Bir ambargonun en somut sonucu ne olabilir? İran örneğinde mesela kimyevi silah hastası zaten bin güçlükle bulduğu ilaçların temininde daha da zorlanıyor. Çocuk ya da yaşlı, alerjik hastalıklardan muzdarip kişiler bir maddenin eksikliği nedeniyle kullandıkları ilaç eskisi gibi etkili olmadığından maskeyle de olsa sokağa çıkmamayı yeğliyor, her nefesin bir bedeli var. Hava kirliliğinin sebebi olarak gösterilen miadı dolmuş arabalar gibi, kalitesiz benzin kullanımı da yedek parça yokluğuna bağlanıyor. İran bir petrol ve gaz ülkesi olmasına rağmen halihazırda rafinerilerinin pek çok hassas cihazını kendi yapamıyorsa kaçak yollarla temin etmek zorunda. Bu da kalitesiz benzin üretimi anlamına geliyor ve özellikle şehirlerde yaşayan nüfusu olumsuz yönde etkiliyor.
Bir zamanlar bölgenin en donanımlı hastanelerine sahip olmakla övünen İranlılar şimdilerde gelişmiş teknoloji yoksunluğu nedeniyle G-Scan MR görüntüleme uygulamaları için Türkiye ve Dubai’ye gidiyorlar. Ayrıca iç hat uçak seferleri her zamankinden daha riskli görünüyor yolcuya. Yedek parça yokluğunda dökülmeye başladı uçakların çoğu ve sık sık kaza yaşanıyor.
İran rejimini hedef alan ülkelerin füze sanayi için gerekli alaşımlarla başlayıp uzayan ambargo listesinde sıradan insanın hesaba katıldığı yok, söz konusu olan devletler oyunu. Oysa ambargonun asıl hedef aldığı da sokaktaki politik görüşünü kestiremediğiniz kişidir. Sokaktaki kişinin zihni ise ambargo koyucuların umduğu gibi çalışmıyor. Yani İndiana Jones’un çocuksu bir dille seslendiği aptal yerliler hesaba katılarak kurulan oyun şablonu aksi bir tesir uyandırıyor. Başka ülkelerde de sanmıyorum ki daha farklı olsun: Ambargo şiddetini artırdıkça sokaktaki İranlı sistemi sorgulamayı değil, ambargo koyan ülkelerin zalimliğini, insaftan yoksunluğunu konuşmayı önceliyor.
İran Şahlık rejimi sırasında ithal tüketimin rahatlığına alışmış bir ülke. Muhammed Rıza Pehlevi döneminde ABD ürünleri neredeyse kendi yetiştiği havzayla eş zamanlı olarak ulaşıyormuş İran’a. Tabii söz konusu olan müreffeh bir kesim. Ancak bugün “nerede eski günler” nostaljisiyle konuşanlar, refahı sınırları belirsiz orta/alt sınıflara kadar yayıyorlar. Söz gelimi Türkiye’nin henüz tam otomatik çamaşır makinesini, buz makineli derin donduruculu buzdolaplarını tanımadığı 1970’lerin ilk yıllarında İran’da bir öğretmenin evine girebiliyor bu makineler. Bu dönemin şaşaası, bir önceki dönemde Sovyetler’den alınan malların döküntü çıkması nedeniyle bir kıyaslamayla daha da abartılıyor.
Dile yerleşen “moskomeyd” deyişi, Moscow Made damgalı ürünlerden kalma. İkinci Dünya Savaşı yıllarında Rusya’dan alınmış emtia ve silahlar, mesela otomobil ya da tank gibi askeri araçlar çalıştırılamazmış bir türlü. Eşyalar çalıştırılmak istenirken dağılır, kırılıp parçalanırmış. Volga marka araba, ucuza alınmış ve çalışmıyor. Halk Amerikan mallarının dayanıklılığıyla mukayese ederek dalga geçermiş, şimdi Çin mallarıyla dalga geçildiği gibi. İşte o dönemlerde insanların diline yerleşmiş “moskomeyd” deyişi. Hayal kırıklığına uğratan, işe yaramaz olan her eşya hatta durum “moskomeyd” sayılırmış. “Hava güzeldi, kaloriferleri kapatmıştık, birden kar yağdı, oldu moskomeyd”!
