Afganistan savaşı hakkında bir bulmaca üzerinde düşünelim. Pakistan istihbarat teşkilatı ISI'nın eski başkanı Hamid Gül geçenlerde şöyle söyledi: “Bu durumda, Amerikalıların neyi elde etmeye çalıştıklarını anlamış değilim. Siyasi gâyelerle ilgili olarak büyük bir belirsizlik var. Her askeri çatışmanın siyasi bir gâyesi olmalıdır. Herhangi bir siyasi gâyenin ayırdına varmış değilim.”

Amerikan savaşları, iktisâdi manada irrasyonel

Ben de aynı şeyi düşünüyordum. General Hamid Gül, Afgan mücahitlerine malzeme naklinde ve Sovyetlerin mağlubiyetinde kilit rol oynamış bir şahsiyettir. Neler olup bittiğini biliyor. Eğer ki Hamid Gül bu geçmişiyle ve bağlantılarıyla Amerikan askeri gâyelerini anlayabilmiş değilse, son derece müstesna gâyeler var demektir. Motivasyonun ABD iç siyaseti olduğunu tahmin ediyor. Bu savaşların öncelikle Amerika'nın askeri üsler ve NATO eliyle Avrupa ve Avrupa ekonomisi üzerindeki denetimini pekiştirmeye yaradığını daha önceleri söylemiştim. İnanıyorum ki bu, Amerika’nın Avrupa’daki gâyesidir fakat tüm resim bundan ibaret olamaz.

General Gül’ü şaşırtan, bu savaşların mâliyeti olmalı. Savaşın kazançlarıyla büsbütün orantısız bir mâliyet söz konusu. Irak ve Afganistan savaşlarının bugüne kadar olan mâliyeti tahminen 3 trilyon dolar. Amerika’nın Irak’ı işgalden uygun bir kazanç elde ettiğinin hiçbir delili yok; Taliban’a rüşvet vererek çok daha kolayca inşa edilecek bazı boru hatları inşa etmek dışında Afganistan’dan da kaydadeğer bir geri dönüş söz konusu değil. İlgili sayılar, tüm ülke ekonomisini de ilgilendirecek çapta çok iyi bir neden talep etmektedir.

Amerika, dini nedenlerden dolayı, seçimlerde üstünlük sağlamak veya askeri sanayi kompleksini beslemek gibi nedenlerden dolayı kaynakları temel iktisâdi yeniden yapılanma çalışmalarından başka yöne kaydırarak kendi ekonomisine zarar verecek şekilde irrasyonel hareket ediyor olabilir. Alternatif olarak, bu işgal planları rasyonel bir planın parçası da olabilir. İşgallerin altında rasyonel stratejik bir planın olduğunu farzedelim ve onu teşhis etmeye çalışalım. Bu savaşların devasa mâliyetini haklı kılmak için iktisâdi hedefleri olduğunu da farzedelim zira zorunlu değil isteğe bağlı savaşlar bunlar. Gitgide kıt, pahalı emtia ve enerji kaynaklarının olduğu, dünya nüfusunun arttığı, Asya ekonomilerinin yükselişe geçtiği bir dünya bağlamında gerçekleştiklerini de not etmeliyiz. Amerika bu savaşlarını desteklerken aynı zamanda da sağlık sigortası/refah mâliyetlerinden kaynaklanan bir krizin de içerisinde. ABD Sayıştay eski başkanı David M. Walker, gelecekteki sağlık sigortası mükellefiyetlerinin ciddiye alınması için yıllarca uğraştı. Hüsran duygusu içerisinde emekli olduğu âşikar. Sağlık sigortası borçları devlet batıracak çapta. Barack Obama, yasama organının bu meseleyi halletmesi önünde güçlüklerle karşılaşıyor. Yasamadan geçse bile ciddi hatta onu işe yaramaz kılacak eksikliklerle mâlul olacak.

