ABD Kongresi Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi başkana “1.5 milyon Ermeni’nin sistematik ve kasıtlı olarak yok edilmesini soykırım olarak doğru şekilde tanımlaması” çağrısını yapan 252 sayılı karar tasarısını Tasarı 23 kabul oyuna karşı 22 ret oyuyla geçirdi. Komitenin altı Yahudi üyesi karar lehine oy kullandı. Her zaman olan bu değil
20 yıldan daha fazla bir süre Kongre’deki Ermeni Karar Tasarısını önleme çabalarına katıldım. Yakamı hâla bırakmış değil ve geçen hafta yapılan oylama kendimi daha iyi hissetmemi sağlamadı. “Soykırım, sokırımdır” ifadeleri doğrudur ama ülkenin karşısındaki büyük sorunlarla boğuşmak durumundaki politik liderlerimizin karar vermesini kolaylaştırmıyor. Mevcut çıkarlar ile Yahudi DNA’mızdaki tarihi ve ahlâki/mânevi bileşenler arasında ince bir çizgi gözetmeliler.

İsrail’in Washington Büyükelçiliği’nin bir mensubu olduğum yirmi yıl evvel, Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesine yanaştım, Türkiye’nin İsrail için stratejik önemine ve bu ilişkide uzun vadeli çıkarlar yattığına kâniydim. Bu kanaatimi hiçbir şey değiştirmedi ta ki son aylarda bu dostluk zayıflayana dek. Türkiye-İsrail ilişkileri serbest düşüşe geçti. Türkiye’nin mevcut siyasi liderliği, vaka, İsrailli mevkidaşının kendisini rencide ettiğini hissetmekte haklı olabilir. Eski Başbakan Ehud Olmert, Kurşun Dökme Operasyonu’ndan 72 saat önce Türkiye’yi ziyaret etmişti.

Eli kulağındaki operasyon hakkında hiçbir şey söyleyemezdi elbette ve bu yüzden de ev sahibini yakışıksız bir duruma düşürdü. Başbakan Recep Tayip Erdoğan, geçen Ocak ayında Davos’ta Şimon Peres’le katıldığı bir paneli terk ederek öfkesini çıkardı. Başbakan Benjamin Netanyahu hükümeti, Olmert’in Türkler aracılığıyla başlattığı Suriye’yle dolaylı görüşmelerden birkaç ay önce ayrılmaya karar verdi – ki meşru bir karardı fakat Türk hükümetine galiba yeteri kadar açıklanmadı.


İsrail’in Türk dış politikasının son yöneliminden endişe duyması da aynı şekilde anlaşılabilir bir şeydir. Türk siyasetçilerin Şam ve Tahran’ı “karşılıklı anlaşmalar” ve “mutâbakatlarla” neticelenecek şekilde sık sık ziyaret etmeleri endişe kaynağıdır; Türkiye’deki anti-semitizm de aynı şekilde endişe kaynağı, ki dehşet anlarında Yahudileri koruma siciliyle - 500 yıllık bir sicildir – büsbütün tezat içindedir.
Bağlayıcı olmayan bir karar tasarısı için Dış İlişkiler Komitesi’nde yapılan oylama ciddi tahribat açmaz. Ancak Türk bakışına göre, ABD, AB ve İsrail’in Türkiye’nin hassasiyetlerini ve çıkarlarını sürekli olarak hiçe saymasına ilave olarak gelmiştir. Sonuç olarak Türkiye'nin ruhu ve kaderi üzerinde cereyan eden bir savaş olduğu artık açıktır. Gitmek istedikleri yönü seçecek olan Türk halkıdır fakat dış dünyaya ait eylemlerin ve kararların bahse değer sonuçları vardır.

Türkiye'ye yönelik alınacak yaklaşımın ciddi bir yeniden değerlendirmesini yapmak için vakit çok geç değil. Temsilciler Meclisi üyesi ve Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Howard Berman, mânevi açılar ve stratejik çıkarlar arasındaki çatışmanın farkındaydı. Geçen hafta tartışmayı başlatırken “uzmanların büyük bir çoğunluğu – büyük çoğunluğu – Ermenilerin trajik katliamının soykırım niteliği kazandığında mutâbıklar” demişti. Daha sonra ilave yaparak “Türkler bu kararın geçirilmesinin ikili ilişkiler adına kötü sonuçları olabileceğini söylüyorlar ve hakikat, galiba bazı neticeleri olacaktır.”

Ama Berman uzun vadede Türklerin sorumluluğu kabul edeceğine ve sürecin Türk-Amerikan ilişkilerini güçlendireceğine kâni olduğunu da söyledi. Meslektaşlarını karar lehine oy vermeye teşvik etti.

Berman haklı olabilir fakat aynı derecede yanlışta da olabileceğine ikna etmek zorunda kalmadığım için memnunum. Ahlâki ve tarihi arka zemin hakkında hayran olunası bir araştırma yapmış olsa bile, Türkiye böylesi kararlar veren ABD Kongresiyle, üyelik müzakerelerinde ayak sürüyen AB ile ve hissizlik sergileyen bir İsrail'le karşı karşıya. Gerçekten bir Ankara-Tahran-Şam ekseninin oluşması ve Ortadoğu'nun daha da istikrarsızlaşması tehlikesi var.


Kaynak: Jerusalem Post
Yazar hakkında: İsrail'in Ürdün ve AB nezdinde büyükelçilik görevini yürütmüştür.
Dünya Bülteni için çeviren: M. Alpaslan Balcı