Pazar günü Cumhurbaşkanı Erdoğan’la katıldığımız Oğulpınar Hudud Karakolu töreninden haber/kulis heybemizi doldurarak döndük.

Şimdi bu heybeyi boşaltma vakti…

Afrin harekatını yöneten İkinci Ordu Komutanı Korgeneral İsmail Metin Temel Paşa’ya sordum:

“Bu iş bu kadar kısa sürede nasıl bitti” diye.

“Afrin’in kontrol altına alınmasından üç dört gün önce durumu fark ettik.

Parti binalarının soyulduğunu, cesetlerini toplayamaz hale geldiklerini görünce, kaçıp gittiklerini anladık.” dedi.

Metin Paşa bunları söyleyince hafıza kaydımı hızla yoklayıp, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 14 Mart’ta yaptığı bir cümlelik açıklamasını hatırladım:

“Temenni ederim ki akşama kadar tamamen düşmüş olur.”

Erdoğan böyle demiş, akşama kadar bir şey olmayınca, bu cümle ile ne kast ediliyor acaba diye kendi kendimize sormuştuk.

Sorunun cevabı, Korgeneral Metin Temel’in bu sözleriyle aydınlanmış oluyor.

Afrin merkeze girildiği haberi 18 Mart’ta gelmişti ama, PKK/YPG militanlarının kenti boşaltıp kaçıp gittikleri 14 Mart itibarıyla tespit edilmişti.

Devamında, bu hayati bilgi jet hızıyla Ankara’ya ulaştırılınca, Cumhurbaşkanı böylesine iddialı bir cümle kurmuştu.

ÖNCE TAPU VE NÜFUS BİNALARININ GÜVENLİĞİ SAĞLANDI

“Haberi aldıktan sonra hemen tapu ve nüfus binalarının güvenliğinin sağlanması emrini verdik” dedi Temel Paşa.

Bunun sıradan bir emir olmadığını söylemeliyim.

Neden derseniz, tapu ve nüfus binaları demek, o şehrin kimlik kartı demektir.

Niyeti ele geçirdikleri yerlerin demografik yapısını değiştirmek olanların, bir şehre girdikleri zaman ilk iş nüfus ve tapu binalarını ateşe vermek olduğunu, şu yakın tarihte Irak ve Suriye’deki örnekleriyle biliyoruz.

Bu durumda, Temel Paşa’nın bu sözlerini, Afrin harekatının işgal niyetiyle değil, terörle mücadele mantığıyla yürütüldüğüne dair yeni bir kanıt olarak da görebiliriz.

Zira, tapu ve nüfus müdürlüklerinin ‘Yangında ilk kurtarılacak’ yerler olarak görülmesi, “Biz bu kentin kimliğini korumak istiyoruz” niyet beyanıyla örtüşüyor.

Yazının tamamını okumak için TIKLAYINIZ