Türkiye'de 301. maddenin değiştirilmesi, ABD'nin 'Ortadoğu'da değişim' isteğiyle örtüşüyor. ABD ve Avrupa bu konuda sürekli rol alışverişi içinde
Büyük veya genişletilmiş Ortadoğu, ABD'nin Arapları, İran'ı ve Pakistan'ı kapsayan, Türkiye'ye de uzanan bölgenin iskeletinin yeniden çizilmesi için önerdiği düşünceye işaret ediyor. ABD'nin 11 Eylül olaylarına tepkisi kapsamında sunulan bu düşünce, Arap yönetimleri ve aydınlarından güçlü muhalefetle karşılaştı; bu konuda bir Arap-Amerikan anlaşmasının en azından kısa vadede ihtimal dahilinde olmadığı kesinleşti.
Avrupalılar, Amerikan projesinin yerini alması için İspanya Başbakanı Zapatero'nun sunduğu Medeniyetler İttifakı projesi ve Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy'nin Akdeniz Birliği projesi gibi birçok düşünceyle geldi. Fakat ABD'nin Arapların tercih yapmasını beklemeye sabrı veya onları kendi projesine ikna edecek zamanı yoktu. Dolayasıyla, 'Alternatif Ortadoğu' adlı yeni formülü hayata geçirmeye fiilen başladı. Bölgenin tek kutuplu olarak yeniden çizilmesine dayanan bu formül, karşı çıkmakla yetinen Arap tutumu başta olmak üzere büyük tehlikeler ortasında yavaşça ilerliyor.
ABD'nin yapılandırmaya çalıştığı Ortadoğu'nun ilk işareti, bölgedeki milliyetçi koalisyonların haritasının değiştirilmesi. Zira yıllar ABD'nin, Irak'ta Araplarla Kürtler, Sudan'da da Araplarla Afrikalılar arasında yaşanan milliyetçi çekişmelerde Arapları tercih etmesiyle geçmişti. Fakat şu an ABD iki durumda da diğer alternatife bel bağlamaya başladı. Bazıları bu durumu azınlıklara bel bağlamak olarak niteleyebilir, ancak bu yanıltıcı. Zira Washington'ın köprü kurmayı düşünmediği ve geleceğe dair fikirleri içinde yer almayan birçok azınlık da var.
Öte yandan, Kürtlere bel bağladığı bir zamanda ABD'nin Türklerle çıkarları çelişti. Türklerin çıkarları, Kürtlere karşı olan aşırı Arap milliyetçilerin çıkarlarıyla buluşuyordu. Fakat Araplardan vazgeçmeyi, Türkiye'yle ilişkilerdeki 'değişim' stratejisi dengeliyor. Zira Avrupalılarla Amerikalılar arasında karşılıklı bir rol alışverişi söz konusu. Bu alışverişin hedefi, Türkiye'nin değişikliklere ayak uydurmak için açılım ve demokrasi yönünde değişmesi. Yasal değişimin yapılması yönünde birbiri ardına talepler geliyor. Örneğin, ifade özgürlüğü konusunda tartışma yaratan 301. maddenin düzeltilmesinin son aşamasına gelindi. Ceza kanunundaki bu madde, Türklüğe hakareti suç sayıyor ve Türk aydınlarının ve yazarlarının yargılanması için kullanıldı. AB, Türkiye'nin üyelik müzakerelerini yavaşlatacağı gerekçesiyle bu maddeyi defalarca eleştirdi. Eleştirmenler, milliyetçi tepkileri çekeceği endişesiyle hükümetin yasayı düzeltmeyi ağırdan aldığını ifade ediyor. Böyle bir düzenleme nihayetinde, Batılı yorumcuların 'beyaz darbe/postmodern darbe' adını verdiği Erdoğan hükümetiyle işbirliği içindeki ABD'nin gözettiği değişiklik paketinin bir parçası.
Öte yandan, geçen birkaç yılın İran-ABD gerginliği bağlamında yaşadıklarına rağmen İran'la da anlaşma seçeneği hâlâ mevcut. Zira Amerikalılar, Afganistan ve Irak'taki Amerikan müdahalelerinde İranlıların kendileriyle kurdukları pragmatist diyaloğu unutmuyor. Belki de ortak uranyum zenginleştirilmesine yönelik Rus önerisi tercih edilecek bir anlaşma seçeneği olabilir.
Kaynak: Radikal