Türk-Amerikan ilişkilerinde bugün en çok lazım olan şey ortak akıl. Çok geç olmadan Türkiye’yle sağlam temelleri olan yeni bir ilişki tesis edilmelidir.

Zira uzun yıllar bu böyleydi. Gelecekte de böyle de devam etmeli. İlişkilerin bozulmasının doğuracağı neticeler iki taraf için de çok büyük. Fakat öyle görünüyor ki ABD kelimenin tam manasıyla dostu ve müttefiki Türkiye’yi kaybediyor.

ABD Başkanı Donald Trump ile Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geçen hafta öncesinde karşılıklı olarak sağlam bir münasebet tesis eder bir tablo sunuyordu. Uzun yıllar iş birliği halinde olup birbirini el üstünde tutan bu iki güçlü NATO müttefikinin menfaatleri doğru istikamette seyrediyor gibiydi.

Trump, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu esnasında şöyle konuşmuştu: “Türkiye ve ABD şu anda daha önce hiç olmadığı kadar yakın. Bu hususta Erdoğan’ın şahsının da büyük rolü var.”

Türkiye ticaret, askeriye ve istihbarat sahasında ABD’nin partneri olan dost bir ülke. İki ülkenin lideri arasında BM’deki görüşmeler gayet müspet bir havada seyretmişti. Netice itibariyle iki ülkenin de birbirine ihtiyacı var.

Ve üstelik ABD’nin biricik müttefiki Türkiye’nin makul bir talebini karşılamamasına rağmen bu böyle.

Neydi o talep? 15-16 Temmuz 2016 tarihinde 250 insanın hayatına mâl olan darbe teşebbüsünün planlayıcı olan terörist Fethullah Gülen’in ABD’den sınır dışı edilip Türkiye’ye iade edilmesi.

Türkiye’nin sağladığı sayfalarca bilgi, belge ve delile rağmen ABD makamları gerekeni yapmayıp Türkiye’yi savsakladı.

Şayet tam terse olsa aynısı mı olurdu? Elbette hayır.

İki ülke arasındaki anlaşmaya uyarınca Türkiye son yıllarda çok sayıda terör şüphelisini ABD’ye teslim etti. Eğer Türkiye, ABD’deki meşru hükümeti devirmeye cüret eden bir teröriste ev sahipliği yapsa biz de onun kellesini talep etmez miydik? Hem de nasıl!

Peki şimdiki halde olan nedir?

Olup biten bir derin devlet hesaplaşmasına benziyor.

Obama taraftarı olan ve Trump’a veya politikalarına hiçbir yakınlığı olmayan ABD’nin Türkiye büyükelçisi John Bass (yakınlarda Afganistan’a atandı) iki ülke ilişkilerine akıl almaz zararlar verdi.

70 yılda inşa edilen iki ülke münasebetlerini altüst etmeye çalışır gibi bir hali var. En kayda değer yanı, Erdoğan ve AK Parti’ye hiç hazzetmiyor oluşu. Gelinen noktaya da hepimiz şahidiz işte.

En son iki ülke arasındaki vize başvuruları askıya alındı. Böylece Türkiye Suriye, Yemen gibi devletlerin seviyesine itilmiş oldu. Ticaret, turizm ve yatırımların gördüğü zarar tamiri zor bir noktada: müşterek düşmanımız (DEAŞ) IŞİD’e karşı savaşta Türkiye’yi kaybetmek, Amerikan askerlerinin ve nükleer silah başlıklarının bulunduğu stratejik İncirlik Üssü’nden kovulma riskiyle karşı karşıya kalma, Trump’ın başkanlık koltuğunu teslim merasimine katılacak özel Türk davetlilerin engellenmesi ve son olarak ABD’nin Ankara Büyükelçiliği’nde çalışan bir Türk vatandaşının casuslukla suçlanıp gözaltına alınması da cabası.

Türkiye’yi Rusya ve İran’ın kucağına itmek elbette Trump’ın politikası değil.

Peki bu, Amerikan derin devleti ve onun John Bass gibi, Trump’ın dış politikada attığı her adımı sabote etmeye çalışan tetikçilerinin bir politikası mı?

Terörist Gülen hareketi ABD’de yer edinmek ve himaye görmek için senelerdir çok ciddi paralar harcıyor. Kongre seçim kampanyalarına ve Clinton Vakfına büyük paralar bağışladılar. Bu sayede de kendilerine dokunulmuyor. Bu örgütün bu gibi faaliyet ve bağışları didik didik etmek bu derin devletin daha da sorgulanmasını sağlayacaktır.

Başkan Trump’ın bunları aşması için bizzat kendisinin dahil olması gerekiyor. Zira emri altındaki dış işleri bürokrasisi gerekeni yapmıyor.

Başkanın, Erdoğan’ı acilen arayıp gönlünü alması gerekiyor. Gülen’in iadesiyle bizzat alakadar olacağını ve bu hareketin faaliyetlerini durdurup foyasını meydana çıkartacağını (hatta Demokratlarla olan münasebetlerini de) söylemesi lazım. İlaveten, vize başvurularının tekrar açılması ve Türkiye’yi bir dost ve müttefik olarak yanımızda tutmak için bir kırmızı hat kurulması elzemdir. Başkan Türkiye’ye, Rusya’nın hava savunma sistemlerini satın almaması ve bizim sistemlerimiz de Rusya’ya satmaması gerektiğini de ayrıca söylemelidir.

Türkiye’yle diplomatik bir savaş veya daha kötüsünü yaşamak istemiyoruz. Trump’ın da bunu engelleyecek gücü var.

Kaynak: Worldnetdaily.com

Dünya Bülteni için çeviren: Mustafa Doğan