Arap Birliği ve Türk arabuluculuğu Şam-Bağdat krizini kontrol altına almaya çalışırken, Irak hükümet sözcüsü Ali Debbağ krize yol açan patlamalarla ilgili ikna edici kanıtların bulunduğunu ve Suriye'deki bazı isimlerin saldırılara karıştığını açıkladı. Ankara'daki toplantıların ardından Bağdat Şam'ın çözüm için siyasi irade göstermemesi nedeniyle toplantıları durdurdu. Bu durum Türk aracılığının başarısız olduğu anlamına geliyordu. Irak sonrasında elindeki belgeleri sunmak için uluslararası bir mahkeme kurulmasına çalışacağını açıkladı.
Ben Türk arabuluculuğunun başarısız olmasını istiyordum. Zira Arapların birbirlerine pervasızlıklarını ortaya çıkarmayı severim. Arap Birliği'nin arabuluculuğunun da başarısız olacağını biliyordum. Birlik faydalı bir söz söylemeden veya geçmişten ders almadan olan biteni izlerken, Arap sorunlarının Türk uçağıyla Ankara'ya gitmesinin anlamı ne? Irak iddialarını destekleyen kanıtlara sahipse, birlik Suriye karşısında niçin zayıf kalıyor? Niçin gerçekle yüzleşip bunu Araplara açıklamıyor? Suriye de Irak da birlik üyesi değil mi?
Irak'ın patlamalar konusunu uluslararası platforma taşıma kararı da çok gecikti. Bağdat'ı ve diğer kentleri sarsan patlamaların ardından, uzun zaman önce bu kararı almalıydı. Suriye-Irak krizi 1998'deki Türkiye-Suriye krizini hatırlatıyor. Türkiye sınıra asker yığarak PKK'ya desteğini durdurmazsa Suriye'yi savaş açmakla tehdit etmişti. Savaş tehdidinin ortadan kalkması için Suriye'ye geri adım atması çağrısı yapılmış, Arap ve Batılı arabuluculuklar baş göstermişti. Türkiye'nin güç kullanmakta ısrarlı olduğunun teyit edilmesi sonrası Suriye krizi soğutmaya çalıştı, arabuluculuk ve siyasi yatışma yöntemlerini kullandı. İyi komşuluk ilişkileri kurma ve ikili sorunları çözme eğilimini ortaya koydu.
Suriye'nin şimdi inatlaşmayı sürdürmesi ve Arap sorunları karşısında esneklik göstermemesi kendisine ek güç kazandırmaz. İran ve Türkiye'yle kuracağı ortaklıkla güçleneceğini düşünse de gelecekte bunun yararı olmaz. Irak ve Lübnan'ın uluslararası mahkeme isteğinin dozunun artmasıysa, Türkiye'nin 1998'de kendisine karşı izlediğinin aksine uluslararası hukukun gücünü kullanma ısrarıdır. Yani tankların ve uçakların değil, belge ve kanıtların kullanıldığı barışçıl güç ilkesi... (Londra'da Arapça yayımlanan Hayat gazetesi, 21 Eylül 2009)
Kaynak: Radikal