Atlantik'in her iki yakasında üst düzey yetkililer, küresel politik hengâmeye dair dehşetli uyarılarda bulunuyor. ABD'de ulusal istihbarat şefi Amiral Dennis Blair, ekonomik krizin ürettiği istikrarsızlığın Amerika'nın ulusal güvenliğine yönelik en büyük kısa vadeli tehdit olduğunu söylüyor. Britanya'da bir bakan, Ed Balls, mali krizin 1930'lardakinden 'daha ciddi' olduğunu savunuyor ve neşeyle ekliyor: "Ve hepimiz o dönemin siyasetinin nasıl ekonomi tarafından şekillendiğini hatırlıyoruz." Bütün bunlar korkutucu - ama daha doğrusu müphem. Peki dünya siyaseti bugünden dört yıl sonra neye benzeyebilir? Belki şöyle bir şeye...
Tarih 7 Kasım 2012. Sabah üçte, bitkin bakışlı Başkan Barack Obama, Chicago Hilton'un balo odasını dolduran gözü yaşlı taraftarlarının karşısına çıkar ve yenilgiyi kabul eder. Dört yıl önce Grant Park'ta yaptığı zafer konuşmasındaki çılgınca sevinç havası artık uzak bir hatıradır. Obama yönetimi, Amerika'nın ekonomik sorunları altında ezilmiştir. Sarah Palin ABD'nin yeni başkanıdır.

Medvedev tutuklanır...
Ülke içinde popülizm ve ülke dışında milliyetçilik kampanyasıyla seçilmiş başkan Palin yabancı liderlerden tebrik telefonları almaya başlar. İlk olarak hatta İsrail başbakanı Avigdor Lieberman vardır; sonra Rusya devlet başkanı Vladimir Putin arar. AB adına konuşacak-larını öne süren beş farklı lider Palin'le görüşmek ister, ama hepsi hatta bekletilir. Çin liderliğine gelince, yeni başkan on-larla konuşmaz. 'Pekin'in komünist döviz manipülatörleri' aleyhine kampanya yürüttükten sonra, nasıl konuşabilir ki?
Çin, Palin'i 'kapitalizmin köpeği' diye tanımlamak konusunda kendisini tutmuştur. Ama Çin ihracat piyasalarının çökmemesi ve kapanmaması için çabalarken, Maocu dil resmi söyleme yeniden sızmaktadır. Şehirlerdeki muazzam işsiz sayılarıyla alarma geçen Komünist Parti kırsal kesimleri özelleştirme planlarından vazgeçmiş ve bu bölgelerle yeni kolektif çiftliklere yatırıma ağırlık vemiştir. Politika hızla 'Büyük Gerileyiş' adını almıştır.
Obama'ya en çok zarar veren küresel olaysa İran'ın 2011'deki başarılı nükleer silah denemesi olmuştur. Cumhuriyetçiler, Obama'nın İran'la büyük anlaşma umutlarıyla kandırılmış 'ikinci bir Jimmy Carter' olduğu yönündeki mesajlarını ülkeye yayarlar.
İran nükleer denemesi İsrail siyasetini de çok daha sağa kaydırmış ve Lieberman'ın yükselişinin zeminini hazırlamıştır. Lieberman'ın 2012 seçimindeki sloganı - 'onları tuvaletteyken bombalayalım'- Putin'den ödünç alınmış ve Rusça konuşan destekçilerince neşeyle haykırılmıştır.
Obama, Irak'tan çekilme vaadini yerine getirmiştir ama seçmeni iknaya yetmemiştir. NATO'nun Afganistan'dan her şeyi yüzüne gözüne bulaştırarak çekilmesi de ona zarar vermiştir. ABD ve müttefikleri arkada savaş ağalarının uydurukça yönettiği bir ülke bırakmıştır. Yeni terörle mücadele stratejisine resmi olarak 'izle ve vur' ve gayri resmi olarak da 'köstebeğin başını ez' adı verilmiştir. Strateji potansiyel terörist kamplarının uzaktan izlenmesi ve bombalanmalarını kapsamaktadır. Putin, Afganistan'daki durumla ilgili kına yakmak gibi bir niyetinin olmadığını söylemiş ama, 'Amerikan kibir çağı sona erdi' diye eklemeyi de ihmal etmemiştir.
2010'da Putin, sağ salim Kremlin'e tekrar yerleşmiştir. Ekonomik krizin ağırlığı resmi medyanın güçlü liderliğe dönüş yönünde yaygara koparmasına yol açmıştır. Başkan Dimitri Medvedev 2010 başında leb demeden leblebiyi anlamış ve istifa etmiştir. Ertesi yıl tutuklanması tatsız bir sürpriz olmuştur.
2011'de Ukrayna ve Gürcistan'daki istikrarsız demokratik hükümetler halkın haftalar süren huzursuzluğu sonrası düşmüştür. İplerin Ruslarda olduğundan şüphe edilir, ama hiç kimse bir şey kanıtlayamaz. Amerikalılar ve Avrupalılar protesto eder, ama zayıf bir tepkidir bu.
Kapalı kapılar ardında çok sayıda Batılı diplomat Rusya ve faşizm arasında sadece Putin'in durduğunu savunmaktadır.
Merkel hükümetinin 2009'da düşmesinin ardından Almanya birbiri ardına istikrarsız koalisyonlar ve hatırlanması zor başbakanlarca yönetilir. Muhafazakâr parti lideri David Cameron'ın 'gün ışığının içeri girmesine izin verin' sloganıyla başbakan seçilmesiyle yeşeren umut hızla yok olur. Cameron artık Britanya tarihindeki en rağbet görmeyen başbakandır.

Fransa'da korumacılık hızlanır
Bu durum, AB'deki en baskın figür olarak geriye sadece Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'yi bırakmıştır. Carla Bruni'den boşanıp Madonna'yla yaptığı evlilik onu adeta sarhoş etmiştir. Sarkozy 2010'da Fransa'yı AB'nin rekabet ve devlet yardımı rejimlerinden çekme kararı üzerine gelen kınamaları savuşturmuştur. Tüm Fransız bankalarına ve sanayi kuruluşlarına yatırımlarının yüzde 90'ını ülke içine yapmaları talimatı verilmiştir. Sarkozy'nin bu hareketi AB genelinde yaygın biçimde kınanmış, ama sonra aynı ölçüde yaygın olarak taklit edilmiştir.
Ülke içindeyse Fransa Cumhurbaşkanı ana siyasi muhaliflerinden - 'postacı ve ev hanımı', yani Troçkist Olivier Besancenot ve aşırı sağcı Ulusal Cephe'nin lideri Marine Le Pen'den - daha milliyetçi bir istikamete gitmesi yönünde baskı altındadır. Bayan Le Pen, Sarah Palin'in yükselişinden ilham kaynağı olarak söz etmiştir.
7 Kasım sabahı geçmek bilmezken, Başkan Palin bizzat Anchorage, Alaska'daki podyuma çıkar. Taraftarları alkışlamakta ve buz hokeyi sopaları sallamaktadır. Palin, "Mollalar ve kızıllar size bir çift lafım var" diye haykırır: "Amerika geri döndü." (16 Şubat 2009)

Kaynak: Radikal