13 trilyon dolarlık GSMH ile öngörülen ABD ulusal borcu 13.7 trilyon dolar; bütçe açığının 1.3 trilyon dolar olduğu bir zamanda oluyor tüm bunlar. Borç için ödenen faiz 500 milyar dolar ve faiz oranındaki herhangi bir artışın sonuçları çok ciddi olacaktır. Şayet Amerikan yönetimi borçluluk mükellefiyetlerini yerine getirmede zorluklarla karşılaşır, vadesi gelmiş borçlarının vadesini uzatırsa böyle bir şey yaşanabilir. Elinde 1 trilyon dolar ABD hazine bonosu olan Çin geçenlerde bunun 34 milyar dolarını sattı ve daha fazla satın almak istemediğini gösterdi. Bu sayılar, ABD’nin Ortadoğu’daki savaşlarının 3 trilyon dolarlık mâliyetini anlamlı kılıyor.
Şayet destekçisi ülkeler borç / bono satın alımına son verirlerse, daha kötüsü, ellerindeki bonoları satarlarsa, ABD mâliyesi büyük bir sıkıntıya düşecektir. Rusya, ABD ekonomisine olan güvenini kaybetmekte olduğundan dolayı şu an ABD hazine bonolarının alıcısı olmaktan ziyâde satıcısı; sınırlarına yerleştirilmek istenen Amerikan füzeleri de işin cabası. Bağımsız bir rapora göre Amerikan Merkez Bankası şu an ABD hazine bonolarını gizlice satın alıyor olabilir zira hiç talep yok. İlave olarak, Çin yuan’ı dolara çıpalı; ABD yuan’ın değerinin Çin’e ticari üstünlük kazandırmak üzere ciddi şekilde düşürüldüğünü, değer kazanması gerektiğini düşünüyor. Çinliler bir süre sonra yapabilirler bunu ama yapmayabilirler de.

Dolayısıyla ABD, kendi politikalarının ve bankacılarının tetiklediği bir ikltisâdi durgunluk yüzünden yüksek bir işsizlik oranına sahip ve borç bulma konusunda gitgide daha çok güçlükle karşılaşacak.

Sağlık sigortası ve sosyal güvenliğin artan mâliyetiyle birlikte, ABD problemlerinin gittikçe daha da kötüleşeceği beklenebilir. GSYH’nin iyileşeceği tahmin ediliyorsa da bu daha ziyâde finans sektöründe yaşanacaktır. İyileşmenin faydaları öyle pek “aşağıya damlamayacak” ve kısa vadeli bir ihtimaldir. ABD’nin en ciddi yapısal problemi, üretim Asya’ya kaydığından dolayı imâlat sanayindeki istihdam kaybıdır. ABD uzun vadede ciddi bir işsizlikle, ekonomisinin ve yaşam standartlarının çöküşüyle karşı karşıya.

Demek ki imalat sanayindeki işlerin kaybı, şimdinin ve geleceğin yüksek kamu borçlanmaları ve dış borçlanma ihtiyacından kaynaklanan meseleler olmak üzere üç temel problemi var Amerika’nın. Ancak merkezi problem, katma değerli işlerin kaybıdır, ki diğer tüm problemler de buradan neşet etmektedir. Amerikan imâlat sanayinin yeniden inşa edilmesi gerekiyor ama ne ki ABD’deki câri muhit, Asya karşısında rekabet üstünlüğüne sahip değil ve zaten şimdiki halde olabilecek gibi de değil.

Toyota marka araçların güvenliğiyle ilgili soruşturmada bu problemin bir çözümünün olduğu hissettirildi. Toyota, ABD’de satılan araçların yüzde 45’ni ithal ediyor ve soruşturma Toyota üzerinde baskı kurmayı, araçların yüzde yüzünü ABD’de ürettirmeyi, istihdamın artmasını, Amerikalı üreticilerle fiyat rekabetinin azalmasını ve diğer faydaları amaçlıyor olabilir. Genel bir yaklaşım olarak ABD’nin sorunlarını çözmeyecek ama. Daha köklü bir şeyler lazım.


“Ekonomik terörizm” – Yeni bir çatışma dönemine yeni bir varoluş nedeni


Amerika’nın izler göründüğü daha köklü bir yaklaşım, şu an yapmakta olduklarını yapmaya devam etmesidir yani borç almayı sürdürmek ve iç istikrar lehine fazla harcama yapmak. Diğer ülkeler er ya da geç hazine bonoları satın alımına son verecekler. Çin ve diğerleri, ellerindeki hazine bonolarını satacaklar. Bu noktada, ekonomik terörizmle – bir çatışma durumunu haklı kılmak için Amerika’nın çok sık kullandığı bir terimdir – suçlanabilirler. Çatışma için, özellikle de Çin’le çatışma için başka zeminler de bulunabilir. Örneğin, İran’a karşı müeyyideleri desteklemede Çin’in sergilediği gönülsüzlük. Mesele, ABD imâlat sanayini yeniden canlandırmak ve ABD’de iş yaratmak için Çin’e karşı ticari müeyyidelerin bahanesini bulmaktır. Amerika’nın süpergüç olma doğrultusunda izlediği sanayileşme yolunu yeniden başlatma teşebbüsü olacak bu.


