Yeni bir Mısır cumhurbaşkanının koltuğa oturmasıyla ülkenin değişimi ve yakın bir zamanda sivil idareye dönmesindeki ivme üzerine odaklanmak cazip hale geldi. Aslında geçen senenin büyük bölümünde Washington, Mübarek'in görevden alınmasından bu yana ülkeyi yöneten askeri konseyin en kısa sürede iktidardan vazgeçmeye gönüllü olacağı fikrine bel bağlamıştı. Onun geçiş döneminin önemli hususlarını yanlış bir şekilde ele alması, büyük ölçüde, yürütme gücünü elinde bulundurmaya alışkın olmayan askerlerin amatörce beceriksizlikleri olarak değerlendirildi. Cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci turuna kadarki dramada, -iddia ettikleri gibi- iktidar bu ayın sonuna kadar yeni cumhurbaşkanına devredilecek olsa bile Silahlı Kuvvetler Yüksek Konseyi'nin (SKYK) yakın bir zamanda bir yere gitmeyeceğine dair bol miktarda emare vardı.

Son 15 günde SKYK, ülkenin halk tarafından seçilmiş tek kurumu Milli Meclis'in feshedilmesine liderlik etti ve yasama yetkisini uhdesine aldı. O ayrıca yeni seçilen cumhurbaşkanının yetkilerine de önemli sınırlamalar getirdi ve Mübarek'in siyasi muhalefetin görüşlerini açıklamasını uzun süre kısıtlamasına imkan veren acımasız Acil Durum Kanunu'nu ihya eder tarzda güvenlikle ilgili yeni yetkiler üstlendi. Yeni bir anayasa yürürlüğe girmedikçe milletvekili seçimlerinin yapılamayacağı gibi siyasi geçiş sürecinde yapılan bir dizi ayarlamalar, Mısırlıların görünür bir gelecekte bağımsız, halk tarafından seçilmiş siyasi kurumlar olmaksızın yola devam edecekleri manasına geliyor.

SKYK konusunda kuşkulu olanlar, bu tür eylemlerin askeri darbeye eşdeğer olduğundan yakındılar. Ve bunlar, cumhurbaşkanlığı seçimindeki başarıyı ordu tarafından bir saptırma diye dışlıyorlar: Devrimle ortak bir yürütmenin gelişi, ileriye yönelik gelişmelerde bir illüzyon sağlıyor. SKYK en azından şimdilik bunu sağlayacak adımlar atsa bile Mısır maliyesi ve güvenliği açısından nihai yetki sıkı sıkıya ordunun elinde kalmaya devam ediyor. En azından, -İslamcıların hakimiyetindeki parlamento ve cumhurbaşkanlığı ihtimaliyle karşı karşıya kalan- generallerin, görevde kalmalarının etkileri hususunda net bir açıklama yapmaları gerektiğini hissettikleri açıktır. Ama, geçiş sürecinin önemli kavşaklarında daha önceki eylemleri göz önüne alındığında bu da mübalağa gibi görünüyor. Bu adımların SKYK'yi, şimdiye dek farklılıkları üzerine odaklanma eğiliminde olan, siyasi kuvvetlerin ortak düşmanı olarak belirleyeceğine dair güzel bir ihtimal de var. 

Müslüman Kardeşler ve onun seçtiği yol, kilit önemde olacaktır. Mısır'da devrimcilerin çoğu -ABD, İsrail ve Amerika'nın Körfez'deki müttefikleri gibi önemli aktörlerden bahsetmeye gerek bile yok-  Kardeşler'in esas güdüleri konusunda kuşkulu olarak kalmaya devam ediyorlar. Muhammed Mursi'nin cumhurbaşkanlığı yarışının ikinci turunda önceki rejimin önde gelen adamlarından birine karşı kazandığı zafer, çoğu Mısırlının gözünde onların devrimci kimliklerini parlatacaktır. Şimdilik İslamcılar kendi ikilemleri içindeler. SKYK eliyle kısa sürede hem yasama gücünü hem de tam yürütme yetkisini kaybetmeleriyle bunlar, davalarına halk desteği elde etmek üzere beklenmedik bir fırsata sahipler. Ama böyle yapmaları onların kaçınılmaz bir şekilde generallerle doğrudan çatışma içine girmelerine yol açar. Kardeşler'in bu yönde ilerlemeye ne kadar istekli oldukları belli değil. Ordu halen geniş halk desteği olan bir kurum olarak kalıyor. İslamcılar da eninde sonunda, bir süre milli güvenlik gibi meselelerde son sözü ordunun söyleyeceği bir siyasi ortama uyum sağlamaları gerekeceğini biliyorlar.

