Amerikan dış politikası karmaşık hale gelebilir. ABD, 1980’lerde Irak diktatörü Saddam Hüseyin’i destekledi. Zira o, en büyük düşmanımız İran İslam Cumhuriyeti’nin düşmanıydı. ABD 2003’te ülkesine saldırdığı için şimdi o ölüdür. Savaş, büyük ölçüde onun terörizmi, isim vermek gerekirse El Kaide’yi desteklediği iddialarına dayanıyordu. Ama o, Halkın Mücahitleri ya da HMÖ olarak adlandırılan başka bir terör örgütünü destekledi. Şimdi önde gelen Amerikalı yetkililerin çoğu ABD’nin, İran’ın düşmanı olduğu için HMÖ’ye destek vermesini istiyor. Araştırmacı gazeteci Seymour Hersh tarafından New Yorker’da yazılan makaleye göre, Bush yönetimi HMÖ’ye para, silah ve hatta 2005’te başlamak üzere Nevada üssünde eğitim verdi.

Diğer bir deyişle, Hersh'in yazdıkları doğruysa o zaman ABD, bizim kısmen diğer bazı teröristleri desteklediğini düşündüğümüz için öldürdüğümüz ama aslında desteklemeyen düşmanının (Saddam Hüseyin) terörist müttefikini desteklemiş oldu. Çünkü o teröristler bizim diğer düşmanımızın düşmanıdırlar. Anladınız mı?

Hersh hatalı olsa bile onu haklı çıkarmak isteyecek ABD liderleri ve yetkililerden uzun bir liste vardır. Sık sık ifade edildiği üzere "HMÖ lobisi" üyeleri, en azından örgütün resmi olarak belirlenen terörü destekleyen örgütler listesinden çıkarılmasıyla savaşçılarının hem finanse edilmesi hem de silahlandırılmasını isterler. Bu lobinin üyeleri şunları kapsar: Eski iki CIA yöneticisi, bir eski FBI yöneticisi, eski bir adalet bakanı, Bush'un ilk iç güvenlik bakanı, Obama'nın ilk milli güvenlik müsteşarı, Rudy Giuliani ve Howard Dean. Temsilciler Meclisi’nde HMÖ’nün terörü destekleyen örgütler listesinden çıkarılması çağrısında bulunan önergenin 97 destekçisi var.

HMÖ yanlısı tavrın kafa karıştırıcı hatta tezat görünmesi tesadüf değil. Dünya, "düşmanımın düşmanı dostumdur" düsturunun bir dış politika ilkesi olarak iş görmesi hususunda oldukça kenetlenmiştir. Bu durum, kısa dönemdeki problemleri büyük, uzun dönemli problemlere dönüştürerek "çözme" şeklinde ABD'nin uzun vadedeki çıkarlarına aykırıdır. Mesela Arap diktatörlerin yakında iktidarı ele geçirebilecek Arap İslamcı partileri bastırmasına destek vermek, cani diktatörler olmalarıyla neticelenen Latin Amerika'daki sağcıları desteklemek, daha sonra silahlarını bize doğrultacak olan Sovyet karşıtı savaşçıları desteklemek ve diğerleri gibi. Bazen, ABD halen düşmanımız olan ve aktif biçimde bize düşmanlık eden düşmanlarımızın düşmanlarını bile destekliyor: Mesela Afgan uyuşturucu karteli Ahmed Veli Karzai ya da 2003'ten başlayarak Libya lideri Muammer Kaddafi.

Tartışma kapsamında Amerikalı HMÖ taraftarlarının, 1970'lerde altı Amerikalıyı öldüren bu radikal Marksist grubun elmalı pasta kadar Amerikan işi olduğunu ve hep öyle kalacaklarını müdafaa etmede haklı olduklarını farz edelim. Bu terörist grubu desteklemek muhtemelen halen faydadan çok zarar verir.

ABD'nin, bizim için düşmanlarımızla savaşmak isteyen isyancılar, ayaklanmacılar ve doğrudan teröristlere silah verdiğine dair uzun bir geçmişi vardır. Bu işe yarasa bile -ki çoğu zaman işe yaramıyor- ABD destekli savaşçılar sık sık hafif silahları yayar, Amerikan karşıtı tavırları alevlendirir ve yıllarca devam edebilecek ve bazen de kontrolden çıkacak bir şiddet sarmalına yol açarlar. Kongre, Afganistan'da Sovyet karşıtı savaşçılarını destekleyecek CIA programlarına milyonlarca dolar akıttı. Silah ve paraların büyük bölümü aşırıların eline geçti. Aralık 1984 tarihli CIA iç yazışmasında Mücahitlerin lideri (ve şimdi ABD'nin düşmanı) Gülbeddin Hikmetyar gibi "fundamentalistler" "en iyi savaşçılar" olarak tarif edilir. Dolayısıyla da bunlar Amerikan yardımından en iyi payı alırlar. ABD'nin karşısına geçmeyen Afgan aşırılar bile silah ve paralarını Afganistan'da saldırılar, kaos, şiddet, güvensizlik, yolsuzluk, suç ve fakirlik tohumları ekmek için kullandılar ki bu da 30 senedir ülkeye bela oldu.