Böyle bir stratejide Amerika’nın borç yükümlülüğünü yerine getirmemesine de yer var. Uluslararası kaosa yol açabilir fakat Amerika için hârici ve - önemli bir nedenden dolayı -geçici olacaktır. ABD Ortadoğu’daki petrol rezervlerini denetim altında tutmayı ve yalnızca enerji güvenliğini değil enerji ihraç tekelini de ümit ediyor. Sanayileşmiş çok az ülkeye nasip olabilecek bir güvenlik. ABD, güçlü ordusundan dolayı dokunulmaz olacağı için petrol karşılığı hammadde mübadelesi yapabilecek bir konumda olacak. Uzun vadeli gâyesi, ihraç edilebilir enerji üzerindeki denetiminin ve askeri yeteneklerinin takviyede bulunduğu kendi politikaları çerçevesinde dünya düzenini yeniden yapılandırmak.


İran ve Irak: Afgan savaşının gerçek hedefleri

Amerika’nın Irak’tan ayrılamayacağını daha önce yazmıştım. Irak halkının istikrar ve refahı için Amerikan kaygılarını dillendiren Thomas E. Ricks’ın New York Times’daki yazısında olduğu gibi Irak’ta kalmak için sürekli olarak mazeret beyân ediliyor. S. Arabistan hâlihazırda Amerika’nın cebinde, yeni “nüfuz küresinin” veya “özel stratejik önem-i haiz alanın” bir parçası. Afganistan’da batağa saplanmış olmak, Amerika’yı İran’a saldırmaktan ve petrol yataklarını ele geçirmekten – açıktır ki yapmak istediği budur - caydırıyor gibi. Bu bakış açısından, Afganistan’daki savaş, hızlı ve nihâi olduğunda, faydalı olacaktır. Bunun ardından bir üs olarak kullanılabilir. Amerikalı planlamacılar bunu başardıklarını düşündüklerinde bir sonraki aleni hedef olan Irak’a yöneldiler. Taliban isyanı, (farzettiğimiz) bu planın gecikmesine yol açtı.

Bu arada, İran alarma geçirildi. ABD, İran petrol rezervlerine göz koydu ama İran’ın güçlü bir konvansiyonel silahlı kuvvetleri var. Saddam Hüseyin gibi kolayca mağlub olmayacaktır. Daha kötüsü, İran’ın nükleer silah programı olmadığını ABD istihbarat teşkilatları bildiriyor ama İran’ın Uranyum 235 zenginleştirme yeterliliği, nispeten kısa bir süre zarfında nükleer silah üretebilecek kabiliyeti kazandırabilir. İran’ın nükleer silah üretimi için gerekli ne kadar bilgiye sahip olduğunu keşfetmek için Amerika’nın niçin kıvrandığının ve son UAEK teftişleri ışığında bakınca, geçmişin alâkasız araştırmalarına önem atfetmesinin izahı olabilir bu.

Amerika’nın başka türlü anlaşılmaz duran İran karşıtı propagandası ve müeyyide arayışları için mantıklı bir nedendir bu. Amerika, İran’ın nükleer silah üretme niyetiyle ilgili olarak ispatlanamaz ithamlar yöneltiyor ve aksine işaret eden delillere rağmen, İran’ın uranyum zenginleştirme programını durdurması için irrasyonel taleplerde bulunuyor. İran rejimine karşı sert müeyyideler üzerindeki ısrarı, Irak savaşından önce izlediği o aynı yolu izliyor. Esasen nükleer programı geliştirmesi için İran’a iyi nedenler veriyor.

Amerika İran’ın nükleer silah edinmesini engellemek istiyor diye farzedebiliriz ama mesele bundan ibaret değil. Afgan direnişi ve Washington’ın İran’ı hızla istila edip denetim altına alamaması, ABD’nin tüm bir Ortadoğu’yu ve dünya petrol ihracını denetim altına almasını engelliyor. Bu arada, İran’ın bağımsızlığı, nükleer silah üretebileceği potansiyeli geliştirmesine ve Ortadoğu’da bir direniş odağı gibi hareket etmesine izin veriyor. Eğer İran nükleer silahlara sahip olursa, kendisine karşı bir saldırı durumunda İsrail’e veya Irak ve Afganistan’daki ABD üslerine karşı haklı olarak kullanabilecektir.

