İKTİDAR kendi partisinin grubunda hiç bu kadar zorlanmamıştı. Başbakan bütün ağırlığını koyduğu halde "mayınlı arazi" yasasını geçiremiyor.
Er veya geç bütün iktidarların başına gelen "iktidar yorgunluğu" bir süredir AKP'de de yaşanıyor; "mayınlı arazi" yasasıyla iyice ortaya çıktı. Hem milletvekillerinde adı konulmamış bir "pasif direniş" var, hem muhafazakâr medyada da Başbakan'a sert eleştiriler yöneltiliyor.
"İktidar yorgunluğu"nun alâmetleri başlangıçtaki heyecanın kaybıdır, fikirlerin çatallaşmaya başlamasıdır, mecalsizlikle beraber sinirliliktir...
DP, AP ve ANAP iktidarlarında gördük bunu. Batı'da da böyledir.
AKP'deki bu süreç, bir turnusol kâğıdı gibi, "İsrailli şirket" kavramı ile ortaya çıktı.

İsrail faktörü

Mayınlar temizlenince sınır, yolgeçen hanı olmayacak. Daraltılmış bir güvenlik şeridi yine bulunacağı gibi, düzlüklerden geçen Suriye sınırının teknolojik cihazlarla kontrolü de mümkündür.
Sorun işin içinde İsrail firmasının bulunmasından çıkıyor. İtirazların odağı budur.
Bir yığın komplo paranoyaları da itirazlara eşlik ediyor: İsrail firmasının bu araziye "2.5 milyon nüfus yerleştireceği" gibi 'akla ziyan' senaryolara kadar uzanabiliyor bu paranoyalar!
Başbakan'ın orada "İzak değil, Ahmet, Mehmet çalışacak" sözü, "sermayenin dini, ırkı olmaz" demesi bu paranoyaları gideremiyor.
Böylesine geniş ve bakir bir tarımsal arazinin değerlendirilmesinde "sermaye, işletmecilik, tarımsal teknoloji, ihracat" gibi faktörleri önemsememek mümkün mü? Sorumlu bir iktidar bu kavramları ihmal edebilir mi? Ama buna da "AKP eski hassasiyetini kaybediyor" diye ideolojik tepkiler geliyor!
Dikkat; devlet-halk gerilimi, muhtıra, demokratikleşme, yasakların kalkması gibi konular AKP çevresini son derece motive ederken, pragmatik nitelikli "ekonomik rasyonelleşme" konuları aynı heyecanı vermiyor! Hele de İsrail şirketi söz konusu olunca, fikirler çatallaşıyor!

Mayın ve tarım!

Mayınlı arazi yasasına benim de eleştirilerim var: Mesela Danıştay'ın kararında da belirtildiği gibi, "mayın temizleme" ve "tarımsal işletmecilik" ayrı konulardır, şirketler için de çok farklı uzmanlık alanlarıdır. İkisini bir bütün halinde ihale etmek "ekonomik rasyonelliğe" aykırı olduğu gibi, iki işte de uzman firmalar bulunmadığına göre rekabet ilkesine de aykırıdır. "Amaç İsrail firması mı?" diye şüphelere yol açıyor.
Hâlbuki en az üç şirketin katılacağı rekabetçi ihaleler yapılırsa, isterse İsrail şirketi olsun, fark etmez.
Yasa paranoyalarla değil, dünyadaki tarımsal gelişmeleri, konunun hukuki ve teknik yönlerini dikkate alarak değerlendirilmedir.

Yorgun demokrasi

"Yorgunluk" konusuna dönersek... CHP'de de müzmin "muhalefet yorgunluğu" yok mu?!
Parti disipliniyle beraber parti içi demokrasi olmayınca, milletvekilleri parti politikalarının oluşmasında rol alamıyor. Bunun yapılacağı yerler olan "grup toplantıları" bizde yıllardan beri liderlerin nutuklarıyla geçiyor! Kendilerine bir alkışlama ve bir de parmak kaldırma görevi düşen milletvekillerinde işlevsizlik duygusu oluşuyor; halka halka yayılıyor.
Sağlıklı ve sorun çözücü bir katılımcı demokrasi istiyorsak, iktidar da muhalefet de bir an önce "yorgunluğu" atmanın mekanizmalarını kurmalıdır.

Milliyet