Küresel ekonomi kaosta... Hayal kırıklığına uğramış milyonlarca umutsuz işsiz Kongre binasına yürüyor... Sahnenin üzerinde ulusu dönüştürmeye yönelik radikal önerilerle dolu dosyasıyla karizmatik bir lider beliriyor...

Seçilmesine cevaben, yeni başkanı "ulusu korumak" adına güç kullanarak devirmek üzere, gayet iyi finanse edilen karanlık paramiliter şebekeleri kullanan askerî sanayi bir antidemokratik darbe tezgâhlanmaktaydı... Tezgâhın faillerini ve son derece ayrıntılı olan planını cesur bir asker ortaya çıkardı. Korkak basın planı önce görmezden geldi, sonra da küçümsedi... Plan bir Kongre komitesi tarafından alelacele bir soruşturmaya tâbi tutuldu... Soruşturmanın bulguları "temizlendi" ve hasıraltı edildi. En nihayetinde, küçük bir radikal gazetenin kahramanca gayretleri sayesinde gerçek açığa çıktı.

Bu, Amerika'nın en üst düzey ekonomik elitlerinden aldığı ideolojik ve maddî destek nedeniyle "İş Dünyasının Komplosu" diye adlandırılan ve başarıya ulaşması durumunda yirminci yüzyıl tarihini radikal şekilde değiştirecek olan bir darbe girişiminin kabataslak bir şekilde sunuluşu.

Bir çağdaş tarihçinin belirttiği gibi, "bazı Amerikalılar, hükümetleri darbeyle değiştirmediğimiz için diğer uluslardan daha üstün olduğumuza inanır ... (ancak) Amerikan tarihindeki ilginç bir dipnot, çok önemli bir Amerikalı generalin şahsiyetliliği olmasa Başkan Franklin D. Roosevelt'i görevden almayı hedefleyen bir darbenin ... Amerika'yı iç savaşa sürükleyebilecek olduğunu gösteriyor." (Clayton E. Cramer, "An American coup d'Etat?", 2008).

'İÇ TEHDİT' OLARAK ALGILANAN...

1932 yılındaki seçimlerde Bunalım'dan bunalmış ve önceki yönetimin boş vaatlerinden bıkmış olan halk tarafından açık farkla seçildiğinde halkın tercihi olduğu apaçık ortada olmasına rağmen, Roosevelt'in halkın tamamının tercihi olmadığı açıktı. Yeni yönetim bilhassa milyarderlerden oluşan bir hizbe göre tehlikeli, iş dünyasına düşman, solcu –muhtemelen Yahudi- ve Amerikan plütokratik establishment'ı için açık bir "iç tehdit"ti. DuPont'lar, Harriman'lar; Morgan'lar, Rockefeller'lar, Mellon'lar ve Bush'lar karar vermişti: FDR gitmeli!

Darbelerini hayata geçirmek üzere kurup finanse ettikleri aracın adı "Amerikan Özgürlük Ligi", propaganda kampanyası da Roosevelt'in önerilerine saldırılardan oluşan bir nakarattı: Milyonlarca yoksul çiftçiyi ipoteklerden korumayı amaçlayan Ziraî Düzenleme Birimi "tarımı faşistçe kontrol etme eğilimi"; halen ihtiyacı olan milyonlarca Amerikalıya destek veren Sosyal Güvenlik sistemi "demokrasinin sonu" olarak tanımlanıyordu. Lig, bir köşetaşı olan Wagner İş İlişkileri Yasası'na ABD Yargıtayı'nda itiraz edecek kadar ileri gitti. Kuruluşundan itibaren ilk iki yıl boyunca Lig mesajını yayabilmek için 1 milyon ABD Doları (bugünün parasıyla 10 milyon) harcadı. Ancak "iç tehdit"e karşı koymak için propaganda yeterli olmayınca, bir sonraki adım bir darbe planlamak ve hayata geçirmekti.

