Şu sıralarda hemen bütün medya organlarında ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından gizliliği kaldırılmış Türkiye belgelerine ilişkin haberler yer alıyor. Dönemin başbakanı Süleyman Demirel, asker darbe yapmasın diye, DP kadrosunun siyasi yasaklarını kaldırmaktan vazgeçmiş, ısrar eden yol arkadaşlarını da tasfiye etmiş...

Sonunda işler aynı kapıya çıkmış oldu: 1969'da darbe olmasın diye partisini zayıflatmayı göze alan ve Demokratik Parti'nin kurulmasına yol açan Süleyman Demirel 12 Mart 1971'de devrildi.

Belgeler gerçekten acımasız oluyor. Amerikalılar 1969 ile 1971 arasını ibretle gözlemiş ve duyumlarına dayalı tahliller yapmışlar. İnsan belgeleri okuyunca "Bu ne yakın ilgi!" diye düşünmeden edemiyor.

Aklım bu belgelerde olduğu halde dünkü gazetelere göz gezdirirken, TRT'nin Kürtçe yayın konusunda cesur bir adım atmaya hazırlandığı haberiyle karşılaşmayayım mı? Genel Müdür İbrahim Şahin, Zaman'a yaptığı açıklamada, bir TRT kanalının tam gün Kürtçe yayın yapacağını söylemiş. Yayınların içeriğini TRT Yönetim Kurulu belirleyecekmiş, ama anladığım kadarıyla kültürel konular ağırlıklı işlenecekmiş...

"Nereden nereye?" diye düşünmemek mümkün mü?

Türkiye'den Kürtçe yayın ABD'nin ilgi alanına ne zaman girmiş tahmin edebilir misiniz? Taa 1951 yılında. Amerikalılar, Soğuk Savaş'ın en civcivli günlerinde "Türkiye'den Kürtlere hitap eden yayın yapmak istiyoruz" niyetini çıtlatmışlar. Dışişleri Bakanlığı kanalıyla, "Sakın ha!" cevabı verilmiş Amerikalılara...

Tamam, bildiniz, bunu da ABD'nin bir süre önce üzerindeki gizlilik kaydını kaldırdığı Dışişleri Bakanlığı mahrem belgelerinden öğrendim.

4 Eylül 1951 tarihinde ABD'nin Ankara Büyükelçiliği'nden George Wadsworth imzasıyla gönderilen telgrafta işleniyor bu konu. Telgrafta Türkiye'nin soruna geleneksel bakışına ışık tutan satırlar da var. Wadsworth sonunda, "Aman ha, sakın, Kürtçe yayın yaparsak Türkiye gücenir; Kürtçe yayını İran veya Irak'tan yapın siz" uyarısında bulunuyor.

Amerikalı diplomatın Washington'a aktardığına göre Türkiye'nin soruna bakışı şöyle:

1. Türkiye'de artık 'Kürt sorunu' diye bir sorun yok; Kürtler diğer Türk vatandaşlarla tam bir eşitliğe sahiptir.

2. Bir 'Kürt sorunu' yaratmak için sarf edilen çabalar hep dışarıdan esinlenmedir.

3. Türkiye Kürtleri arasında Sovyet propagandasının zararlı olduğu ve mücadele gerektiği Türkiye'de anlaşılmaktadır.

4. Amerikan propagandasının el altından yapılması bile Kürtlerde ayrılıkçı hislerin uyanmasına ve Amerikalıların Kürtlerin yanında yer aldığı algılamasının doğmasına vesile olacaktır.

"Bu sebeple" diyor Wadsworth, "Şiddetli bir biçimde bu işten vazgeçilmesini tavsiye ederim."

Amerika'da işlerin resmi düzeyde nasıl yürütüldüğüne dair fikir vermesi bakımından Washington'daki tepkiyi de yansıtmak isterim. Wadsworth Ankara'da Türk Dışişleri'yle görüşerek izlenim yazmıştı ya, Foggy Bottom'da Ortadoğu masasında oturan Mr. Berry bundan rahatsız olmuş. 7 Eylül 1951 tarihli bilgi notu Mr. Berry'nin rahatsızlığını yansıtıyor.

"Konuyla ilgili bizden merkezlere görüş sormuştuk, ama içlerinden birinin gidip de evsahibi ülkeye de danışabileceği aklımıza gelmemişti" diyor Mr Berry. Bölgede görevli bütün Amerikalılar "Kürtçe yayına hemen başlansın" derken, Ankara'dan gelen "Türk hükümeti buna karşı" haberi elini kolunu bağlamış Washington'un...

Berry, Türkiye'nin Washington Büyükelçiliği Müsteşarı'nın kendisini arayıp uyardığını da kayda geçiriyor. "Madem bu kadar karşılar, Türkiye ile ilişkilerimizi zedeleyeceği için bu işten vazgeçelim" görüşünü âmirlerine sunuyor Mr. Berry.

olayın farkına vardınız: Amerikanın Sesi Radyosu ile Kürtlere dönük yayın yapma projesi için, Amerika, Türkiye'yi üs olarak kullanmak istemiş. Herhalde daha kolay eleman bulunacağı düşüncesiyle... Bölgedeki ABD diplomatik temsilciliklerine "Ne dersiniz?" diye sormuşlar; hepsi "Çok iyi olur" cevabını vermiş... Ankara'daki ABD Büyükelçiliği ise, kendi görüşünü iletmeden önce, Türk Dışişleri'ne konuyu açmış. Aldığı sert "Hayır" cevabından etkilendiği anlaşılıyor Mr. Wadsworth'ün...

Amerika 1951'de neden Kürtçe yayın yapmak istiyordu? Sovyet karşıtı, Amerika yanlısı propaganda için... Türkiye bir dilin lehte ve aleyhte propaganda için kullanılabileceği noktasına ancak 2000'li yıllarda gelebildi. Bu kadar algılama yavaşlığını insanın havsalası kolay almıyor.

Acaba şu sıralarda Ankara'dan Washington'a siyasî hayatımızda olup bitenlerle ilgili ne tür notlar gidiyordur, hiç merak ediyor musunuz?

Bir gün gelecek, o da öğrenilecek...