İsrail'in Gazze saldırısı için söylenebilecek tek şey, 'sözün bittiği an'dır. Devlet terörünün bu kadar sistematik, acımasız ve her türlü insanlık ölçüsünden azade işletildiği başka bir örnek zor bulunur. Üstelik bu terörü bir devletin stratejik tercihi...

İsrail saldırısı kadar insanlık ölçüsünü zorlayan, insan olmaktan utandıran destek de Amerika'dan geldi. Her türlü ahlaki, insani değerin hiçe sayılarak adeta insan oluşumuzla dalga geçer gibi bir açıklama yapıldı  Amerikan yönetimi tarafından. Yüzlerce Gazzelinin katledildiği bombardıman sonrasında katliamdan Hamas' sorumlu tutarak kınama yapılması aklın ve vicdanın iflas ettiğinin ilanı oldu.

İsrail'in Hamas'ı yerli işbirlikçilerle beraber yok etme stratejisinin bir parçası olarak, sayılarının daha artmasından korktuğumuz yüzlerce sivilin katledilişine dünya seyirci kalacak. "Demokratik ve uygar dünyanın değerleri"ni koruma görevini İsrail'e havale edenler eserleri karşısında sevinebilirler. Hamas'la girdiği iktidar savaşını İsrail'le işbirliği yaparak kazanmaya çalışan iktidarsız Abbas yönetimi ile komşu Arap ülkelerinin de bu katliamın suç ortakları olduklarında kuşku yok.

Gazze'yi kan gölüne çeviren saldırıya Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'nın  gösterdiği tepki de ayrıca bahse değer. Erdoğan, İsrail'in Gazze'ye saldırmasıyla "Türkiye'ye saygısızlık yapıldığı"nı belirtmiş. Bu tepkinin saldırının şiddeti ile orantısız yumuşaklığı bir yana olayı saygısızlık olarak nitelemesi Ankara'nın Ortadoğu politikasının ne kadar naif olduğunu göstermeye yetiyor.

"Komşularla sıfır problem" politikasının verimlerini alan Hükümet hızını alamayarak bunu tüm bölgeye uygulamaya çalıştı. Bunca tarihi tecrübeden sonra sıfır problemli politikayı İsrail ve bölge ülkelerine de uygulamaya başlaması en hafif tabirle ancak romantizmle açıklanabilirdi.

Bölge istikrarı adına Suriye ile İsrail'i barıştırmaya çalışan Türkiye Annapolisl'e zirveye çıkan ve dolaylı görüşmelerle devam eden arabuluculuk misyonundan çok hoşlanmış görünüyordu.  Suriye'yi sistem içine dahil etmeye çalıştı. İsrail ise kendisiyle barış yapmayı reddeden n önemli düşmanını pasivize etmenini keyfini sürmeye başladı. Elini kolunu sallayarak Gazze'y.i bombalarken artık arkasına bakma ihtiyacı bile duymayacaktı. Suriye ile görüşmeler başlamasa bu bombalamayı yapamaz mıydı sorusu ayrı bir konu olsa da burada asıl mesele Hükümet'in yüklendiği işlevdir.

Benzer biçimde İsrail'le diplomatik ilişkisi kurmayı reddeden  Pakistan ile siyonist devleti barıştırmak için arabuluculuk yapan Hükümet'in "İsrail'den ne türden bir saygı beklediği" sorusunu sormadan edemeyeceğiz.

İsrail'in temel stratejik yönelimleri ve buna ulaşmak için başvurduğu yöntemlerden Türkiye'nin hatırına vazgeçeceğini beklemek hangi stratejik vizyonla değerlendirilebilir?

Hükümet'in, İsrail'le girdiği ilişkilerin boyutunu  ve beklentilerini yeniden gözden geçirerek en azından Türk halkına  karşı daha saygılı bir politika geliştirmesini  beklemek hakkımız.

Ancak, acilen Gazze'de akan kanının durması için sıfır sorunlu politikanın test edileme vakti olduğunu da hatırlatmakta yarar var. Filistin'de İsrail sorunu var olduğu müddetçe sadece Türkiye'ye değil tüm insanlığa karşı saygısızlık yapılmaya devam edilecek.

Sorun saygı sorununa indirgendiği müddetçe daha çok mazlumun kanı akamaya devam edecek demektir.