’in okuduğu ezan sesine uyanıyorsunuz. Müezzinin güzel sesinin yankıları gece başlamadan önce dört kez daha işitilebilir. Yine hergün sabah 5 civarında (Pazar günleri 11 ve 17’de) yakındaki kilisenin çan sesleri duyuluyor. Bana çocukluğumdaki Pazar günlerini ve annemin bize kilise yolunu gösterdiği, peşpeşe üç kez talimat vererek bizi tarlaların ötesinden çağırdığı zamanları hatırlattı. İlk çan sırasında keyfimize göre yavaş yavaş giderdik; ikincisi adımlarımızı hızlandırırdı; üçüncüsü çaldığında ise neredeyse koşardık.
Bugün de bir yere kadar var olduğundan eminim ama günlük Müslüman ve Hıristiyan ritüelleri arasında bir rekabet hissi alınmıyor. Müezzinin çağrısı ve Hıristiyan çanı dostane bir şekilde birlikte yaşıyorlar ve diledikleri gibi ibadet etmekte özgür olan dini cemaatlerin inanç duyurularından daha fazlasına işaret etmiyorlar.
Fakat bu Türkiye; mimarı Atatürk’ün niyetlendiği üzere işlevini icra ediyor: Dünyanın geri kalanına özellikle de içinde bulunduğu bölgeye parlak bir örnek olarak modern, laik bir devlet. Atatürk dinini (İslam’ı) seviyordu fakat bunu siyasetle karıştırmanın zararlı olduğunu kabul ediyordu. “İslam geçmişte olduğu gibi siyasi bir araç olmaktan çıktığında yücelecekti.”
Atatürk yaşadığı zamanın ilerisindeydi. Fikriyatı önden gidiyordu; bazı hallerde çoğunluğu Hıristiyan olan ülkelerden de ilerideydi. Atatürk’ün şahsi özgürlük kavrayışı dinle sınırlı değildi. Daha 1934’lerde kadınlara seçme hakkını vermişti. “Kadınların siyasetten kopuk olmasının mantıklı hiçbir izahı yoktu. Bu konuda her hangi bir tereddüt ve olumsuz düşünce, geçmişin son bulan sosyal olgularından başka bir şey değildi. Kadınların seçme ve seçilme hakkı olmalıdır; çünkü demokrasi bunu gerektirir; çünkü kadınların savunmaları gereken çıkarlar vardır ve çünkü kadınların ifa etmeleri gereken sosyal vazifeler vardır.”
Özgürlük ve bağımsızlığın, ülkesi için ne anlama gelmesi gerektiği hususunda da aynı derecede sağlamdı: “Tam bağımsızlıkla, ekonomik, mâli, adli, askeri ve kültürel tüm meselelerde bağımsızlık ve hürriyeti kastediyoruz. Tüm bu meselelerde bağımsızlıktan mahrum olmak, bir ulus ve ülkenin bağımsızlığının tümünden mahrum olması demektir.”
Eğitimin değeri
Eğitimin değerini takdir eden Atatürk, okul inşa programına başladı; okula gitme mecburiyeti getirdi ve din adamlarını eğitim bakanlığına tabi kılarak onların eğitim-öğrenimdeki nüfuzlarını azalttı. Atatürk’ün başlattığı siyasi, hukuki, adli ve kültürel reformları hakkıyla takdir etmek burada mümkün değil. Bugün var olan modern laik devleti en ince detaylarına kadar planlamıştır. Türk halkının onu kutsal saymasında şaşılacak bir şey yok.
Son aylarda İstanbul, Ankara, Adana, Gaziantep ve Antakya’ya kadar karayoluyla seyahat ettim ve her şehirde farklı sürelerde kaldım. Otoyollar kusursuz, her yerde en az bir tane koskoca alışveriş merkezi ve şehir merkezinde hareketli bir çarşı var. En önemlisi, her yerde anayollar, okullar ve hastaneler inşa ediliyor. Türkiye’deki tecrübem arttıkça, Türkiye’ye Avrupa Birliği üyeliğinin halen niçin verilmediğine beslediğim merak yerini bu kendi kendine yeten ulusun şu dünyada kendisini AB’ye niçin ihtiyaç hissetmesi gerektiği sorusuna bıraktı.
Cömertlik
Çoğunluğu Müslüman olan diğer ülkelerde olduğu gibi (geçen aylarda Suriye’yi de ziyaret etmiştim) Türk insanlarının dostluk, misafirperverlik ve cömertlik karşısında etkilenmemek mümkün değil. Tanrıya şükrediyorum ki İslam ve Müslümanlar hakkındaki anlayışım temsil kabiliyeti olmayan ve dikkatimizi üstlerine çeken azınlık fanatiklerce değil de şahsi tecrübelerimle şekillendi.
Batılı zevklere göre inşa edilmiş Türkiye’deki tatil beldelerine âşina olup da tecrübeleri bununla sınırlı olanlar, ülkenin modernliğinin, dünyanın diğer yerlerinde olduğu gibi Batının ucuz taklidi olmadığını öğrendiklerinde şaşırabilirler.
Türkiye modernliği kucakladı ve fakat kendine has kültür ve vasfını korumayı bir şekilde başardı ki Atatürk ve haleflerinin bahse değer bir diğer kazanımıdır. Bugünkü ve gelecekteki Türk hükümetlerinin, sınırları dahilinde herkesin özgürce yaşamasını güvencede tutmayı sürdürerek Atatürk’ün mirasını korumaları beklenmelidir.
Kaynak: Irish Times
Dünya Bülteni için çeviren: M.Alpaslan Balcı