Almanya Müslümanlarının Uzun Soluklu Koşusunda Önemli Bir Aşama: Müslümanlar Koordinasyon Kurulu
Şayet (9 Nisan) Salı günü akşamı Köln-Arena’da meydana gelen hadise için bir etiket, sıfat gerekliyse; buna etiket olarak ‘iyi’, ‘önemli’, ‘tarihi’ ve her halukarda ilerleme yolunda bir adımı yapıştırabiliriz. O akşam bir şeylerin ileriye, iyiye gittiği konusunda herkes hemfikir durumda.
Vesile iyi seçilmişti. 20 bin seyirci önünde Peygamber Muhammed’i anma gününde dört önde gelen İslam örgütü, Almanya Müslümanları Koordinasyon Kurulu’nun (Koordinierungsrat der Muslime- KRM) kuruluşunu ilan ettiler. Böylece sözkonusu dini organizasyonlar, birlikte çalışma amaçlarını belgeleyerek siyaset ve kamuoyu için bağlayıcı bir muhatap ve tek bir ses olarak konuşma isteklerini duyurmuş oldular. Diyanet İşleri Türk İslam Birliği’nin diyalog sorumlusu Bekir Aboğa bu birleşmeyi överek; ‘ Neredeyse yarım asırlık bir göç ( Migration) tarihinin ardından bizim için bu olay tarihi bir adımdır’ dedi.
İlk olarak, Müslümanların hala gevşek sayılacak, bu birlikteliğini ağır yürüyen bir süreçte önemli bir aşama olarak değerlendirebiliriz. Fransa ve Avusturya’daki müslümanların aksine Almanya’daki müslümanlar bugüne kadar birlikte temsilin mücadelesini vermemişler; buna karşın dini ve siyasal kendini beğenmişikle, bölünmüşlükle çoğu zaman da birbirlerine çelme takmışlardır.
Yeni kurulan Koordinasyon Kurulu’nun oluşması, kağıt üzerindeki bir niyet bildirmeden öteye çok şeyi içinde barındırmıyor. Şimdiye kadar kamuoyuna açıklanmayan iç tüzük yönetmeliğinde, üst kurula katılan DİTİB, İslam Kurulu, İslam Kültür Merkezleri Birliği ve Müslümanlar Merkez Kurulu’nun siyasi makamlara karşı ve kamuoyu önüne tek bir muhatap olarak çıkmaları konusunda anlaşmaya varıldı. Gerçi organizasyona katılan dört dini kuruldan her biri bağımsız kalacaklar, fakat altı aylık dönemler halinde bütün müslümanları temsilen bir temsilci görevlendirilecek. Bu arada ‘müslümanlar’ adına yapılacak bir genelleme her yönüyle mutabık kalınmış bir durum değildir.
Yeni kurul, kendi ifadelerine göre, Almanya’da kayıtlı bulunan yaklaşık 3000 cami derneğinden 2400’ünü temsil ediyor. Fakat bu derneklerde yalnızca kendini dindar olarak tanımlayan Müslüman göçmenler organize olmuş durumdalar. Hatta uzun süredir tamamını da değil. Mesela Alevi cemaatinin çatı örgütü ile, hıristiyan komşularının kiliseye gitmeleri kadar seyrek camiye giden seküler Türk topluluğunun mensupları bu oyunda yer almıyorlar. Anketlere göre Almanya’daki Müslümanların yüzde otuzu camilere ya seyrek gidiyor, ya da hiç gitmiyor. Bazı gözlemcilere göre; Almanya’da yaşayan yaklaşık üç milyon müslüman içinde Koordinasyon Kurulu’nun temsil ettiği derneklere mensup müslümanların oranı yüzde onbeşe tekabul ediyor ve bunların arasında da her şeyden önce koyu dindarlar bulunuyor. Diğer bazı kimseler sayıyı daha da yüksek tutuyorlar. Ayrıca birisi, kadınların bu birliktelikte ne kadarlık bir oranla temsil edildiğini? sorarsa, karşılık olarak uzun bir suskunluk buluyor.
Müslümanlar Merkez Kurulu’ndan ( Zentralrat der Muslime) Aiman Mazyek Koordinasyon Kurulu’nun yalnızca koyu dindarların ve fundamentalistlerin kulübü olduğu yönündeki ithamlara karşı kendini savunuyor ve yeni örgütün liberal Müslümanlardan koyu muhafazakar olanlara kadar çok renkli bir yelpazeyi temsil ettiğini söylüyor. Mazyek, ‘Kurul’un kurulmasıyla biz ev ödevimizin bir bölümünü yaptık, şimdi hamle sırası siyasilerde’ diyor.
DİTİB sözcüsü Alboğa, Alman müslümanlarının hedefe; siyaset tarafından eşit haklara sahip olarak tanınmaları ve günün birinde Hıristiyan Kilisesi ile ‘en nihayetinde aynı göz hizasında’ bulunmalarıyla bir parça daha yaklaştıklarını görüyor. Gerçi (Müslümanların) finansal ve hukuksal ayrıcalıklarıyla dini bir cemaat olarak hukuken tanınmalarına daha uzun bir yol var. Ama en azından ( bu Kurul’la) siyasetin ve kilisenin, müslümanların tarafında okullardaki İslam derslerinin uygulamaya konulmasına yönelik görüşmelerde yetkili bir muhatap eksikliğine yönelik argümanlarının ağırlığı kaybolacaktır.
Federal İçişleri Bakanı Wolfgang Schäuble’ye göre de ( müslümanların) birliği tam da doğru zamanda ortaya çıkıyor. Schäuble tarafından hayata geçirilen ‘İslam Konferansı’nın ikinci toplantısı 2 Mayıs’ta gerçekleştirilecek. Diyalog çerçevesinde bir araya gelen devletin ve İslam’ın temsilcileri geçmişte tam anlmıyla açıkça kavga etmişti. Müslüman katılımcılar sadece töre cinayeti ve zorla evlilik gibi konularla meşgul olunmaması konusunda uyarıda bulunuyorlar ve bu tip konular yüzünden ‘esas hedef’ olan İslam’ın tanınmasının gözden kaçtığını ifade ediyorlar. Schäuble`nin İslam Konferansı her halukarda Müslümanların organize olmaları için ve de Almanya’da normalleşmenin bir parça daha sağlanması adına hızlandırıcı bir etkide bulunmuş olduğunu da eklememiz de fayda vardır.
Bu makale Kadir Kon tarafından Dünya Bülteni için tercüme edilmiştir.
Kaynak: http://www.fr-online.de