Ak Parti, seçim mitinglerine Siirt'ten başladı ve bugüne kadar uğradığı her ilde büyük kitleleri topladı. Diyarbakır Mitingi de, büyük katılımı ile, coşkusu ile, bayraklı muhtevası ile Ak Parti'nin Doğu – Güneydoğu'daki varlığı hakkında önemli bir gösterge oldu.

Sonuç:

Bu coğrafyada Ak Parti var. Hem de, bölgenin etnik karakterine bağlı olarak etnik politika yapan DTP ile boy ölçüşecek oranda var.

Bu görünüm kuşkusuz bir anlam taşıyor.

Hele Başbakan Erdoğan'ın dediği gibi “CHP ve MHP bu bölgede bu şekilde miting yapabilir mi?” sorusu dikkate alındığında bu anlam daha belirgin olarak ortaya çıkıyor.

Artık görülüyor:

Türkiye'de bazı illerde bazı partiler miting yapamıyor, bazısında da öteki partiler...

Mesela, belki Adapazarı'nda bir DTP mitingi zor olur.

Bir Doğu – Güneydoğu vilayetinde de muhtemelen söylemleri birbirine çok benzeşen CHP ve MHP'nin mitingi zordur.

Olur da, herhalde büyük güvenlik tedbiri sayesinde olur.

Böyle olması iyi mi, hayır.

Her parti her ilde miting yapabilmeli. Ama bu noktada oluşan sosyo – psikolojik zeminde siyasi parti söyleminin katkısı nasıl gözardı edilebilir?

İlginçtir, Ak Parti Türkiye'nin her bölgesinde halkla buluşabiliyor. İzmir'de de, Edirne'de de, Diyarbakır'da da... (Bu noktada Saadet'in ve DP'nin de hakkını yememek lazım)

Ak Parti'nin elde ettiği bu sonuç, herhalde, söylem konusunda gözetilen bir titizliğin sonucu olmalıdır.

Bir noktada A k Parti için de handikap oluştu. Şehid Cenazelerinde oluşturulan ortam, Ak Parti camiasını bir ölçüde ürküttü. Acıların ve öfkelerin hedefi haline getirildi. Dolayısıyla, Doğu – Güneydoğu ile iletişim sağlama kaygısı, öte yanda, şehidlere ve teröre karşı duyarsızlık gibi yansıtıldı. Bu bir ölçüde zemin buldu. Ak Parti neredeyse en duyarlı olduğu “şehidlik” gibi bir konuda darbe yiyecekti. İki şey yapıldı: Birisinde, “şehid cenazelerinin istismarı” teması vurguyla işlendi. Gösteri yapanlar teşhir edildi. Bu söylem kamuoyunca paylaşıldı. İkincisi de Başbakan Erdoğan'ın “Bizim için bir damla şehid kanı 550 milletvekilinden değerlidir” şeklindeki sözü idi. Bu söz, gerçekten etkileyici oldu. Dolayısıyla “şehid cenazesi” gerilimi şu anda sona erdi.

Ak Parti'nin, Doğu – Güneydoğu'daki etkinliğini, “Kuzey Irak'a gitmeme” ve “teröre göz yumma” şeklindeki suçlama ile, onun negatif hanesine yazma çabaları olmuşsa da, sağduyu, Türkiye'de büyük bir partinin, bölge insanından alaka görmesinin doğru, sağlıklı ve gerekli bir durum olduğuna kanidir.

Kürt kökenli vatandaşlarımızın, güç kullanımından korktuğu için değil, bu topraklara ve bu toprağın diğer etnik kökendeki insanlarına gönül bağı ile bağlanması doğru ise Ak Parti'nin bölge insanı ile kurduğu bağ önemlidir, hatta hayatidir.

Ya bölge insanı ile iletişimsizlikte bütün partiler MHP – CHP gibi olsaydı ne olacaktı?

Bölge insanı, anlaşılabilirlik noktasında sadece etnik söylemin eline bırakılmış olsaydı?

Yaşlı bir kadın, derdini anlatmak istediği bir subay tarafından “Türkçe öğren de gel” diye terslenmişti bir ara.

Ben, normalde askerin de bu tarz yaklaşımı sağlıklı bulacağını düşünmem. Türkçe bilmeyen bir kadına “Türkçe öğren de gel” demek, bir çözüm değildir, bir yıldırmadır. Buradan sevgi, saygı, bağlılık da çıkmaz. Buradan çıksa çıksa “boyun eğme” çıkar ki o da içinde hep bir baş kaldırıyı barındırır.

Zaman zaman yazdım, Türkiye Ak Parti'nin bölge ile sağladığı iletişimi yeterince değerlendirebilmiş değildir. Vaktiyle RP de böyle bir derin ilişki kurdu bölge ile, o da dışlandı.

Bölge ile kurulan ılımlı ilişki Türkiye'nin öteki bölgelerinde negatif propagandaya dönüştürülürse veya “devlet” denen ve yer yer hükümetler üstü misyon içinde görülen yapı, negatif tavırlar sergilerse bundan ülkenin kazancı olmaz.

Sonuç olarak Ak Parti'nin Doğu – Güneydoğu'da gerçekleştirdiği görkemli mitingler Türkiye için olumlu bir olaydır. CHP ve MHP'nin de, bölge insanı ile buluşabilecek benzeri bir dil geliştirmesi hem kendileri için hem Türkiye için bir kazanç olacaktır.