Fotoğraf,  konuk olduğum evde, kütüphanenin rafına çerçeveletilmiş olarak, özenle yerleştirilmiş. Fotoğraftaki kız, yakında bu evin gelini olacak. 

Aslında çoktan göç etmiş olan, erkekmiş gibi görünüyor. Ruhuyla, bütün varlığıyla kızın varlığının eteklerinde bir sığınmacı gibi gün saydığı izlenimi veriyor, duruşuyla. Fotoğraf ilk bakışta şu izlenimi uyandırıyor: Aşık olan daha ziyade erkek, işte, etrafından kopup gittiğini gösteren bir tutkuyla bakıyor kıza. Kendisine ait dünyayı yitirmiş. Fotoğrafın çekildiğinin farkında değil belki. Farkında olsa bile, nasıl görüneceğini önemsediği söylenemez. Kızın objektif karşısındaki duruşuna öylesine dalmış ki, onu sadece profilden görebiliyoruz. Kız ise tam cepheden objektife bakıyor. Cepheden baktığında  daha iyi görüneceğinin farkında.

Erkek kızda kaybolmuş, kız ise fotoğraf makinesinin gözünde.

Kızın aşkı daha da ağır basabilirdi hoş, ölçme imkânımız olsaydı. Gelgelelim, fotoğrafta nasıl görüneceğine ilişkin kaygısı ağırlık kazanıyor duruşunda sanki.  İlk aşkın fotoğrafı olmalı bu, ya da aşıkların ilk fotoğrafı. Yine de kızın aşkın büyüsü içinde yittiği söylenemez. Hafif bir kırışıklık oluşmuş kaşlarının arasında; poz verme anına ilişkin telaşı yansıtan bir bükülüşü de var, hesaplı bir tebessümle aralanmış dudaklarının. Görüntüsünden sonuçta memnun kaldığını söyleyebiliriz. Bu resmin gelini olacağı ailenin kütüphanesinin rafına yerleşmesini onaylamış olmalı.

"Erkekler kadınlara karşı belli bir tutum edinmeden önce onları gözlerler. Bu yüzden bir kadının bir erkeğe görünüşü, kendisine nasıl davranılacağını da belirler. (…) Erkekler davrandıkları gibi, kadınlarsa göründükleri gibidirler. Erkekler kadınları seyrederler. Kadınlarsa seyredilişlerini seyrederler" diyor ya John Berger, Görme Biçimleri'nde… Bu fotoğraf Berger'in tespitlerini doğruluyor görünüyor.

Annemarie Schimmel "Ruhum Bir Kadındır" isimli eserinde  bu seyir zincirini mutasavvıfların kadına bakışıyla yeniden anlamlandırır sanki:  Erkek kadına dönük yolculuğunda  Kâbe'yi ulaşmayı umuyordur belki de.  Kâbe burada, kutsal ve yüce bilinen, yücelten, bazen de hayata –ve ölüme- kazandırdığı yeni anlamlarla depresyondan çıkaran bütün maksatların yüce bir sembolü.

Yine de biz bu fotoğrafı başka göndermeler bulmak için incelemeye devam edebiliriz.   Fotoğraftaki erkek, ne kadar aşık olursa olsun, evlilik kurumunun talepleri açısından da izliyor olabilir kızı; ilk bakışta sandığımız gibi aşkı yüzünden kendinden geçmiş değil, teyakkuz halinde hatta. Aşkın buğusu gözlerinin önüne bir perde geriyorken bile kızın içyüzünü görmeye çalışmaktan vazgeçirmeyen bir korku yer etmiş içinde. Kız konuşkan, neşeli ve sevimli; yine de, bu görünüşün bir ötesi yok mudur?   Kız göründüğünden daha farklı biri olabilir mi? Aşık olduğu kız, evlilik döneminde nasıl biri olarak çıkacak karşısına?

Sanki kız, fotoğrafçının komutlarını çok ciddiye aldığı için de yabancılaşıyor.   Bu uyarılarla biçimlenen duruşu,   erkeğin bakışı için de hazırlanmış bulunuyor.  Bir sürü dengeyi gözetmeye çalışarak bakıyor makinenin gözüne.

Kadınların kültür ve sanat alanında isimlerini tarihe hak ettikleri ölçüde yazdıramamalarının önemli bir nedeni, görünüş bağlamına bu yoğunlaşma, bu varlığını tescil yönünde sürgiden yorucu dolayımlılık hali olabilir mi...

Bu soruyu abartılı buluyorsanız, bir kez daha Berger'e dönelim:

"Kadının içindeki gözlemci erkek, gözlenense kadındır. Böylece kadın kendisini bir nesneye –özellikle görsel bir nesneye- seyirlik bir şeye dönüştürmüş olur." ( Metis, sf. 46-47, çeviri: Yurdanur  Salman, 3. basım; Kasım 1998)

Berger'e bütünüyle katılmaya zorunlu değiliz. Onun görme biçimlerinde kadını yerleştirdiği seyirlik konumu kurcalayarak sorgulayan sanat eleştirmenleri de vardır. Kadınlar, hemcinslerinin bakışlarında ideal imgeyi yakalamaya çalışırlar. Ya da kadınlar öncelikle kendi muhayyelelerindeki çocukluklarından itibaren biçimlenen –kültür tarafından dayatılmış- bir modele uydurmaya çalışırlar, aynadaki görüntülerini.

Aşık kızın fotoğrafı, erkeğin tutkulu bakışlarından almaya çalışıyor güvenini: İşte bakın, ne kadar seviliyorum!  Başka türlü bir bakışa tabi tutulduğunu görmüyor, bilmiyor. Öyleyse yeteri kadar aşık olmalı, erkek bunu niye anlamıyor ki…

Belki de anlıyor. Belki de yeni sorular soracak. Fotoğraf çekildikten hemen sonra.

Biz soruları duymadık; sadece aşık bir çiftin fotoğrafını izlemeye daldık. Erkeğin daha fazla aşık (yani yitik) olduğunu gösteren bir fotoğraf  bu. Görünüşte öyle.