Anadolu'nun farklı illerinden gelmiş bir grupla birlikteyim. Ne var ne yok konuşuyoruz.
İki konuya dikkat çekiliyor:
Anadolu'da oylar ikiye ayrılmış durumda. Bir yanda CHP var, öteki yanda AKP.
Ve AKP'nin adayları.
Birinci konuda, AKP'ye bir sebeple kızanlar ve oy vermek istemeyenler, son yaşanan gerilim sebebiyle yeniden oy vermeyi ve oyunu “inadına” AKP'ye atmayı düşünüyor. Normal şartlarda AKP'ye tepki niteliğinde ortaya çıkacak seçmen tavrı da böylece değişmiş oluyor.
Aynı saikle, normalde aynı kulvardaki başka bir partiye oy verecekken, meydanlara yansıtılan öfke yüzünden oyları bir yerde toplama ve tartışmasız sonuçlar alma eğilimi oluşuyor. “AKP bu seçimde 400 milletvekili ile gelirse şaşmamak lazım” sözleri, farklı illerden gelenlerden kulaklarımla duyduğum sözler.
CHP bu kamplaştırma siyaseti ile belki diğer sol partileri devre dışı bırakmış oldu ama, öte yanda da oyların AKP'ye yönelmesine yol açtı. Bu çok net bir görüntü.
Anadolu'da ikinci gündem, AKP'nin adayları... Burada bir sancı olduğu gözleniyor. Yukarda ifade ettiğim izlenimle bu sancı bir araya geldiğinde daha çarpıcı bir durumo rtaya çıkıyor. Şöyle ki:
Bir çok ilde AKP'li seçmen, mevcut milletvekili listesinden memnun değil. 3 kasım 2002'de listelerin alelacele belirlendiği, ayrıca beklenenin üstünde oy alındığı için alt sıralardan “beklenmeyen, çok da nitelikli olmayan, geçen dört yılda iyi bir performans sergileyememiş” isimlerin seçildiği düşünülüyor ve bu listelerin bu seçimde de değişmeme ihtimali seçmende tepki uyandırıyor.
-Aynı milletvekillerine mi oy vereceğiz?
Tepkinin net ifadesi bu...
“İnadına AKP” psikolojisine rağmen “Bu milletvekillerine mi oy vereceğiz?” psikolojisinin de oldukça etkin olduğu ifade ediliyor.
Adaylar konusunda ikinci mesele, “vitrin”le ilgili.
Şu sıralar AKP'ye karşı, aday tespitinde kimi zaman “Liberalleşme”, kimi zaman “merkeze gelme” diye ifade edilen bir kampanya yürütülüyor.
AKP liderliği “Milli görüş gömleğini çıkardım” dedi, “çıkarmadın” dediler.
AKP hükümeti, geçmişten getirdiği siyasi kimliğe rağmen AB eksenli liberal reformlara sahip çıktı, Milli Görüş'ten koptuğuna inandıramadı.
AKP hükümeti, IMF ile iş tuttu, ekonomiyi IMF kriterlerine göre tanzim etti, Milli Görüşten koptuğuna inandıramadı.
Bütün bunlar “Özde” değil, “Sözde” değişim olarak nitelendi.
Şimdi ondan “Sözde” değil “Özde” değişim geçirdiğini ispatlamak için liberal veya merkezde olduğu var sayılan isimleri, seçilebilecek yerlerden aday göstermesi isteniyor. Aslında bu tanımların içi de herkese göre aynı dolmuyor, ama belki de şöyle bir kıstas önem kazanıyor: Dinle ilişkisi geri planlarda olsun, gerektiğinde içki içebiliyor olsun, sosyetesi dindar muhitlerden ziyade ülkenin daha Batılılaşmış muhitlerine yakın olsun...
Bu noktada bazı isimler medyaya yansıyor.
Aldığım izlenim şu ki, bu isimlerden bir kısmı Anadolu'da tepki doğuruyor.
Şu söylenebilir:
Kimi vitrin isimleri bazı kesimlerden “Aferin, iyi gidiyorsunuz”onayı alabilir, ama o onayı verenlerin bile AKP'ye oy verme ihtimali azdır. Buna karşılık bazı isimler Anadolu'da AKP tabanında tepki doğurup, oy verilmemesine yol açabilir.
Ben şahsen, AKP'nin bazı alanlarda açılım göstermesinin faydalı olacağını düşünüyorum. Bir çok yetişmiş insan var ki, bunların birikiminden istifade edilebilir. Üstelik bu insanlar, AKP'nin doğup büyüdüğü siyasi zeminde yetişmemiş olsalar da, kişilik değerleri itibariyle AKP'ye yakındırlar. Onlardan istifade edilmesinde yarar görürüm.
Bunun yanında AKP, ülkenin tümüne hitap edecek bir dil ararken, farklı kültür dünyalarının sağduyulu, yetişmiş insanlarıyla da iletişim sağlamayı ve Meclis'te birlikte çalışmayı gerçekleştirmelidir. Bu açıdan Ertuğrul Günay, Reha Çamuroğlu gibi isimlerle irtibatı olumlu bulduğumu ifade etmeliyim.
Bu noktada belki en önemli kriter “söz konusu adayların zor zamanlarda nerede yer alacakları”nın iyi kestirilmesinde odaklaşıyor. Çok “güvenilir” bir siyasi sima tarafından söylenen “Pazara kadar değil mezara kadar” sözcüğünün sonraları nasıl karikatür malzemesi haline geldiği dikkate alındığında bu konu her şeyden çok önem kazanıyor.
Bunun yanında Doğu – Güneydoğu'dan adayların tespitinde, belki Türkiye'nin diğer bölgelerinde olduğundan daha çok itina gösterilmelidir. Bölge ile ilgili sancının giderilmesinde AKP'nin yeterli etkinliği gösterememesinde, herhalde bölgeden seçilen milletvekillerinin zaafı dikkate alınacaktır.