Postmodern darbe mağdurlarından geçilmiyor meydan yerinde... Ne çok mağdur varmış meğer... Mağduriyetin de imkana dönüştüğü ortamlarda sahte mağdurlarla zulmün gadrine uğramış gerçek mağdurları ayırt etmek nerdeyse imkansız hale geliyor. Zulme uğrarken sahipsiz kalan ve bu nedenle ezilenler, bugün de mağduriyet edebiyatı üzerinden kazançlı çıkmayı becerenlerin gür sesleri yüzünden sesini çıkaramıyor. Çünkü savunduğu hak ölçüsü, değerleri için mağdur olmayı kazanca dönüştürmek, mağduriyeti iptal eder.
Diğer taraftan postmodern darbenin hedef gösterdiği siyasi akım bir yana bu süreçte memleketin tümünün mağdur olduğu da bir gerçek. Bir avuç bürokratik seçkin ve bunların destekçisi sermaye, medya çevresini hariç tutacak olsak da memleketin ekonomik olarak da, siyaset ve siyaset ahlakı olarak da kimyası bozuldu.
Siyasal ve ahlaki olarak toplumun kimyasını bozan bir ortamın tüm toplumsal katmanlara sirayet etmemesi mümkün değil. Her kesim bu çürümeden az veya çok payını aldı.
İnsanların kendilerini doğallığında ifade edemedikleri siyasal ortamlar, toplumu ikiyüzlü yapar. Toplumsal ve ahlaki değerlerde kriterler değişir. Çoğunluk şizofren bir toplumsal kişilik gelişir. İnandıkları ile söyledikleri farklılaşır. Bu zaten eğitim siteminden itibaren temelleri olan bir yapısal bozukluktu; postmodern darbede daha da katılaştı, kişilik bölünmesi derinleşti... Postmodern dönemin siyasal yapısına damgasını vuran bu kimyasal bozulma ve şizofren özelliklerin bugüne hiç etkisinin olmadığı söylenemez. DEVAMI>>>