Bu girift mücadelede, Mısır'ın anayasa sürecinin akıbetine son günlerde nispeten az dikkat atfedildi. Anayasal meclis kurulması süreci ve bu meclisin terkibi hususunda aylar süren şiddetli tartışmalar sonrasında meclis üyeliği üzerinde bir anlaşmaya varıldı. Bu anlaşmada -İslamcıların hakimiyetinde olan- parlamenter çoğunluk, Mısır'da günlük hayatın farklı kesimlerinden (hukuk, sendikalar, dini kurumlar, azınlıklar vs) ismen bağımsız uzmanlar ve kamu yetkililerinden çoğunlukla birlikte olacaktı. Bu düzenleme anayasanın yazılmasında geniş bir çeşitlilik sağlıyor görünüyordu ama SKYK'nin son adımları bir kez daha sürecin bütünlüğünü şüpheye soktu. Parlamentonun feshedilmesiyle şimdi anayasa yapacak kurumun yaklaşık yarısının görevi belirsiz durumda. Ayrıca, yeni kararname SKYK'ya anayasal sürece geniş çaplı müdahale imkanı veriyor. Bu, oldukça belirsiz bir şekilde, mevcut meclisin vazifesini yapamaması halinde SKYK'nin yeni bir anayasal meclis tesis edeceğini öngörüyor. Bunun da yeni bir anayasanın metnini yazmak ve akabinde halk referandumuna sunmak için sadece 3,5 ayı olacak. Yüce gönüllü yorum, SKYK'nin Mısır'a yeni anayasasını vermekten sorumlu olanların zihinlerini yoğunlaştırmaya çalıştığıdır. Diğerleri ise bunu şimdiki, aksak meclis kaçınılmaz şekilde başarısızlığı ilan ettiğinde, SKYK'nın istediği anayasayı elde etmesini sağlamaya matuf bir taktik olarak görüyorlar.

Üzücü olan, ordunun sürece yoğun şekilde müdahalesinin, nihai hedeflerini gerçekleştirmede muhtemelen gereksiz olduğudur. Uzun süredir sanıldığı üzere eğer SKYK'nın başlıca gayesi ordunun bütçesini, onun milli ekonomideki payını, milli güvenlik konusunda emsali olmayan ayrıcalığını korumaksa Mısır'daki önemli oyuncuların çoğu bu şartları yerine getirmeye zaten hazırdır. ABD de Mısır'da demokrasi için açık bir şekilde dezavantajlı bir durum olmasına rağmen bu tür bir düzenlemeye karşı olmadığı -aslında belki bunu tercih bile edeceği- sinyalini vermişti. Öyleyse şimdi soru SKYK için oyunun değişip değişmediğidir. Şimdi Mısır siyasetinde, belki de Türkiye'de son zamanlara kadar ordunun sahip olduğuna benzer şekilde, güçlü bir rol istedikleri sinyalini mi veriyorlar? Öyleyse ABD'nin buna tepkisi ne olmalıdır? 

ABD'nin Mısır'a yönelik politikasında geçen sene devrim ve kalıcı demokratik reform için destek ifade etmek ve bölgede çoğu kişiye eski tarz iş yapmanın halen cari olduğuna işaret eden bir dizi eylem birbirini takip etti. Dışişleri Bakanlığı'nın bu sene başında, Kongre tarafından ABD askeri yardımı için demokrasi konusunda getirilen şartlardan kaçınmak için milli güvenlikten feragati, muhtemelen ikincisine yönelik en korkunç örnektir. ABD için ikilem oldukça özlü bir şekilde özetlenebilir. Bölgedeki halk devrimleri ABD için demokratik reformlar konusunda daha çok bastırmak üzere yeni alanlar açarken bu arzuların sıkı bir şekilde zemin bulmasını sağlayan arz ve talep taraflarında önemli engeller var.

