Türk basınının temsil ettiği çevre açısından en 'merkez/i konum'da yer tutan gazeteyi patronu da terk etmeseydi yazı konusu bile etmeyecektim. Fikir haysiyeti açısından bahse değmezdi. Ne var ki; siyaset-ticaret-medya üçgeninin tam merkezinde duran bu gazetedeki değişimin herhangi bir nöbet değişimi anlamında olmadığı kanaatindeyim. Sırf semboller düzeyinde yüklenen anlamlara bakarak adeta "giydirme" tarzında yapılan analizler yanıltır. Ancak "amiral gemisi" Türk basınında da siyasetinde de sembolden öte anlama sahip.

Türk basınının "amiral gemisi" olmakla övünen bir gazetenin kendisine yakıştırdığı bu tanımlamayı tesadüfen seçtiğini bu saatten sonra kimse iddia edemez. Zaten "amiral gemisi"nin kaptan köşkünde peş peşe gerçekleşen değişiklik de bu tanımlamayla doğrudan ilişkili. Eğer ne olup bittiğini anlamak istiyorsak "amiral gemisi"nin ima ettiği ilişkilerdeki yapısal değişikliğe bakmalıyız.

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLATINIZ