Washigton ve Pekin, Amerikan yönetiminin Tayvan'a son silah satışı ve Obama'nın Tibet'in sürgündeki dini lideri Dalai Lama ile yapacağı planlı ziyaret gibi bazı çetrefilli meseleler üzerinde ağız dalaşındalar.

İki süpergüç arasındaki ilişkilerin – ve onların Tayvan'la ilişkilerinin - nasıl bir hal alacağını bekleyip görmek gerekiyor. Ancak silah satışıyla ilgili olarak bir sorunun sorulması lazım. Amerika Tayvan'a gerçekte ne satıyor? Yahut Tayvan Amerika'dan ne satın aldığını düşünüyor?

Tayvan'ın savunma ihtiyaçları için hazırlanan 6.4 milyar dolarlık pakette 114 adet PAC-3 patriot füzesi, 60 adet UH-60M Black Hawk helikopter, iki adet Osprey sınıfı mayın tarama gemisi, 12 adet ATM-84L ve RTM-84L Block II tip Harpoon füzesi, 35 adet çok fonksiyonlu bilgi dağıtım sistemi alçak ses terminali (MIDS/LVT 1) ve 25 adet gemi konuşlu MIDS terminal var.

Obama yönetimi, paketteki kalemlerden hiçbirini gerçekte onaylamadı. Silah sistemlerinden bazıları hâlihazırda Obama'nın selefi George W. Bush tarafından çoktan söz verilmişti. Diğerleri ise devam eden başka programların parçaları.

Fakat Obama yönetimi, Bush yönetiminin bazı vaatlerini paketin dışında bıraktı: Dizel motorlu denizaltıları ve F-16C/D savaş uçaklarını.

İşin donanım tarafı bu. Siyasi tarafına gelince, silah satışı paketi, Amerika'yı Tayvan'a savunma silahları satışıyla mükellef tutan Tayvan İlişkileri Yasası gereğince hazırlanmıştır.

Tayvan'ın kendisini savunacağı pek fazla düşmanı yok. Galiba tek bir tane var. Fakat o da esasen Tayvan üzerinde egemenlik iddiasında bulunan ve resmi bağımsızlık ilan ettiği takdirde adayı sürekli olarak işgalle tehdit eden bir süpergüç.

Amerika'nın Tayvan'a satmakta olduğu donanım, Çin'in Tayvan'ı hedefleyen yüzlerce füzesine karşı adayı savunmaya yeterli değil. Amerika'nın sattığı şey aslında güvenlik hissidir. Tayvan, fahiş bedeline rağmen bu silahları güle oynaya satın alıyor.

Son silah satışıyla ilgili olarak Başkan Ma Ying-jeou'nun yaptığı yoruma göre Tayvan, boğazdaki meseleleri daha bir emniyet ve güven hissiyle ele alacak. Bu güvenlik hissi donanımdan değil silahlara iliştirilen etkilerden kaynaklanıyor.

Tayvan'ın kendisini silahlandırmaya en az ihtiyaç hissetiği bir zamanda, Tayvan Boğazı'nda tedricen yatışmakta olana gerilime bakınca, Başkan aslında silahları satın almak istemiyor olabilir. Fakat Başkan Ma, o gün gelip çatınca ulusu teslim etmeyeceğine dair ulusu, bilhassa da bağımsızlık yanlısı muhalefet kampını temin etmek durumunda. Dolayısıyla da boğazda askeri dengeyi muhafaza etme oyununu oynama ihtiyacı hissediyor. Böylesi bir oyun, boğazın her iki yakasındaki asker sayısına veya silahların kudretine bağlı değil; bu oyunun devamlılığını sağlayan, Amerika'nın sergilediği müphem duruştur.

Bu silah satışı Tayvan ve Çin nezdinde, boğaz'daki askeri bir çatışmaya Amerikan müdahalesi ihtimalini temsil etmektedir. Pekin'in protesto ettiği budur. Tayvan'ın bağımsızlığından yana olan kamp, Çin'in Tayvan'a askeri harekât düzenlemesi durumunda Amerika'nın adayı savunmak üzere geleceğini düşünüyor, Çin'in ön kapısında stratejik bir yere sahip önemli bir ortağını kaybetmek istemeyeceğini savunuyorlar.

Onlarca yıl evvel doğru olabilirdi bu. Ama dünya değişti. Amerika gerçekten müdahale eder mi?

Bugünün dünyası demokrasi ve komünizm karşıtlığı üzerine kurulu eski dünya değil artık. Tayvan da o eski inatçı komünist karşıtı Tayvan değil.

Bu güvenlik hissi, yalnızca Amerika'nın Tayvan'ı savunmaya asla gelmeyeceğinden değil, ayrıca adanın hakikatte kendini savunma azmi olmadığından dolayı da sûni.

Her ne kadar Amerikan yönetimi Tayvan'ın kendisine sunulan silahları satın alarak yerini belli etmesinde ısrar ediyorsa da, silah satın alımı ille de böylesi bir azmin varolduğunu göstermez.

Müreffeh adanın nüfusu rahatlarını bozup kendileriyle aynı dili ve aynı kültürü paylaşan bir halkla “sivil savaşa” girmeyi gerçekte istemeyebilir.

Askerler arasında ciddi bir disiplin sorunu var ve son on yıl zarfında asker sayısında yapılan indirimden sonra Tayvan ordusu günlük işleri yapacak gerekli insan gücüne gerçekte sahip değil.

Bazı gözlemciler Amerika Tayvan'a F-16C/D savaş uçakları satsa bile hava kuvvetlerinin bu uçakları uçuracak pilotunun olmayabileceğini söylüyorlar. Dolayısıyla Tayvan'ın Amerika'dan aldığı silah sistemleri kendimizi güvende hissetmemizi sağlayan oyuncak veya Linus'un battaniyesi olabilir.


Kaynak: China Post-EDİTORYAL YAZISI


Dünya Bülteni için çeviren: M. Alpaslan Balcı