KOMPLO

Delillerin hasıraltı edildiğini ortaya çıkaracak olan gazeteci John Spivak'a göre, "1933 yılının başları itibarıyla komplocu bir gruba mensup bir temsilci, Washington'a yürüyerek Birleşik Devletler hükümetini ele geçirip Amerikan demokrasisine son verecek ve yerine bir diktatörlüğü geçirecek olan 500.000 kişilik bir orduya başkanlık etmesi için ünlü bir askerle görüşmeye başladı." (A man in his time, 1967). Paramiliterler ve işsiz Birinci Dünya Savaşı gazileri duPont'un bir alt kuruluşu olan Remington Silah tarafından bedelsiz olarak silahlandırılacaktı. Planın başlatılabilmesi için tek gereken bir liderdi ve Lig, emekli Kolordu Deniz Generali Smedley Darlington Butler'ın bu iş için en uygun insan olduğuna inanıyordu. En azından kâğıt üzerinde, General Butler, Amerika'yı kurtaracak olan ideal "Beyaz Atlı Adam"dı. Orduya 16 yaşında katılan Butler, 1898'deki İspanyol-Amerikan Savaşı'ndan itibaren Amerika'nın yer aldığı her çatışmaya katılmış ve 1918 yılında Birinci Dünya Savaşı'nın bitişiyle birlikte hizmeti bırakmıştı. Bu dönem boyunca tarihin en çok ödül alan denizcisi haline geldi ve Kongre Onur Madalyası'na –iki kez!- lâyık görüldü.

Bir o kadar önemli olan bir başka faktör de Butler'ın, adamları tarafından adil ve insancıl bir lider olarak anılmasıydı. Nereye olsa onun peşinden gidecekleri söylenirdi... Özgürlük Ligi, cunta ordularının başındayken Pennsylvania Caddesi'nde de onu izleyeceklerine inanıyordu. Ancak darbe tezgâhçıları hesaplarında yanılıyordu. Generalin, Cumhuriyet'in feci bir "iç tehdit"le karşı karşıya olduğuna ikna olması için tezgâhçılarla tek bir toplantı yetti. Ama bu tehdit başkan değildi: Anayasayı ve halkın iradesini alaşağı etmeye çalışan hain darbecilerdi. Lig'in temsilcisiyle yaptığı birkaç toplantının ardından, general her şeyi açığa vurdu. Butler, Lig'in, darbenin kumandanı olması, darbenin başarıya ulaşması durumunda da post-demokratik hükümetin "Genel Refah Bakanı" olması önerilerini kabul etmemekle kalmadı, bunları yerine getimek için çok ciddi rüşvetleri reddetti ve öğrendiklerini kamuoyuyla paylaşmayı tercih etti. Komplo'nun çirkin planlarını ayrıntılarıyla, önce basına, ardından da Kongre komitesine anlattı.

ÖNDE GELEN BASIN KURULUŞLARININ TEPKİSİ

General Butler'ın saygınlığı ve iddiaların vahameti göz önüne alındığında medyanın, hikâyenin üzerine atladığı varsayılabilir. Atlamadılar. Generalin açıklamalarının nasıl yer aldığına şöyle bir göz atmak, gazetecilik görevinin yüz kızartıcı şekilde ihmalini ortaya seriyor.

Örneğin, 21 Kasım 1934'te The New York Times, General Butler'ın "...... böylesi bir güç gösterisinin hükümetin birkaç gün içinde barışçıl yollarla teslim alınmasını sağlaması beklentisiyle... 500.000 kişiyi Washington'da toplayacakmış." sözlerine yer verdi. Ancak hemen ertesi gün aynı gazetenin "Kayıtsız Şartsız Saflık" başlıklı iğneli başyazısının üzerinde "KOCA BİR BALON VE HİÇ İNANDIRICI OLMAYAN BİR HİKÂYE" manşeti yer alıyordu. Clayton E. Cramer'ın belirttiği gibi, "komitenin raporunun önemini teslim etmeyen gazetelerden biri olan The New York Times; kuruluşu esnasında, Özgürlük Ligi'ni öven bir yayıncılık yapmıştı". (History Today, Kasım 1995) Bir başka basın devi olan Times dergisi, General Butler'ın tanıklığını "Komplocuları olmayan Komplo" olarak tanımlamıştı. (3 Aralık 1934) The Associated Press, komitenin "bu çabalarla yabancı bir devlet arasında herhangi bir ilişkiye dair kanıt bulamadığını" iddia etmişti ki, bunun kasıtlı bir çarpıtma olduğunu göreceğiz.

Kaynak: Zaman