Amerikan malları konusunda benzeri bir izlenim yok İranlıların bilincinde. Fakat Irak savaşında kullanılan Batı kaynaklı kimyevi silahların süren etkisi ve ambargo talepleri dikkate alındığında, ABD açtığı yarayı sürekli kanatan ülke olarak görünüyor. Kötü komşu insanı hacet sahibi edermiş. Ambargonun bir sonucu İran’ın ithal ikameye, yerli üretime ağırlık vermesi. İranlılar Eflatun’dan Engels’e sayısız kişiye mal edilen “ihtiyaç icadın anasıdır” sözünü doğrulayan bir örneklik sergiliyorlar devrimin başlarından bu yana üretim alanında. Söz konusu olan aynı zamanda ülkeye girmesi yasaklanan el kremi, parfüm gibi çok basit ürünlerin müşteri çekecek içerik ve görünümde üretimi doğrultusunda sürdürülen kısmen yer altı atölyelerinde gerçekleşen (imitasyon, fason) imalat. Ancak devlet desteğiyle sürdürülen üretim de geçen zaman içinde hiç durmadı. Mesela geçen yazdan bu yana İran karbon elyaf üretmeye başladı. Karbon elyaf füze, uçak ve hafif silah teknolojisinin yanı sıra uzay ve havacılık, sanayi, rüzgâr santralleri, inşaat, petrol, doğal gaz, taşımacılık ve spor alanlarında kullanılıyor.
Daha eski ama tersi bir örnek ise İran sinemasının başarısında somutlaşıyor. İranlılar Hollywood sinemasına ambargo koydular devrimin başlarında ve toplumsal talebe cevap verme gereği yüzünden de yerli sinemanın oluşumu için büyük çaba gösterdiler, sermaye koydular, teknik adam ve yönetmen yetiştirdiler.
Devrimin başından itibaren mecbur kalınan silah sanayisindeki hareketliliği ise Devrim Muhafızları Eski Bakanı Refikdost yenilerde bir televizyon programında şöyle anlattı: Devrimin hemen ardından İran’a savaş açıldı ve ambargo konuldu, bir taraftan da herkes savaşı başlatan Irak’a yardım ediyor. Savaşta kullanabilir diye İran’a dikenli tel bile vermiyor ülkeler, Sovyetler Birliği dahil. Kurşunu dahi yurt dışından ithal eden ülke kendini savunmak için kurşun üretmeye mecbur kaldı. Batı ve Rus yapımı füzelerle şehirlerine saldıran Irak karşısında füze yapımına yöneldi.
ABD’nin şimdilerde İran’ı Suudi Arabistan’ın ABD elçisine dönük suikast girişimi için suçlaması, Dünya Atom Enerjisi Kurumu’nun İran’ı şaibe altında bırakan son raporuna bağlanıyor İran’da. Benzeri iddialar her zaman yeni yaptırımlar dizisine açılıyor. Üstelik bu iddialar komşuları ve Müslüman toplumlarla arasını açarak İran’ı yalnızlaştıracak şekilde kurgulanıyor çoğu kez. Ambargolar bir yana sıradan İranlı ülkesi dışına çıkarken gümrük geçişlerinde kuşkulu yolcu muamelelerine maruz kalıyor. Gerginlik petrol fiyatlarına yansıyor, Hatemi zamanında varil başına yirmi dolar olan petrolün fiyatı bugün yüz dolara ulaştı. Aradaki farkı ödeyenler, petrole sahip olmayan ülkeler. İran’da ise oluşan gerginliğin bedelini somut olarak ödeyenler, mesela ilaçsız bırakılan kimyasal silah hastaları. Bu hastaları pahalı ilaçlara bağımlı kılan kimyevi/biyolojik silahların Batı ülkeleri tarafından Irak’a hediye edilmiş olması ise, sonuçlarının şiddeti oranında bir duyarsızlıkla konuşulması geçersiz kılınmış hazin bir gerçeklik.