Alınan tedbirlere rağmen mevcut krizin, en azından Bush gidene kadar devam edeceği anlaşılıyor. Tehdidi işe yarayan ve ipin ucunu ele geçiren piyasalarda ABD Merkez Bankası FED devre dışı kalırken, sendeleyen Bush hükümetinden taviz üstüne taviz kopartılıyor.
ABD'nin finansal piyasaları kimin elinde ve af edersiniz neden Bush için sifonu çekiyorlar? Bir soru daha, Bush sizce neden bir haftadan beri Arap ülkelerinde adeta çöl bedevisi kesildi?
Aslında -diğerlerine ilaveten- bu son açıklanan 145 milyar dolarlık kurtarma paketi, ABD'nin piyasa ekonomisi argümanının üzerine kalın bir şal örtüyor. Tam bir vahşi kapitalizm: Zamanında denetleme, isteyen istediği gibi dünyayı sağsın, sonra kriz 'ne halin varsa gör' denilemeyecek kadar derinleşince müdahale et, kötü yönetenleri ödüllendir. 'Çürümeyi ödüllendirmek' anlamında bir ahlaki sorun (moral hazard).
Burada bizi ilgilendiren husus, ABD'den kaynaklanan sıkıntının dünyayı 2008 yılında da meşgul edebileceği, devletlerin ve aktörlerin genel olarak 'büyümek' yerine mevcudu korumak üzere en üst düzeyde tedbirli davranacağıdır. Bu yazıda konunun sadece ABD kısmını açalım.
ABD'de enflasyon (yüzde 5,7) ve işsizlik (yüzde 5) son yılların en yüksek düzeyine çıkmış durumda. İkinci ve üçüncü çeyrek büyüme (yüzde 4,9) oranları bir hayli yüksek olsa da ipotekli konut kredisi sorununun reel ekonomiye sıçramasından korkuluyor. Katmerli bela olan stagflasyondan -aynı anda enflasyon ve durgunluğun bir arada görülmesi- korkuluyor. (1970'lerin petrol şokunda bu büyük sıkıntı yaşanmış, dünya kapitalizminde kağıtlar yeniden karılmıştı. Benzer bir petrol şoku yaşanıyor.) ABD tek kutuplu bir dünya aşkına hegemon bir güç olarak 'lades' demiş durumda. Büyük bir risk.
Bu savaş ABD'den çok uzaklarda, rakip takımın kalesi önünde, Ortadoğu'da ve Avrasya'da verilmektedir. Rakipler ise ufak aktörleri ABD'nin ayaklarına dolayıp, fırsat buldukça kontratakla sonuca gitmeye çalışmakta. Yorulan ve maliyeti kabaran ABD ise, bozulan ekonomik dengelerle birlikte bunun faturasını kime nasıl keseceğini araştırıyor. Büyük satrançta konuyu yaymayalım ve dikkatimizi ABD'nin içiyle sınırlı tutalım.
Madem ufukta hem durgunluk hem de enflasyon var, o halde birini nispeten göze alıp, diğerini kontrol etmek gerçekçi. Elbette en kötüsü aktörlerin beklentilerinin bozulması ve ekonominin bir resesyona girmesidir. Bunu engellemek ve gerekirse bir miktar enflasyona katlanmak olgun bir kapitalist ekonomi için tercihe şayan olabilir.
Son aylarda izlenen piyasaya bol likidite sürülmesi ve faiz oranlarının oldukça hızlı düşürülmesi şeklindeki genişleyici para politikası, değeri hızla düşen dolar ve hâlâ verimlilik artışları benzer sanayileşmiş ülkelerin üzerinde olan ABD'nin dış dengesinde bir toparlanmaya yaramış olsa da, bunun ekonomide beklenen canlanmaya yetmeyeceği, öte yandan enflasyonist baskıları daha da körükleyeceğinden korkuluyor.
Bu sebeple şu aşamada devreye genişleyici maliye politikası giriyor. Açıklanan paketin toplam talebi canlı tutarak tüketim üzerinden ekonomiyi canlı tutma amacıyla kullanılacağının belirtilmesi tipik bir Keynezyen yaklaşımın devreye sokulduğunu gösteriyor.
ABD'nin durgunluk ihtimalinin önüne geçmek için bir arada takip edilen mali ve parasal genişlemenin enflasyonist baskısını kontrol altına almak, öncelikli olarak şu anda tavan yapmış durumda olan emtia, enerji ve petrol fiyatlarının düşmesine bağlı. Yaşanan enflasyon büyük oranda arz şokuna, yani temel girdi maliyetlerindeki büyük artışa dayanıyor.
Bunun için de spekülatif hareketlerin önlenmesi ile bu kaynaklara aşırı baskı yapan Asya ekonomilerinin büyümeyi biraz yavaşlatması gerekiyor. Esasen enflasyon ABD'ye ilaveten artık Çin ve AB'nin de gündeminde olduğundan bu katkı kısmen gelebilir. Tabii ulusal tasarrufların dibe çakıldığı, parasının değer kaybetmeye devam ettiği ABD'yi finanse edecek 'kader ortağı' aranıyor.
Zengin Arap despotları varlıklarını zaten bu rollerine borçlular, değil mi?
Kaynak: Zaman