Kongre soykırım devam ederken herhangi bir ciddi önlem almayı sürekli reddetmişti. Öyleyse Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi’nin 1915’teki Ermeni soykırımını tanıyan oylamasına ilerleme denilebilir mi? Kongre’nin, aradan 95 yıl geçmiş olsa da, soykırımı belli bir düzeyde ele almasına değer mi?

İlk önce birkaç zorunlu ifşaatta bulunalım. Benim bir tarafım Ermeni; babam soyadımız Kristof’u, yaygın Ermeni ismi Haçikyan’ın Polonyalı versiyonu olan Krzysztofowicz’den türetmiş. Atalarım Osmanlı’dan değil, Polonya ve Romanya’dan gelme, o yüzden soykırım hakkında ailede anlatılan hikâyeler yok.

Fakat bence olan bitenleri nitelemek için doğru kelimenin soykırım olduğu ortada ve bu yüzden daima Ermeni soykırımı ifadesini kullanırım. Türkiye’nin Ermenilere ve Kürtlere uyguladığı mezalimi kabul etmek konusunda sorunu olduğu da doğru, fakat son 10 yıldır çok daha iyi bir noktaya geldiği de gerçek. Bu meseleyi birkaç kez Başbakan Tayyip Erdoğan’la ele aldım; kendisi seleflerinin birkaç ışık yılı ilerisinde ama olması gerekenin de hâlâ birkaç ışık yılı gerisinde.

Biz de küserdik
Sorun şu: Kongre’nin 1915 soykırımını niye iş edindiğini anlamıyorum, bilhassa da bugünün birçok acil sorununa cevap veremediği bir dönemde. Kongre geçmişteki kötülüklere bakmaya kalksa bugünün işlerini yapamaz hale gelir. Ve soykırım tasarısının Ermenilere yararı da olmayacak. Aksine, karşı tepki Türk-Ermeni ilişkilerinde son dönemde yaşanan yumuşamaya zarar verecektir ki, bölge için hakikaten çok önemli bir gelişmeydi bu. Kongre’nin desteklemek için tasarı geçirebileceği bir şey varsa, o da Ermeni-Türk uzlaşmasıdır.

Başkan Barack Obama da dahil siyasetçiler kampanya havasındayken sık sık Ermeni soykırımı hakkında konuşuyor, çünkü Ermeni-Amerikalılardan oy istiyorlar. Fakat göreve gelince bir müttefiki bile bile incitmek yerine, bu tür tasarıları önlemeye çalışıyorlar.

Peki Türkiye’nin tasarıdan dolayı küsmesi aptalca değil mi? Evet, ama bütün Avrupa 19. asırda Yerli Amerikalılara karşı yürüttüğümüz soykırım politikasını ya da 20. asrın başında Filipinler’de gerçekleştirdiğimiz yarı-soykırımı kınayan tasarılar geçirmeye başlasa biz de küserdik. Bizim, Ermenilere ve Kürtlere yönelik uzlaşma rotasında ilerlemesi için Türkiye’yi desteklememiz gerekir. Türklere şamar atmak, hakiki tarihsel günahlar adına da olsa, bunu yapmanın iyi bir yolu değil. Diplomasinin hakikatleri söyleme işi olduğunu düşünüyorsanız, diplomasiyi bilmiyorsunuz demektir.

Daha bugün, asıl hikâyenin İsrail’in Gazze operasyonundan beri kendisine eleştiriler yönelten Türkiye’yi cezalandırma çabası olduğunu söyleyen birkaç e-posta aldım. Haaretz’e göre, İsrail tasarıya karşı çıkmaktan, tarafsız kalma tutumuna geçti. Bu anlatı İslam âleminde yankı bulacak ve Türkiye’deki köktendincilerle milliyetçileri yüreklendirecektir. Türk milliyetçiliğini güçlendirmek, Ermeni soykırımı kurbanlarına saygı duruşunda bulunmanın en iyi yolu gibi gelmiyor kulağa.

Wilson karışmak istemedi
Kongre tasarılar geçirmek istiyorsa, birinde de ABD’nin 1915’te soykırım devam ederken sergilediği pasifliği niye kınamıyor? Osmanlı İmparatorluğu’ndaki elçiliğimiz, katliamın boyutlarını açıkça dile getiren telgraflar çekiyor ve birşeyler yapılması için yalvarıyordu, fakat başkan Woodrow Wilson karışmak istemedi. Uzaktaki bulanık sulara dalmadan önce biraz özeleştiri yararlı olabilir.
(Yazarın New York Times’a bağlı blogundan alınmıştır, 5 Mart 2010)

Kaynak: Radikal