Demek ki Afganistan’ın önemi burada. Haddizâtında Afganistan önemsizdir. Amerika, Afganistan’ı işgal edip elde tutmanın kolay bir şey olduğunu düşünmüşe benziyor, ki aslında başlangıç safhasında öyleydi. İşgal –Irak işgali dâhil - muhtemelen İran’ı kuşatmak için girişilmiş klasik bir harekâttı. İran’ın doğu sınırındaki Afganistan’ı, İran’ın batısındaki Irak’ı kontrol etmek, İran’a karşı müeyyidelerin etkin bir şekilde yürütülmesini sağlar ve bir işgali kolaylaştırır. ABD’nin meşru hiçbir anlaşmazlığının olmadığı Afganistan ve Taliban’a el Kaide’ye güvenli cennet sağladıkları bahanesiyle saldırmayı tercih etmesinin nedeni belki de budur. Bu hatayı bir kez yaptıktan sonra harekâta son vermede hayli zorlanıyor.

Şayet bu analiz doğruysa, Afgan Taliban’ı Amerika’nın İran’a saldırısını ve Çin’le arasında kriz çıkarmasını geciktirerek dünyanın geri kalanını Amerika’nın önceden tasarlanmış ekonomik durgunluğuna karşı etkin bir şekilde savunuyor demektir. Şayet böyle bir gelişme yaşanırsa, birçok ekonomi yıkılacak, her yerde mağduriyet ve açlık yaşanacaktır. İlgili ülkeler mineral veya tarımsal kaynaklarının sömürülmesine kolay kolay ses çıkaramayacak halde olacakları için Amerikan gâyelerine uygundur bu. Amerika, fakir ve ezilmişleri desteklediğini yüksek sesle ilan ederken, başkalarının acılarına kayıtsız kaldığını her daim ispatlamıştır.


ABD-İsrail işgal ekseni

Tüm Ortadoğu’yu fiilen kontrol etmediği takdirde, dünya ekonomisinin erimesi ABD için daha fazla belirsizlik taşıyacaktır. Hem üzerinde bulunduğu hem de yerleşim inşa ettiği topraklarda fiili / de facto işgaller, İsrail’in işgal stratejisidir. Bu etken ve yanı sıra Yahudi kültürünün anlatısı olan imparatorluk dokundurması ve kültürel devamlılık, Yahudi Siyonist planlamacıların ABD stratejik hesaplarında başı çektiklerini telkin etmektedir. ABD’nin Ortadoğu’yu kontrol planı, kuşkusuz İsrail için de faydalar sunmaktadır ve ABD ile uyum içinde, câri İsrail uygulamalarının bir uzantısı olmuş olacak.

Bu noktada, İsrail’in kendine duyduğu sıradışı güveni hatırlayabiliriz: İsrail hem ABD’yi manipüle edebilir hem de ABD’nin yerleşim inşasını dondurma çağrısını kulak arkası yapabilir ve bu esnada kaydadeğer askeri ve mâli yardım almaya da devam edebilir. Barack Obama böylesi talepleri geri çekmek zorunda kalmıştı, ki İsrail’in ABD’nin Ortadoğu planlarında hayâti rol oynadığını göstermektedir. İsrail’in İran’a tektaraflı saldırı arzusuna rağmen Amerika onun cesaretini kırıyor çünkü Afganistanla meşgul olan Amerika şu an böyle bir saldırıdan fayda göremeyecek.

Amerika’nın sanayi ve imâlat sektörlerini eski hallerine iade etmesinin ve aynı zamanda dünyanın en güçlü ülkesi olarak konumunu muhafaza etmesinin başka bir aracı yok gibi duruyor. Çokkutuplu bir dünyanın Amerika için kabul edilemez olduğunu varsaymamız için yeterli neden var. Realpolitik nokta-i nazarında, diğer ülkelerin tepkileri neler olacak? Amerika’nın nükleer ve askeri yeteneklerinden dolayı dünya petrol rezervinin yüzde 60’ına fiilen el konulması sürecini tersine çevirmek için çok az şey yapılabilir. Bu, Amerika’nın kazandığı, dünyanın geri kalanının kaybettiği sıfır toplamlı bir senaryo. ABD mevcut politikalarını muhafaza ederse, gerçekte Amerika için açık tek güzergâh bu çünkü ABD’nin iktisâdi çöküşüne yol açıyorlar. Dünyanın en güçlü ülkesi olarak kalma emelini sürdürmesi için önündeki tek seçenek bu: Ötekiler için kaos yaratmak, bu esnada, savaş halinde kendi imâlat temelini yeniden kurmak. Ekonomi politik bakımından bu seyir, ekonomileri enkaza dönmüş ülkelerde er geç klasik sömürge modeline tahvil olmuş ihraç pazarları oluşturur. Amerika’nın her ülkeye faydalı olacak bir stratejiye kıymet verdiğinin hiçbir göstergesi yok; örneğin Ortadoğu’daki savaşların mâliyetini hidrojen füzyon enerjisi araştırmalarına yatırmak gibi. Hakikat, İngiltere’nin uluslararası destekli, enerji yönelimli füzyon araştırma programının aksine, ABD’nin füzyon programı silah yönelimli.

