Ortadoğu hiçbir zaman bugünkü kadar parçalanmamıştı. Filistin-İsrail ihtilafının yanı sıra Türk-Kürt çekişmesi patlak verdi, Arapların İran'a dair endişeleri arttı ve Irak somut bir cehennem tablosu sundu. Birçok Arap meselesinde İran etkeninin boyutu, Şam'ın İran'la koalisyonu ve Irak savaşının beşinci yıl dönümü, Arap sistemlerinin güvenlik ve bilinç açısından çöküşe sürüklendiğini gösteriyor. Arap âleminde din ve modernleşmenin Türk deneyimine değinmeksizin ele alınması da imkânsızlaştı. Filistin Araplarla Arap olmayanlar arasında bir ayraç olduğu için, Şah'ın İran'ı ve NATO üyesi Türkiye'ye 'İbrani devletinin iki müttefiki' denilirdi. İran, ideolojik anlamda Araplar açısından kabul görmezken, yarı İslamcı yarı askeri Türkiye de kendi yöntemiyle komşularına müdahalelerde bulunuyor, Şam'la Tel Aviv arasında aracılık yapıyor.
Arap milliyetçileri ve radikaller, bu Ortadoğu'dan daima nefret etti. Yaşananları, Arapçılığı vurma amaçlı emperyalizm olarak gördüler. Oysa Arapçılık kendi kendini vurmaktan ve başkalarına hizmet etmekten geri durmadı. Bugünkü sorunlar devlet ve halkları aşan çabalar gerektiriyor artık. Acaba seçkinlerimiz, 20. yüzyılda yaptıkları gibi bilinçlenmeye müdahale ederler mi? O zamanlar Osmanlıcılığın yerini alması için kültürel Arapçılık yapılandırılmıştı...
Kaynak: Radikal