11 Ocak'ta Başbakan Erdoğan'ın katılması beklenen Alevi iftarına doğru, medyada yoğun bir tartışma sürüyor.

    Türkiye'de önemli bir Alevi nüfus var ve bu nüfus, hakim yapının, laik anayasal çerçeveye rağmen, fiili olarak "Sünni eksenli" oluştuğunu düşünüyor, kendisini ise "ihmal edilmiş" görüyor.

    Bu sebeple, Avrupa'da hak arayışı dahil kimi girişimlerde bulunuldu, AB belgelerinde "azınlık" diye tanımlanmak dahil, bazı sonuçlar bile alındı.

    Aslında anayasal sistem, laik karakteri icabı, din ve mezhep eksenli oluşumları dikkate almmıyor. Sünniliğe yönelik bir yasal yapılanma da söz konusu değil.

    Buna rağmen, Alevi camiadaki ortak duygu, dışlanmışlık oldu.

    Öyleyse, bu duyguların izalesi ve varsa sorunların giderilmesi gerekiyor.

    Peki bunu kim yapacak ve nasıl yapılacak?

    Ak Parti iktidarı, ilk iktidar yıllarının ardından ikinci 5 yılın başında "Bu işi çözemez miyiz?" diye yola çıktı. Ne de olsa bir iktidara, sağlıklı bir yönetim için, mümkün olduğu kadar gerilimleri azaltmak düşmekteydi.

    Önce Diyanet adım attı:

    -Laik Cumhuriyet'in Diyanet'i olarak Aleviliğin ana kaynaklarını yayınlayalım, Alevi toplum, kendi kültür kaynaklarına ulaşsın! Bilgi açığı ortadan kalksın.

    Diyanet'in girişimi Alevi toplumda büyük tepki doğurdu. Şu şekilde sesler yükseldi:

    -Diyanet bünyesinde bir Alevilik yorumu yerine Diyanet'in tamamen kalkmasını istiyoruz!Laik bir ülkede Diyanet olmaz!

    Sonra, 22 Temmuz seçimlerinde Alevi camianın Reha Çamuroğlu gibi tanınmış bazı simaları, Ak Parti listelerinden Meclis'e girdi. Ak Parti yönetimi bu milletvekillerinin inisiyatifi ile Aleviliğin sorunlarına çözüm arayışı başlattı. İlk elde, Cem evleri, dedeler, Alevi kültür kaynakları, Din kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerinin muhtevasında Aleviliğin işlenmesi, Başbakan'ın  Alevi toplumu ile buluşması gibi adımların atılacağı belirtildi.

    Buna da tepki geldi:

    Bakınız şu görüşleri, bu tepkileri yansıtan Cumhuriyet gazetesinden aldım: 

    -Sünni dede istemiyoruz.

    -Şimdi ortaya çıkarak kendilerine göre bir alevilik ve dedelik uygulamak istiyorlar.

    -Alevileri bir kalıba sokmaya çalışıyorlar.

    -Laikliğin koruyucusu olan Aleviler asimilasyona ve Sünnileştirmeye karşı uyanık olmalı ve oyuna gelmemeli.

    -Bizim asimile edilmiş bir Aleviliğe ve Sünnileştirilmiş bir dedeliğe ihtiyacımız yok.

    -AKP iktidarı, Aleviliği kullanarak tarikatların yolunu açmak istiyor.

    -AKP'nin girişiminin göstermelik olduğu açık.

    -Alevilerin seçmediği bir milletvekilinin alelacele böyle bir işe girişmesi şaşırtıcı.

    -Alevilerin temel istekleri olan zorunlu din dersleri ve asimilasyon çalışmaları kaldırılmalı.

    --Alevi dedelerinin kadrolu çalıştırılması AKP'ye bağlı dedeler oluşturarak Aleviler üzerinde söz sahibi olma anlayışının bir ürünüdür.

    -Diyanet'te Alevilerin temsil edilmesi Alevilerin asimile edilmesidir.

    -Alevilerin Diyanet'e bağlanması Alevilerin yaşam şekillerinin ve inanç değerlerinin yok edilmesidir.

    -Diyanet'e bağlı olursanız, özgürce ibadetinizi yapamayacak, devletin istediği gibi yapacaksınız.

    -AKP, Alevilere göstermelik bazı haklar verirsem, türbanın önünü açabilirim hesabı içinde.

    -Alevilik, Sünniliğin dışında, İslam'ın içindedir.

    -Alevilerin "Bir sünni gelsin, bizimle matem tutsun" diye bir ihtiyacı yok.

    -Erdoğan, bugüne kadarki ayrımcı uygulamalar için özür dilemeli.

    -Alevilere kadro vermek patron – yanaşma ilişkisi kurmaktır.

    -Aleviliğin gericiliğine ve baskı unsuru olarak kullanılmasına karşıyız. (Cumhuriyet, 5 aralık 2007)

    -AKP Madımak'tan, Kerbela'dan, Gazi olaylarından çok daha tehlikeli bir oyunu sahneye koyuyor.

    -Biz gerçek aleviler, İslam'ın dışındayız, Biz Aleviyiz. Biz Anadolu'nun ta kendisiyiz. (Galip Karakuş. BCP Genel baymanı)

    -Ben Alevi dedesiyim. Diyanet İşleri başkanlığı'na bağlansam da orada asimile olmam, aksine orada Alevilik için mücadele başlatırım. (İsmail Elçioğlu, Alevi yazar) (Cumhuriyet, 6 aralık 2007)

    Bu tepkilerin her biri bir Alevi derneğin temsilcisine ait.

    Dikkat edilirse, bu tepkilerde yoğun biçimde "Asimilasyon – Aleviliği kaybetme, erime" endişesinin varlığı gözleniyor.

    Ortaya gerçekten çok çetrefil bir manzara çıkıyor.

    Aslında mesela bir "asimilasyon"dan endişe eden çevrelerin, sağlıklı bir "Alevilik tarifi"ni gerçekleştirmiş olması gerekiyor. Oysa, böyle bir ortak tanımlama yok.

    Aynı şekilde devletle pazarlığa oturmak için bir alevilik temsilinin oluşturulması da şart. Peki kim temsil edecek Aleviliği? Ya da AKP'ye bunca tepkili olunduğuna göre karşısında devlet adına kim olacak?

    Ak Parti, sonuçta bir Alevi'yi açılım için görevlendirdi? Onun "AKP'lileştiğine" inanıldığına göre, kim doğru temsili gerçekleştirecek? Mesela Prof. Dr. İzzettin Doğan, yeterli temsile sahip mi!? Onun da "Dede" olmasına rağmen onaylanacağını sanmıyorum. çünkü Alevilik içinde bir çizginin "Dedelik" müessesenine de karşı olduğu biliniyor.

    Ya Diyanet'i ne yapmalı?

    Özel bir "Alevi Diyaneti" mi oluşturmalı?

    Aleviliğin hangi tanımından yola çıkarak böyle bir yapılanmaya gitmeli? Ya benzeri özellikleri ileri sürerek başka "Diyanetler" talebi de söz konusu olursa...

    Bütün bunlar, ne yazık ki, birilerinin üzüm yemeyi değil bağcı dövmeyi sevdiği kuşkusunu doğuruyor.

    Oysa sağlıklı olan, bir sağduyu çizgisinin geliştirilmesi ve hükümetin çözüm arayışına katkıda bulunulmasıdır. Ondan ötesi, istismar ortamının sürmesinden ibarettir.