Birçok devlet farklı dönemlerde Al Jazeera’yi zaptetmeyi veya yayınlarında sesini kısmaya zorlamayı denedi. Fakat geçen hafta yapılan tümden Al Jazeera’yi kapatma çağrısıyla, Suudiler ve BAE kendilerini dahi aştı.
Katar’a Suudi Arabistan tarafından yöneltilen 13 adet çok kapsamlı talebi yerine getirmesi için 10 gün verildi.
Al Jazeera’nin yayınlarını finanse eden Katar’a uygulanan ambargonun bitirilmesi için Suudi Arabistan ve Körfez’deki müttefikleri tarafından öne sürülen koşullar listesindeki Al Jazeera’yi kapatma talebi ise Orta Doğu’yu havasızlıktan boğma ve istikrarlı, demokratik bir geleceğe dair son umudu yok etme girişimidir.
Genel direktör olarak 2006’dan 2011’e kadar görev yaptığım Al Jazeera, sözümona “özgür dünyanın” liderleri tarafından da hiçbir zaman sevilmedi. Al Jazeera’nin ofisi ABD kuvvetlerince iki kez bombalandı. Bir kez Afganistan savaşı sırasında ve ikincisi Irak savaşı sırasındaydı ki bu saldırıda Bağdat muhabiri öldü ve diğer çalışanlar yaralandı. Al Jazeera için çalışan 20’den fazla gazeteci Irak’ta koalisyon kuvvetleri tarafından tutuklandı. Söylendiği kadarıyla, George Bush ve Tony Blair, Irak savaşının bir noktasında, Doha’daki genel merkezi bombalayıp bombalamamak konusunda anlaşmazlık dahi yaşadı.
Fakat Al Jazeera’ye en sürekli hücumlar, otoriter Arap rejimlerinden geldi. Al Jazeera’nin bürosu kapatıldı, sinyalleri kesildi ve gazeteciler uydurma suçlamalarla tutuklanıp hapsedildi.
Her hücum, Al Jazeera’yi lekelemek için yapıldı, birbirine tezat olanlar bile: Al Jazeera’yi İsrail’in istihbarat örgütü MOSSAD’ın kurduğu da söylendi, kanalın Usame bin Ladin’in sözcülüğünü yaptığı da… İkisi de doğru değildi ve bu suçlamalar geri tepti. Satılmış ve kirli Arap yöneticiler Al Jazeera’ye hücum ettikçe, Al Jazeera’nin bir haber kaynağı olarak insanların gözündeki değeri arttı.
Al Jazeera, ayrıca, İngilizce versiyonunun taze bir perspektif getirmesiyle Batı medya dünyası ile bir köprü işlevi gördü. Dünyanın periferisi addedilen yerlerin insanları ile merkezi addedilen yerlerdeki karar vericileri arasında iletişimi sağladı. Şu zamana kadar da hiçbir gözdağı karşısında yılmadı. Al Jazeera’ye sevgi ya da nefret besleyebilirsiniz fakat Arap dünyasındaki medyanın vaziyetini değiştirdiğini reddedemezsiniz.
Hem Suudiler hem de BAE, Al Jazeera ile rekabet etmesi için yeni kanallar oluştururken, zayıf bir şekilde sunulan ve devlet destekli propagandadan bıkmış bir bölgede yetkin bir gazeteci ekibinden beslenen editoryal ruhu sayesinde Al Jazeera, Arap dünyasındaki en güvenilir haber kaynağı olmaya devam etti.
Al Jazeera’yi kapatmaya yönelik mevcut talebi, Al Jazeera’nin Arap Baharı’nda oynadığı rolün cezası olarak düşünmek en iyisi. Suudi Arabistan tarafından öncülük edilen ve karşı devrimi destekleyen ülkeler, Al Jazeera kapanınca daha güvende hissedecekler.
Yanlışları şu ki gençlerin Tunis ya da Kahire sokaklarında özgürlük ve demokrasi için yürümesinin sebebi Al Jazeera değil. Tam tersine, daha fazla Al Jazeera’nin olmayışından ötürü yürüyorlar. Eğer bölgedeki gençlerin, fikirlerini dile getirebilecekleri daha fazla bağımsız platformları olsaydı bir isyana gerek duymaksızın kendi toplumlarını değiştirmenin diğer yollarını bulurlardı. Al Jazeera’yi kapatmak, sosyal medyadan fikirlerini açıklayanları hapsetmek tam olarak da Arap Baharı’nın yeni ve şiddetli bir versiyonunu provoke edecek tarzdan hareketler.
Evet, Al Jazeera'nin rolünü savunacak bir unsurun daima bulunduğunu kabul eden ilk kişi benim. Al Jazeera gençlere, seslerinin önemli olduğunu ve kendilerine özgürlük ve umut getireceğini söyledi. Al Jazeera, ilk kez bir nesli kendisini dünyanın geri kalanıyla iletişim hâlinde olduğunu hissettirdi. O genç, açık fikirli ve mezhepçilik karşıtı insanlar, yakın Arap tarihinin en parlak anı olan Arap Baharı’nın kalbinde yer alanlardı.
Al Jazeera’yi kapatma talebi, bölgenin geleceğine karşı bir savaş ilân etmekten farksızdır. Bu ölümcül ciddiyette bir savaş. Mutlak monarkların ve askeri diktatörlerin antik rejimleri, yozlaşmış ve kayırmacı rejimlerinin prangalarını söken bir neslin başını çektiği demokrasi ve özgürlük yanlısı güçlere karşı son direnişlerini sergiliyor.
Al Jazeera’nin olmadığı bir Arap dünyası hayâl edin. Daha karanlık, daha gaddar ve hepsinden öte, daha sessiz bir yer olacaktır.
Kaynak: Wadah Khanfar/ The guardian
Tercüme eden: Deniz Baran