WASHINGTON - Bu sene başkanlık seçimi kampanyasına hükmetmesi gereken dış politika konusu "Amerikan yenilenişidir." Her aday, devletteki düşüşü durduracak bir stratejiye sahip olduğu iddiasındadır ama bunların birbirine "benzer" sürümleri işe yaramayacaktır.

Önümüzdeki birkaç on yılda ABD'nin gücünün ihyası için gerçekte ne gerektiği tartışmalarında Başkan Jimmy Carter'ın eski milli güvenlik danışmanı Zbigniew Brzezinski'nin "Stratejik Vizyon" isimli yeni kitabını tavsiye ederim. 1970'lerin sonunda Amerika'nın "rahatsızlığını" sembolize eden bir başkan için çalışmış olsa da Brzezinski hep şahin olmuştur ve partisinin "gerçekçi" kanadında kalmıştır. O, kitabında özellikle statükoya dair politikaları eleştiriyor.

Brzezinski'nin kitabında en dikkat çekici noktalar, bugünkü Amerika'yla çöküşünden hemen önceki Sovyetler Birliği arasında "alarm verici benzerlikler" olduğudur. Buna "politikaları ciddi şekilde gözden geçiremeyecek, tıkanmış bir hükümet sistemi," yıpratıcı askeri bütçe ve "10 yıldır devam eden Afganistan'ı fetih teşebbüsünde" başarısız olunması da dahil.

Brzezinski'nin stratejisinin özü, Amerika'nın "yükselen ve giderek kendisini hissettiren Doğu'ya karşı sorumlu bir ortak" gibi davranmak üzere yeterince kuvvetli olması gerektiğidir. O, ABD'nin müstakbel rolünü, kendi hallerine bırakılmaları halinde pis çekişmelerin içine girecek Asya ülkeleri arasında "dengeleyici" ve "arabulucu" olarak görüyor.

Brzezinski, ABD'nin bu dirilişi başarmak için, "daha büyük Batı" olarak adlandırdığı şeyi inşa etmek üzere, demokratikleşen Rusya ve Türkiye'yle (bu yolda devam edeceklerini farz ederek) yakın bir şekilde çalışması gerektiğini savunuyor. Eğer ABD çok cesaretli davranarak yalnız hareket eder ya da yükselen güçlerle uyum sağlamak için çok yavaş davranırsa sıkıntıya girer.

İşte şimdi bu başkanlık seçim kampanyasındaki siyasi tartışmaların tam kalbine geliyoruz: Amerika'nın "gücü" 21. yüzyılda ne manaya gelir? Bu, ABD'nin diyelim Reagan'lı senelerde sahip olduğu güç ve ayrıcalığın geri kazanımı mıdır? Yoksa bu, dünya dengelerindeki değişikliklere daha uyumlu bir şey midir? Brzezinski ikincisinden yanadır. Ama bir de adayların ne dediklerine bakalım.

Cumhuriyetçi Parti’deki her tartışmada, yarışta önde giden Mitt Romney ve Newt Gingrich’ten ,Amerika’nın gücünün yeniden tesis edilmesine dair ısrarlı çağrılar duyarsınız. Bunlar, Amerika Birleşik Devletleri’nin, diğer tüm ülkelerin üzerinde olduğu istisnai statüsünü yeniden elde edebileceğini ileri sürerler.

Cumhuriyetçi Parti’nin reçeteleri çoğunlukla kas göstermeyi içerir: İran’a daha fazla askeri baskı; İran, Suriye ve rakiplere karşı daha fazla gizli CIA eylemi; Çin’e karşı daha sert ticari politikalar. Temel görüşleri, Başkan Obama'nın müttefiklerle engelleri kaldırma ve BM üzerinden iş yapma çabalarının zayıflık göstergesi olduğu ve kuvvetli bir Amerika’nın cephede liderlik yapması gerektiğidir.

Cumhuriyetçi Parti yorumunun problemi, Amerika’nın zaten aşırı derecede kas bağımlısı olması ve gücünü etkili şekilde kullanmak için iyi müttefiklere ihtiyaç duymasıdır. Brzezinski haklıysa ve "daha büyük Batı" Rusya ve Türkiye’yle iş birliğini gerektiriyorsa, o zaman Cumhuriyetçi Parti’nin istisnalık hakkındaki söylemi, boş böbürlenmeler olmaktan ziyade ters sonuçlar da doğurur. Obama da gerçekte, 2009’da "Rusya’yla yeniden başlama” ve Türkiye’yle sabırlı diplomasisiyle bu yeni ortakları kazanmaya çalışma işine başlamış durumda.  

Cumhuriyetçi Parti adayları bazen küresel realpolitiği hafife alır görünüyorlar ve bunlar, partinin yeni muhafazakar kanadının romantik, tek başına hareket et kültürünü seslendiriyorlar. Mesela Romney, Taliban'la barış görüşmeleri yapılması fikrine karşı çıktı. Kendi danışmanlarından bazıları tarafından bile bu tavır reddedildi. Gingrich, Filistinlileri devlet sahibi olmayı hak etmeyen "uyduruk" insanlar olarak adlandırarak her büyük devletin (İsrail de dahil) savunduğu Orta Doğu'da iki devletli çözümü hor görüyor. Bu tür söylemler şimdiye kadar ana akımın dışındadır.

Obama'nın stratejik görüşüne gelince, o, oynamaktansa oyun hakkında konuşmayı daha iyi beceriyor. O, ABD ekonomisinin yeniden inşa edilmesi gerektiğini biliyor. Ama salı günü Birliğin Durumu konuşmasında borç meselesi, çürüyen altyapı ve kötü halk eğitiminin üstesinden gelecek kuvvetli bir anlaşmaya değinmedi. Kongre'deki kördüğüm dolayısıyla suçlamada bulunmak bir strateji değil, bahanedir. Obama, hükümeti yeniden çalışır hale getirmek için seçildi. Eğer bunu yapamıyorsa başka birinin bunu denemesi gerekir.

Obama'nın dış politikasına da benzer eleştiriler getirilebilir. O, Filistin meselesi gibi kronik meselelere çözüm önerisinde bulunarak yurt içi ve dışında ümitleri yükseltmişti. Gerçekte bunlar fos çıktı. Onun Afganistan politikası karışıktır ve giderek bir hayır işine dönüşüyor. Obama'nın bu seçim kampanyasında, eski sloganlar ve statükoya yönelik politikalardan gerçek ulusal diriliş dönemine geçilmesi için ülkeye nasıl liderlik edeceğini açıklaması gerekiyor.

Kaynak: Washington Post

Dünya Bülteni için çeviren: Emin Arvas