Her şeyden önce, Amerika Orta Doğu'da öyle bir kayda sahiptir ki Mısır'da çoğu insan, ayaklanarak devirdikleri rejimin baş teminatının bu ülke olduğu anlayışındadır. Bu, ABD'nin devrimin dostu olarak kabul edilmesini güçleştiriyor ve Amerika'nın -STK ortaklıkları ya da siyasi parti eğitim faaliyetleri yoluyla- Mısır'da demokrasiye geçiş sürecini destekleme çabaları istenmeyen müdahaleler olarak addedilmekle neticeleniyor. Burada ikinci bir faktör, ABD'nin Orta Doğu'daki politikasında çok daha temel bir probleme işaret ediyor. Demokratik geçiş için yeni destek ifadesine rağmen, iş harekete geçmeye geldiğinde ABD, samimi bir şekilde iş yapma yolları hususunda güvenlik aktörleriyle mevcut ilişkilerine öncelik verir göründü. Bu dürtüler akılda tutulduğunda Washington'un Mısır ordusunun cumhurbaşkanlığı ve nihayet İslamcıların hakimiyetindeki bir parlamento için gözlerini açık tutmasından -şimdi göründüğü üzere- biraz rahatlayacağını tahayyül etmek zor değil. 

Ama bu tür eylem ve tavırlar aslında Amerika Birleşik Devletleri'nin uzun dönemli stratejik çıkarlarına hizmet etmez. Dışişleri Bakanı Hillary Clinton da zaten meselenin özüne hitap etti: "Eğer -zamanla- Mısır'da en kuvvetli siyasi güç bir oda dolusu seçilmemiş yetkili olarak kalırsa bunlar gelecek karışıklıkların tohumlarını ekmiş olurlar ve Mısırlılar tarihi bir fırsatı kaçırmış olur." O halde ABD halen kullandığı küçük nüfuzuyla bu önemli anda ne yapmalıdır?

Washington'un SKYK'ya başarılı bir cumhurbaşkanlığı seçimine rağmen onların mevcut eylemlerinin sonunda Mısır'daki değişim ve istikrarı bozacağını net bir şekilde belirtmesi gerekiyor. Askeri konsey en kısa sürede milletvekili genel seçimi yapması için güçlü bir şekilde teşvik edilmelidir. Belli yasama gücü olmasa bile seçilmiş milletvekilleri ve anayasa meclisi, siyasi farklılıkları gidermek üzere önemli bir forum temin eder. Burada Tunus'un son tecrübesi fikir vericidir. Mısır'da bölük pörçük siyasi kuvvetler problemleri çözmek üzere birlikte çalışmayı ne kadar erken öğrenirse ülke o kadar iyi olur. Mübarek dönemi güvenlik kuvvetlerinin de feshedilmesi gerekiyor.

İkincisi, bizim teknik ve idari yardımımızın, STK'lar ve siyasi parti eğitimine daha az yoğunlaşıp Mısır'da bürokratik, adli ve kanunların uygulanmasıyla ilgili kurumlar inşa etme kapasitesi üzerine daha çok odaklanması gerekiyor. Etkili, hesap sorulabilir, sürekli yönetim temini için en iyi yol budur. ABD yönetiminin önerilen Orta Doğu ve Kuzey Afrika Teşvik Fonu gibi yeni vasıtalar bu ihtiyaçların karşılanmasının önemli bir parçası olacaktır.

Peki bu, Washington'un elinde olduğu görülen en iyi sopa olarak başvurduğu tehditler -Mısır'a yılık 1,3 milyar dolarlık askeri yardım tahsisinin durdurulması- işe yaramadığı ve neticede ikna edici olmadığı zaman nasıl başarılacak? 1,3 milyar dolarlık yardımın ABD siyasi manivelasında önemli bir nokta olarak kullanılması fikri, yıllardır bir korku unsuru olmaktan pek de fazla bir şey değildir. Ama bu, Washington'un Mısır'daki üst düzey askeri yetkililere düzenli, doğrudan ve güvenilir bir şekilde ulaşmasını sağlayan yakın çalışma ilişkisinin bir parçasıdır. O halde bu, bir tehdit etme ya da kandırma durumu değil Mısır'ı gerçek ve istikrarlı bir demokratik geçiş yolunda tutmanın hem ülke hem de bir kurum olarak ordunun en büyük menfaatine olduğuna dair SKYK'yı ikna etmek için ikinci bir siyaset mantığı kullanmaktır.

Kaynak: Foreign Policy

Dünya Bülteni için çeviren: Emin Arvas