Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne aday olarak teklif edilen birbirinden kıymetli üç ismin de beğenilmemesini, ülkemiz açısından rencide edici bulmuştum. Özellikle Prof. Mustafa Erdoğan'ı iyi tanırım. Her konuda bilgisi olan, çalışkan, fikir namusuna sahip, Türkiye'nin yetiştirdiği en değerli anayasacılardan biri.
Sonradan farklı bir durum ortaya çıktı. Meğer seçici bir komisyon kurulmalı ve gazetelere ilan verilerek aday adayları tespit edilmeliymiş. Haydi iç siyasette bütün liderler tek belirleyici olmaya alıştı; istediğini liste başı yapıyor, dilediğinin üzerini çiziyor. Ama, uluslararası standardın bir usulü ve erkânı var. Acaba, Dışişleri Bakanlığı bunu bilmiyor muydu? Biliyordu da, "Nasıl olsa gözden kaçar" diye mi düşündü? Ne olduysa oldu, işin sonucunda, hem değerli adaylar rencide edildi, hem de Türkiye, mahcup duruma düştü.
Adım Hıdır, elimden gelen budur
Org. Yaşar Büyükanıt, Harp Akademisi'ndeki konuşmasında sinyali verdi ve "Teröristi kardeşlerimiz diye tanımlayan zihniyetle karşı karşıyayız. Bu sorun hukuk içinde çözülmelidir" dedi.
Geçmişte, Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş, "PKK'lılar Meclis'te" diye konuşmuş ve dokunulmazlıkları kaldırılan DEP'li milletvekilleri apar topar tutuklanmıştı. Tabişartlar değişti. İktidarda DYP değil, AK Parti var. Üstelik, 1990'larda yaşanan bu sahnelerin demokrasiyi yaraladığı düşüncesi, geniş bir çevrede kök saldı. Böyle bir şey olmaz ama, Yargıtay Başsavcılığı, gayrete gelip, kapatma davası açmaya yeltenebilir. Ve Türkiye, uzlaşma şansı yakalamışken, bu imkânı kaybeder.
Demokratik Toplum Partisi Genel Başkanı Ahmet Türk, Salı günkü grup toplantısında, isim vermeden, Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ı cevaplandırdı. Şiddetin her türlüsüne karşı olduklarını da söyledi. Ama maalesef, DTP'nin içinde Ahmet Türk'e göre çok daha sert bir çizgide olup, açıkça Öcalan'a sahip çıkanlar var.
Bence, Ahmet Türk'ün zorluklarını bilip, diyalog kapısını açık bırakmalıyız. Geçmişte, partiler kapatıldı da ne oldu? Peki konulan baraj, DTP'nin Meclis'e girmesini önledi mi? Öte yandan, bölgeye hizmetle yaklaşan AK Parti, Doğu ve Güneydoğu'da oylarını artırdı; birçok yerde birinci geldi.
Duygusal davranmayalım. Ahmet Türk'ün barış çağrılarının samimiyetine inanmaya çalışalım. Bence elinden geleni yapıyor.
Hani ne demişler: "Benim adım Hıdır; elimden gelen budur."
CHP ve "göbeğini kaşıyan adam"
CHP'de kazan kaynıyor. Hemen her gün yeni bir isim liderliğe soyunuyor. Mustafa Sarıgül ve Haluk Koç'tan sonra, Gülsün Bilgehan Toker'in de adaylığından söz ediliyor.
Hedefi emekli Org. Hilmi Özkök gösterdi: "Göbeğini kaşıyan adamı kazanmak lâzım."
Aslında Özkök, üstü örtülü bir "Bekir Coşkun eleştirisi" yaptı: "Birileri göbeğini kaşıyor diye adamı hor görürken, öbürü onun evine, ayakkabısını kapı önünde çıkarıp giriyor ve onu kazanıyor. İnsanları adam yerine koymak çok önemli."
Yalnız burada Sayın Özkök'ün yanıldığı bir nokta var. AK Partililer, halkın gönlünü kazanmak istedikleri için ayakkabılarını kapı önünde çıkarmıyor. Erdoğan, Gül, Arınç, partinin bütün önde gelenleri, ana çekirdeğe mensup kişilerin hemen hemen hepsi, kendi özel hayatlarında da, eve girmeden ayakkabısını çıkarıyor; namaz kılıyor; oruç tutuyor. İçkili lokanta yerine, içkisiz kebapçıya gidiyor. SPA'sı olan 5 yıldızlı otellere kaplıcaları tercih ediyor.
Aslında, belki onlar da seçkinlerin gözünde birer "göbeğini kaşıyan adam"!
CHP adaylarına baktığımızda, bu tarife en uygun kişinin Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül olduğunu görüyoruz. O, göbeğini kaşıyan adam değil elbette ama, vatandaşı böyle bir tarifin içine sokup, horlamayacak kadar da sağduyu sahibi.
Coşkun ne demişti?
Bekir Coşkun'un 3 Mayıs 2007'de Hürriyet'te çıkan "Göbeğini kaşıyan adam" başlıklı yazısı:
"Göbeğinin tombik olması ona mutluluk verir, çünkü bu, yaşamın tadını çıkarttığı anlamına da gelir. Ayağını altına alıp oturur. Elinde bayraklarla yürüyen kadınları görünce 'Ne vınaklıyo bunlar len...' diye kızar. Kitap okumaz, gerekiyorsa 'Bi bakıver kitap ne diyor?' diye sorduğu bir hocası vardır. İlgi duyduğu tek gazete turşu kavanozlarının altına serdiği geçen senenin gazetesidir. Liderlerle ilgili en kapsamlı düşüncesi 'Müslüman adam', demokrasi ile ilgili tek fikri ise 'Çalsın ama iş yapsın' dır.
Sonra göbeğini kaşır... İşte Tayyip Erdoğan'ın bir anda 'Her şey için sandık' derken güvendiği adamdır o. Atatürk'ün kızları al bayraklarla yürür, çocuklar annelerinin babalarının elini tutup yarınlarına sahip çıkmaya çalışır... sandık ortaya konulduğunda göbeğini kaşıyan adamın dediği olur. Bir toplumun çoğunluğu göbeğini kaşıyan adam ise, orada demokrasi olmaz, olamaz."
Kaynak: Sabah