Yine, uzun süredir terörist bir örgüt olarak davranmış bu grubun şimdi özgürlük savaşçısı isyancılar olarak faaliyet gösterdiğini ve İran toplumuna zarar vermeden İran rejimine karşı savaştığını farz edelim. (Bu, bunlar için büyük ölçüde yeni bir durum olur, çoğu İranlı da bunları böyle görmüyor.) Bu grubu desteklemek muhtemelen halen ters tepecektir ve ABD çıkarlarına faydadan çok zarar verecektir.

Genel konuşursak, 30 yıllık ABD-İran ihtilafında dört şeyden biri gerçekleşecektir: İçeriden gerçekleşen bir rejim değişikliği (bir devrim, 2009'daki başarısız protestolar bunun son derece ihtimal dışı olduğunu gösteriyor), dışarıdan gerçekleşen rejim değişikliği (ABD liderliğinde bir savaş, Irak konusundan sonra bu da son derece ihtimal dışı), her iki tarafın da barışın şartlarını kabul edilebilir bulduğu "büyük pazarlık" ve statüko. İlk iki seçenek, üzerinde plan yapılamayacak kadar ihtimal dışıdır. Statüko da çoğu gözlemcinin kabul edeceği üzere pek iyi gitmiyor. Geriye bir tek büyük pazarlık kalıyor. Bu mantık, ABD'de de İran'da da çok açıktır ama karşılıklı güvensizlik ve her iki ülkedeki iç politikalar, şimdiye kadar art arda üç barış anlaşması teşebbüsünü bozdu.

 

İran yönetimi yekpare olmaktan çok uzaktır ve İran'ın liderlerinden bazıları ABD'yle barış yapılmasını arzu etmiş hatta bunun için çalışmıştır. Barış yanlısı bu yetkililer rejim tarafından giderek bir kenara itiliyorlar. Bu, kısmen bunların geçmişlerinin çok pahalıya mal olan bir hata olarak görülmesindendir. Tahran'a Amerikalılara güvenilemeyeceği düşüncesi ve gerginliğin yatıştırılması için yeni bir teşebbüsle risk almaktansa süregiden ihtilafa sığınmayı tercih edecek yetkililer egemendir.

ABD'nin HMÖ'yü (İran'da buna olan nefret, Amerikalıların diyelim El Kaide'ye olan nefretlerinden farklı değildir) desteklediğinin ortaya çıkması, barış için yapılacak "büyük pazarlık" ihtimalini daha da azaltacaktır. Zira, bu durumda İranlı yetkililer barış için adım atarken yüksek iç siyasi risklerle karşı karşıya kalacaklardır. Siz İranlı bir lider olsanız, zaten siyasi olarak sizi risk içine sokuyor ve muhtemelen daha az arzu ediliyorken barışın iyi bir fikir olduğunu düşünür müsünüz?

Keza bu, mutemelen İran halkındaki ABD algısı ve halktaki barış arzusunu da kötüleştirecektir. İran halkına saldıran terörist gruba kaynak sağlarken ABD İran halkının yanında durduğunu nasıl söyleyebilir? İranlılar bunu sorabilir. Amerikan karşıtı milliyetçilik, dini lider Ayetullah Ali Hamaney ve ekibinin halk desteğini sürdürmek için başvurdukları belki de en iyi vasıtadır. Bu haber

-Kongre'de her sene yapılan HMÖ yanlısı büyük toplantıdaki fotoğraflardan bahse gerek bile yok- muhtemelen İran halkı ve rejimi daha da yaklaştıracak, rejim içindeki sertlik yanlılarını kuvvetlendirecek, Amerikan "yumuşak gücünün" İranlılara ulaşmasını engelleyecektir.

HMÖ'yü desteklemenin kısa dönemde bazı kazançları olabilir. Bu grup, belki İran'ın nükleer programı hakkında kıymetli istihbarat sağlamış olabilir ve İranlı nükleer bilimcilerin öldürülmesiyle irtibatlı olabilir (Aslında bunun iyi bir iş olup olmadığı da açık değildir). Ama her ne kadar tahmin etmek imkansız olsa da bu desteğin uzun dönemdeki etkileri çok kötü olabilir. Dünyanın hangi köşesinde hangi militan grubu desteklediğimizin hiç önemi yoktur, tarih daima tekerrür eder görünüyor.

Kaynak: The Atlantic

Dünya Bülteni için çeviren: Emin Arvas