Bir daha söylemeliyim "Sivil Anayasa" olmaz.. Anayasa resmi-siyasi bir belgedir. "Sivil" ise "resmi - siyasi olmayan" demektir.. O zaman nasıl "sivil anayasa" oluyor bu? Darbe Anayasası'na karşı bir tepki olarak belki bir anlam ifade eder ama, bu tanım yanlış.

İkincisi, bir anayasa böyle hazırlanmaz.. Bu işin içinde STK'lar, DTÖ'ler, üniversiteler, toplumun farklı kesimleri yok..

İhale yolu ile anayasa yapılmaz..

Bu anayasanın yöntemi, dili, dayandığı değerler açısından yanlış.

Bari Amerikan Anayasası ile AB Anayasa taslağını harmanlayalım, tercüme edip uyarlayalım, bu iş bitsin.. Böyle bir şey olmaz..

İktidar bu konuda dikkat etmek zorunda. Yoksa, referandumdan hayır çıkmaz ama umduğu desteği de bulamayabilir.. Ciddi bir güven bunalımı yaşanır.

Ben AK Parti tabanının AK Parti grubundan, hükümetinden ve Çankaya dahil atanan üst düzey büroklardan çok da tatmin olduğunu sanmıyorum. Yani demem o ki, AK Parti kendine gösterilen güveni hoyratça tüketiyor.. Bu konuda Ömer Dinçer, Nabi Avcı gibi isimler ne yapıyor, ne düşünüyorlar merak ediyorum..

Madem bir taslak sipariş veriyorlar, toplumda temsil kabiliyeti olan farklı 4-5 heyet çalışabilirdi.

Oluşturulan heyette Burhan Kuzu, Hüsnü Tuna gibi isimler de yok. Bırakın olmalarını, ne bu heyet ne de bu işin sekreteryasını yürüten grub bu arkadaşlarla konuşmamışlar bile.. Yani bu heyet bu hali ile değil milleti, AK Parti'yi bile temsil etmez..

Metin yazımında kullanılacak kelimeler, kavramlar, kelimelere yüklenen anlamlar, kurumları tanımlamalar, dayandığı temel değerler, hepsi önemli.. Kullanılacak dil de öyle.. Kelimelerin cümle içindeki anlamları, farklı anlamları, herşeye dikkat etmek gerekiyor..

Bir kere herşeyi anayasaya sokuşturma gayretinden vazgeçelim.. Daha muhtasar bir anayasa gerek.. Klan toplulukları gibi, kendi çevremize bir yasa çemberi çizip kendimizi içine hapsetmeyelim.. Özgürlükleri, hakları saymak yerine, kendilerine servet, silah ve iktidar verilen erkleri tanımlayıp, onları sınırlandıralım..

Eğer hükümet tek bir metin hazırlatıp bunu rotuşlayıp Meclis'e gönderecek olursa, bu komisyonlardan hızla geçer ve Genel Kurul'a gelip yasalaşır.. Toplum bu tartışmayı taslak Genel Kurul'a gelmeden yapmalı. Hükümet bu tartışmalar ışığında metni yeniden düzenlemeli.. Bu iş geciktirilmeden ama aceleye getirilmeden yapılmalı..

Anayasa tartışmaları zor bir süreç olacak..

TCK yasalaşırken gördük. Birileri sürece müdahele ediyor, muhalefet yangına körükle gitme havasında elinden geleni arkasına koymuyor, iktidar ise ölümü gösterip hastalığa razı etmek istercesine, yangından mal kaçırır gibi tasarıyı Meclis'ten geçiriyor..

Bu Anayasa eskisinden daha iyi olacak. Ondan şüphem yok.. Ama olması gereken gibi mi olacak, ondan kuşkuluyum..

İktidarın şöyle bir rahatlığı var, referanduma da gidilse büyük bir kabul oyu ile yasalaşacak. İki anayasadan birini seçmeyeceğiz ki, "evet" mi "hayır" mı. Kimse eski anayasayı istemediğine göre "evet" oyu fazla çıkacak.. Referandum denilen bu..

Geçen gün dostlarla iftar sofrasında AK Parti'nin gidişatını, atamaları, anayasa değişikliği konusunu konuştuk. Hemen herkes kaygılı..

AK Parti'nin kendi tabanı ile ciddi bir iletişim sorunu var.. Bilgi vermiyorlar ve tepki almıyorlar.. Kamuoyu araştırmaları bu konuda yeterli değil.. Süreçle ilgili AK Partili milletvekillerini arıyorum, onların da bilgisi yok. Onlar da süreci mediadan izliyor.. Böyle bir şey olamaz..

AK Parti ağır bir sorumluluk altına girdi, büyük beklentilerin muhatabı, ama bunları taşımakta zorlanıyor..

Anayasa konusunda her kafadan bir ses. Kimi bu işin "üniversiteye ihale edilmesini" istiyor, kimi "Bu Meclis Kurucu Meclis değil ki anayasa yapsın" diyor. Kimi "aba altında sopa" gösteriyor. Konuyu rejim meselesi haline getiriyor.. Darbe tehdidinde bulunuyor. Kimi, "Anayasanın kendisinin kutsal bir metin olmadığı gerçeğinden öte tüm kutsal değerlerden arındırılmasını" savunuyor..

Daha önce biz millet olarak hiç anayasa yapmadık ki, hep önümüze konulan bir anayasa bulduk. Onun için bir tecrübemniz yok. Bazı acemilikler olacak. Kimi anayasanın kendilerine kazandıracağı haklardan yola çıkıyor, kimileri ellerinden gidecek imtiyazlardan korkuyor.. Uluslararası güçler, derin güçler, idare-i maslahatçılar, telifçiler, tedricenciler..

Anayasanın değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek hükümleri sorunu ortada duruyor. Diyanet ne olacak? Askerlerin durumu ne olacak? Kürt sorunu kapıda. Kemalizm, Altı ok.. Kimi kamil bir anayasanın bu aşamada mümkün olamayacağını, en az iki etapta bu işlerin çözülebileceğini söylüyor.. Korku dağları tutmuş. İpin ucu bir kaçarsa bu işlerin nerede duracağı belli olmaz..

Hani Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olmayalım da..

Yani demem o ki, tek sorun anayasanın metni değil.. İktidar eğer halkı arkasına alıp süreci iyi yönetmezse bu işi yüzüne gözüne bulaştırır.. Laiklere anayasa siparişi vererek bu işin altından kalkamaz..

Belki şu anayasadaki "değiştirilmesi teklif edilemeyen maddeler"le ilgili "değiştirilemez" şartını kaldırarak işe başlamak gerek.. Bu da işlerin tahminlerden daha uzun sürebileceği ihtimalini gündeme getiriyor..

Bir anayasa yaparken ilk şart, sırtını millete dayamak. Onun tarihinden, değerlerinden yola çıkarak bir nizam kurmak gerek.. Sadece bugünü değil, geleceği de kucaklayan bir anlayışla, toplumun hayali/beklentileri ve zihin haritası ile kan uyumu içinde olması gerek ve herşeyden önce de Adaleti tesis etmesi gerek..

Görelim mevlam neyler, neylerse güzel eyler..

Selam ve dua ile.