Rusya’yla yeni soğuk savaş

ABD, bu serüveninde Avrupa Birliğini ortak olarak yanında görmeyi diliyor; hain Tony Blair’in yardımıyla AB’yi Irak ve Afganistan işgallerine bulaştırmayı başardı. Ancak AB’nin konumu gitgide belirsizleşiyor. Şayet ABD dünya ekonomik krizini tetikleyecekse, AB, enerji ve kaynak tedarikçisi olan Rusya ile birlikte mâkul bir denge sağlayabilir. ABD böyle bir ilişkiyi baltalamaya azimli görünüyor. Bu amaç doğrultusunda, her şeye rağmen Rusya sınırına füze yerleştiriyor. Nükleer silahlanma hakkında Rusya ile yaptığı onca görüşmeden sonra Romanya’yla topraklarına önleyici füze yerleştirme konusunu konuşuyor. Böyle yapmasının tek sebebi, kışkırtmak, AB-Rusya ilişkilerini bozmak. Gürcistan’ın ABD’den ilham alarak Rusları kışkırttığına, Rus doğalgazının Ukrayna’dan geçişiyle ilgili problemlere şahit olmuştuk. Rusya ile soğuk savaş ilişkilerine geri dönüş Amerika için idealdir.

Amerika bir noktaya gelince işleri Çin ve Asya’dan geri almalı. ABD’de mâli krizin ardından dünyada yaşanacak bir istikrarsızlık sırasında olabilir bu veya Çin’le ilişkileri bozmak için özel bir neden bulmak sûretiyle gerçekleşebilir. Çin’in İran’a desteği kullanışlı bir bahane olabilir. Çin’in hâkim olduğu durum (ABD'nin alacaklısı olması), yani ABD’ye karşı ekonomik silah, ABD nezdinde, onun güç ve kontrol takıntısı çerçevesinde tahammül edilesi değildir. İstihbarat Yetki Kanunu (2010) için fon tahsisi, işkence yasağının ve işkence cezalarının kalkması sonrasında mümkün olabilmiştir. ABD istihbarat kurumlarının işkencesi artık yasal ve cezadan beri.

Böylesi ahlâka sahip bir yönetimden her şey beklenir. İngiltere ve AB’nin uluslararası hukukun hâkimiyetini ve ülkeler arasında barışçıl ilişkiler gâyesini yüceltmeleri esastır. Barış eksenli ittifaklar kurmak ve AB’nin Ortadoğu’daki saldırganlıkta ABD ile şu anki işbirliğinden sakınmak da esastır. Ahlâki olarak kötü olmakla kalmayıp AB’nin kendi kendini ABD’ye köle yapmasının da yoludur.

Hülâsa, dış borç yükümlülüğünü yerine getirmeme, İran’a saldırma, Ortadoğu petrol yatakları üzerinde doğrudan denetim tesis etme ve Avrupa üzerinde denetim kurma bahanesi olarak ABD çıkarına Rusya ve Çin’le soğuk savaş arayışına hizmet edebilecek bir durum söz konusu. ABD Temsilciler Meclisi'nin 2797 sayılı yasa tasarısında, Irak ve Afganistan'ın askeri işalinde böyle bir planın yürürlükte olabileceğinin işaretleri var.

Şu fikrin üzerinde düşünelim: Avrupa'nın düşmanı olmaktan çok uzak olan Afgan Talibanı ve İran, ABD ve İsrail'in planladığı kaotik dünya ekonomik durgunluğunu farkında olmadan geciktiriyor olabilirler.

Kaynak: Redress Information & Analysis

Dünya Bülteni için çeviren: M. Alpaslan Balcı